NİÇİN ORUÇ TUTMALIYIZ
Mümin, herhangi bir menfaat düşüncesi ile değil yalnız Allah’ın emri olduğu için
ve onun rızasını kazanmak maksadıyla oruç tutmalıdır Orucunu bedene, topluma
kazandırdığı hususların bulunması ile beraber, insan orucu bunlar için değil sadece
Allah emrettiği için tutmalıdır

Hz Ali (radıyallâhu anh) diyor ki:

- Karşılığında bir menfaat umarak yapılan ibadet, ticaretçinin ibadetidir

- Korku sebebiyle yapılan ibadet kölenin ibadetidir

- Allah’ın nimetlerine şükretmek maksadıyla yapılan ibadet, hür olan kimsenin
ibadetidir (Ali el-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtih, 2/135)

Makbul olan ibadet, Hz Ali’nin de belirttiği gibi Allah’ın nimetlerine karşı şükran
borcunu yerine getirerek onun rızasını kazanmak maksadıyla yapılan ibadettir
Allah, ancak böyle samimi bir düşünce ile yapılan ibadetleri kabul eder

GÜNÜN HİKAYESİ

"Bereketli Olan Şey"
Benî İsrail zamanında salih bir kimsenin üç tane oğlu varmış. Bir gün o zat ağır hastalanır ve
artık hayatından ümid kesilince büyük oğlu, küçük kardeşlerini çağırır ve:

- Ey kardeşlerim, pederimizin epeyce malı var. Fakat bugün kendisinin hizmeti ise ağırdır.
İsterseniz sizler malına varis olun ve hizmetini bana bırakın, isterseniz malı bana verin
hizmetini sizler yapın, der.

Kardeşleri malı almayı tercih ederler. Babalarının hizmetini büyük biraderlerine bırakırlar.
Büyük kardeşleri salih bir kimse olduğu için pederinin hizmetini kendisine nimet, ganimet ve
ibadet bilir. Vefatına kadar bu hizmeti yapar. Fakat ailesinin bu işe hiç gönlü razı olmaz ve
malı almadığı için O'nunla münakaşa eder. O ise ailesine:

- Ey hatun, ben babama miras için hizmet etmiyorum. Ancak Allah rızası için hizmet edip
hayır duasını almak istiyorum. Hayır sizin bildiğinizin hilafınadır. Bir kimsenin dünya dolusu
malı olsa da bereketi olmasa, onda hayır yoktur. Hayır ancak berekettedir, der.

Babasına hizmette hiç gurur etmeden devam eder.

Bir gece rüyasında kendisine şöyle derler:

- Git, filan yerde yüz akçe vardır. Onu al nafaka yap.

- Onda bereket var mıdır?

- Hayır yoktur.

- Bereket olmayan şey bana lâzım değildir, der.

Bu hali ailesine söyleyince, kadın yine almadığı için O'nunla münakaşa eder.

Ertesi gece rüyasında yine, «Filan yerde 10 akçe vardır, git al.» denilir. O yine bereket olup
olmadığını sorar. Bereket olmadığını anlayınca yine almaz.

Üçüncü gece ise yine «Filan yerde bir altun vardır, onu al da harçlık yap.» denilir. O da
bereketi olup olmadığını sorunca «Çok bereketlidir.» cevabını alınca, hemen gider ve onu
alır. Sabahleyin ise altun ile pazara gider ve iki tane balık alır. Evine getirip karınlarını yardığı
zaman görür ki, balıkların karnında çok kıymetli ve iki dirhem ağırlığında kırmızı cevher var.
Birisini hemen pazara götürüp satmak ister. Fakat hiç kimsenin almaya gücü yetmez. Nihayet
30 bin akçe kıymeti ile padişaha satar. Akçeleri alarak eve gelir ve Cenabı Hak'ka şükürler
eder.

Padişah o cevherin bir eşini daha araştırır fakat hiç kimsede bulamaz. Tekrar O'na soralım
belki vardır diyerek gelirler. Fakat o bende vardır, lâkin 70 bin akçeden aşağı vermem der ve
öylece satar. Son derece zengin olur.

Rüyasında: «Ey kişi, Cenabı Hak'kın sana bu kadar lütuf ve ihsanı ancak, pederine ihlas ile
etmiş olduğun hizmet sebebi iledir. Âhirette olunacak ihsanı ise anlatmak mümkün değildir.

İşte bunun gibi bir kişi ebeveynine hizmeti kendisine nimet bilirse iki dünyada da devlet ve
nimete nail olur.
Kaynak: Büyük Dini Hkayeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi