Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra aralarında bazı bakanların da bulunduğu çok sayıda davetlinin katıldığı Genel Kurulda MÜSİAD'ın yeni genel başkanı seçilecek.

Genel Kurulda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bir konuşma gerçekleştiriyor.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

MÜSİAD her zaman onurlu br duruş sergiledi. MÜSİAD Türkiye'nin dünyaya açılan kapısı oldu. MÜSİAD'ın baskılara ve yıldırmalara nasıl göğüs gerdiğini çok iyi bilirim.MÜSİAD'ın bugünlere nasıl geldiğini iyi bilirim, statükocular başka yerlerde görmek istedi MÜSİAD'ı, ne zaman ki Anadolu sermayesi gücünü birleştirdi, işte o zaman Anadolu'nun aslanlarından, kaplanlarından korkmaya başladılar.

Ben artık fırın satmayacağım, ben fırın üreteceğim' diyen, 'ben fırın ihraç edeceğim' diyen işadamı hesapları alt üst etti. 'Ben Kayseri'ye, Çorum'a, Malatya'ya hapsolmayacağım, New York'a, Japonya'ya açılacağım' diyen işadamı bütün pazarları bozdu.

Kimse kusura bakmasın 28 Şubat işte Anadolu'nun bu başarılı işadamlarına karşı yapılmış da bir müdahaledir, 28 Şubat MÜSİAD'a, MÜSİAD gibi üyesi olan işadamları topluluklarına yapılan bir müdahaledir, 'şu markayı almayacaksınız, şu markayı buraya sokmayacaksınız' dediler.

Biz müdahalelerin ekonomik sonuçlarının siyasi sonuçlar kadar önemli olduğunu biliyoruz, bugüne kadar mühalelerden kimler rant sağlamıştır, kimlerin ocağını söndürmüş, kimleri palazlandırmıştır?

Bütün bunların artık Türkiye'de sorgulanması gerekiyor, o malum 5'li çete, 28 Şubat'ta nasıl oldu da askeri müdaheleye çanak tuttu, her konuda söz söyleyenler, her konuda siyaseti baskı altına almak isteyenler nasıl oldu da 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da çıtlarını çıkartmadılar.

Cadı avı mağdurları görmek isteyenler 28 Şubat sürecine, MÜSİAD'a, Anadolu'nun kendi yağıyla kavrulmaya çalışan işadamlarına baksınlar.

Cadı avı mağdurları görmek isteyenler MÜSİAD'a baksınlar. Ne dediler yeşil sermaye bu şekilde etiketlediler. İrticacı şirketler dediler. Şirketleri ihaleye almadılar ve belli şirketlere keyfi vergi ve sigorta cezaları kesildi.

İzmir'de köfte satan bir firmayı fişlediler. Anadolu'da tüm bunlar yaşanırken ekonominin e'sini bilmeyen enteresan emekli vatandaşlar görev almaya başladılar. Siyasetin merkezinin sustuğu kadar iş dünyasının merkezi de sustu.

Eğitim merkezinde kaplan kesilenler 28 Şubat'ta sus pus olmuştu. İşte bizim bunu cesaretle sorgulamamız gerekiyor. Hakkımızı aramamız ve o günlerin hesabını hukuk yoluyla sormamız gerekiyor. İntikam ve cadı avı söylemleriyle konuyu saptıranlara inat tarihin bu karanlık dönemlerini hep birlikte aydınlatacağız.

15 yıl önce 28 Şubat'ı yapanlar yaptıklarının arkasında duruyorlar. Ancak o dönemde SSK'nın Genel Müdürü olan şimdi CHP Genel Başkanı olan zat sürekli değişiyor.Bugün CHP'nin genel başkanı olan zat bırakın 15 yılı 15 gün içinde tam 3 kez çark etme becerisini göstermiştir.

Televizyon kanallarında biliyorsunuz ekonomik veriler akar, böyle giderse CHP genel başkanının o an ki duruşunu gösteren veri bantları yayınlanmaya başlanacak. CHP genel başkanı şuan demokrat, şimdi darbesever, şuanda ergenekonunu avukatı, şu saatte başörtüsünü savunuyor, çıkıyor '28 Şubat müdahalesi, 27 Nisan bildirisi AK Parti'yi güçlendirmiştir' diyor. Zulüm karşısında onurunuzla, gururnuzla dik durursanız kaybetmezsiniz, onlar işte bunu hiç bir zaman anlamadı ve anlamayacaklar. 28 Şubat'ta CHP dik dursaydı milletin nezdinde bugün ki yeri böyle olmazdı ama hiç bir zaman dik durmadılar, müdahaleler karşısında eğildiler işte bu yüzden milletim bunlara tek başına iktidar vermedi ve ben inanıyorum ki milletim hiç bir zaman da vermeyecektir.

27 Mayıs'ta bunu anlamadılar, bugün de bunu anlamıyorlar o zaman nasıl ikircilik göstermişlerse yine aynı olayı yapıyorlar, gen aynı gen. Dünyada genlerle oynuyorlar, birde bunların genleriyle oynasalar çok şey değişir. Ben CHP'ye gönül veren kardeşlerimi özellikle tenzih ederim onları ayrı tutuyorum, Dersim belgeleri açıkladı, kitapların yakılmasına ilişkin, camilerin ahır yapılmasına ilişkin belgeler açıkladık. Biz CHP'yi değişmeyen bir zihniyet olduğu için gündeme getiriyoruz, bugün ki yaşayan kuşak bu tarihi büyük ölçüde bilmiyor, bugün Türkiye'nin hangi kronik meselesine bakarsanız 1940'larda ki baskıcı rejimi görürsünüz. Sivilleşme, özgürleşme, demokratikleşme meselelerinin altında CHP vardır, dine, inanca, dini inançlara kısıtlamanın altında bir CHP zihniyeti vardır.

Devasa Sultanahmet Camii'ni kapatan zihniyeti biz anlatmayacakmıyız? Her milletin güvendiği, övündüğü abide eserler var bunlar bizim aynı zamanda dinimizin gereği olan ibadetlerimizi toplu olarak yerine getirdiğimiz eserler. Tıpkı 1940'larda, 28 Şubat'ta olduğu gibi bugün de devşirme, sahte ve sahtekar din adamlarıyla iş yapmaya çalışan birileri var özellikle Güneydoğu'da, herhalde ne demek istediğimi anladınız. Cuma namazı kılınıyor gitmiş ikinci bir cemaat oluşturmuşlar orada kılıyorlar, neymiş o devletin imamıymış ee öbürü ne? Oda Kürtlerin imamıymış, bizim dinimizde Kürt, Türk, Laz, Çerkez ayrımı var mı? 2

8 Şubat sürecinde bizim, sizin neler yaşadığını Allah biliyor, bunların kuklaları, piyonları deşifre olmazsa aynı felaketi biliniz ki torunlarımız, çocuklarımız da yaşayacaktır.Bugün artık egemenlik baronların, galata bankerlerinin değil, mafyanın, cuntanın değil kayıtsız ve şartsız milletindir.

Burada şunu da vurgulamak durumundayım, Türkiye'de hangi müdahele dönemine bakarsanız bakın en büyük darbeyi ekonominin aldığını görürsünüz, ekonomide telafisi yıllar alacak yaralar açılmıştır. 1970-1980'de ekonomiler ağır darbe almıştır, faizler yükselmiş, yatırımlar on yıllar boyunca ertelenmiştir.

28 Şubat'ın hemen ertesinde hatırlayın bir gecede faizin yükselmesiyle Türkiye yoksullaşmıştır, acaba kimler burada vurgun yaptı. Aslında işte onların hesaba çekilmesi lazım, o vurgunu yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum buradan.

Allah aşkına soruyorum, buna kimin ne hakkı var? Türkiye'ye bu faturayı ödetmeye kimin ne hakkı var? Bir bildirinin Türkiye'ye sadece faiz maliyeti 2 milyar lira, kimin cebinden çıkıyor bu para? Milletim ödüyor, siz ödüyorsunuz, işte bu bedeller ödenmesin diye demokrasiye, reformlara sahip çıkacağız ve kararlılıkla ilerleyeceğiz.

Bundan rahatsız olanlar var ve olanlar olacaktır, yıllar boyunca sırtlarını statükoya dayayanlar bunlardan rahatsızlar ve rahatsız olmaya devam edeceklerdir. Bizler bunlara aldırmadan, ayrımcılık yapmadan bu süreci inşallah 2023'e hep birlikte taşıyacağız, bu millet her zaman iradesine sahip çıktı ve sahip çıkmaya devam edecek.

Burada iş adamlarımızın, yatırımcılarımızın dikkatini çekmek istediğim başka bir husus var, 30 yıldır Türkiye terörle mücadele ediyor, gencecik çocuklarımızı kaybettik, halen ediyoruz. Ocaklar söndü, aileler parçalandı, on yıllar boyunca terör üzerinden Türkiye'de siyaset mühendisliği yapıldı, bütün bunlarla birlikte Türkiye ekonomisi de terörden büyük zarar gördü ve ne yazık ki görmeye devam ediyor, terörün sadece Türkiye'ye maliyeti 350 milyar dolar oldu, hükümet olarak yoğun bir gayret içinde olduk, olmaya devam ediyoruz. Bu sorunun çözümü için çaba sarfettik, sarfetmeye devam ediyoruz. Biz oradaki vatandaşlarımızın arasındayız, doktorumuzla, okullarımızla, öğretmenlerimizle, havalimanları, barajlarla, toplu konutlarla Doğu ve Güneydoğu'dayız. Ambulanslarımızla, jet ambulanslarımızla, paletli ambulanslarımızla bölgedeyiz, yeni derslikler, üniversitelerle biz bölgedeyiz, bölge halkının hizmetindeyiz eski rakamla 35 kattrilyonluk hizmet yaptık, fakat bir örnek var Yüksekova'da havaalanı yapılıyor, temeli atılacak önü kesiliyor, temel atma törenine gelecek insanların önü kesiliyor, engelleniyorlar. Zaman geliyor iş makinaları yakılıyor, ondan sonra utanmadan, sıkılmadan 'bölgeye hizmet vermiyorsunuz' diyorlar. Bütün yatırımların, barajlarda çalışanların tehdit edilmesi, bakıyorsunuz müteahhit ve firmalar 'biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz' diyorlar. Kaçırdıkları doktorlar, mühendisler, hemşireler var kendilerine göre haraçları var bunu alınca bırakıyorlar kim bu? Özgürlükten bahseden ve terör örgütünün uzantısı olan siyasi kanatları var. Varsa yapacağın birşey yap, kaçırılmış olan insanlar var bir taraftan mağdurların yanındayız diyorsunuz bir yandan mağdurlar üretiyorsunuz bu mu sizin özgürlükçü mücadeleniz?

Biz özellikle girişimcilerimiz için engelleri temizliyoruz, biz kamu olarak sizlerin oraya gitmesi için önceden oraya gidiyor ve alt zemini hazırlıyoruz. Bölgede ki en büyük sorun olan işsizlik ve yoksullukla mücadele ediyoruz, bugüne kadar verilen daha büyük teşvikleri içeren bir paket açıkladık. Yine 5. ve 6. bölgede ciddi teşvikleri destekliyoruz, bir çok kalemde yatırımcılara bir çok imkan sağlıyoruz. İşadamlarımızın bu fırsatı değerlendireceğine inanıyoruz, biz milli birlik ve kardeşlik projesini başlattığımız andan itibaren hem terör saldırıları hem tahrikler yoğunlaştı. Bizim çözüm konusunda ki tutarlı duruşumuz karşısında PKK ve onun siyasi uzantısı ciddi bir tahrik süreci başlattı, engellemek için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Biz bu meseleyi PKK ve uzantılarına rağmen çözeceğiz, benim Kürt kardeşimin temsilcisi BDP değildir, partimin bölgede aldığı Kürt kardeşlerinden oy BDP'nin çok çok üzerindedir, eğer BDP burada çözümcü rol oynamak isterse daha önce de söyledik, biz bölücü örgütle asla müzakere etmeyiz onlarla mücadele etmeye devam edeceğiz. Bölücü terör örgütünün üstüne düşen elindeki silahı bırakmasıdır, güvenlik güçlerinin görevi o silahla ve terörle mücadeledir. Hem asayişi hem de mazlumu korumaktır, işte burada bir Suriye konusunda bile bakıyorsunuz Türkiye'de mevcut terör örgütüyle mücadelemizi Suriye'de ki muhalefetle değerlendirecek kadar gaflet içinde olanlar var.