Konuşmasına kadim dostluk ve kardeşlik bağının olduğu Pakistan’da bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek başlayan Başbakan Erdoğan, “Demokrasilerde karar da, yetki de milletindir. Pakistan farklı görüşlerin bu meclis çatısı altında ifade edilebildiği, örnek gösterilebilecek demokrasi geleneğine sahip bir ülke olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor. Geçmişte yaşanmış tüm zorluklara rağmen Pakistanlı kardeşlerimizin millet iradesini tecelli ettirmek için var güçleriyle çalıştıklarını biliyorum.

Çok partili demokrasi esasen Pakistan'ın en önemli gücü. Adil bir şekilde sadece ve sadece vakur Pakistan halkının çıkarlarını gözeten Parlamento, Pakistan’ın dünyanın gelişmiş milletleri arasında yerini almasında en önemli itici gücü teşkil ediyor. Bu hususta siz değerli parlamenterlerin omuzlarında önemli bir sorumluluk duruyor. Arkasında halkın desteği bulunan bir parlamentonun başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla Pakistan'ın böyle bir parlamentoyla büyümeye, gelişmeye, güçlenmeye devam edeceğine yürekten inanıyorum” dedi.


“DEMOKRASİ DÜNYANIN HİÇBİR KÖŞESİNDE KOLAY ELDE EDİLMEMİŞTİR”

Demokrasi kültürünün artık evrensel bir kültür halini aldığını söyleyen Erdoğan, “Tarihin demokrasi yönündeki akışı, demokrasiye intibak edemeyen devletleri er ya da geç süreçlerin dışında bırakacaktır. Demokrasi dünyanın hiçbir köşesinde kolay elde edilmemiştir. Mücadele zorlu, menzile giden yol engellerle doludur. Bu engelleri aşmanın yolu hiçbir şekilde yılmadan yorulmadan mücadele etmektir.

Millet iradesinden alınan gücü millete hizmet için kullanmak, arzu edilen huzurlu ve müreffeh geleceği genç nesillerimize hazırlamanın yegane yoludur. Halkın demokratik idarelerden temel beklentisi her zaman ekonomik sorunlarına çare bulunması, özgürlük alanının genişletilmesi olacaktır.Demokratik kazanımların sağlamlaştırılması ve daha da ilerletilmesi için ekonomik alt yapının da güçlendirilmesi gereklidir” dedi.

“DEMOKRASİ, DURAĞAN BİR MÜKEMMELİYET REJİMİ DEĞİLDİR”

Türkiye'nin bugünkü ekonomik, siyasi ve diplomatik performansının altında son dönemde büyük hız kazanan kapsamlı hukuki ve ekonomik reformların yattığını kaydeden Erdoğan, “Unutulmamalıdır ki demokrasi, durağan bir mükemmeliyet rejimi değildir.

Demokrasi her zaman reform ve değişim gerektiren ilerlemeci bir yönetim şeklidir. Uluslararası alanda söz sahibi olmak için sağlam bir demokrasi; bu demokrasiden güç alan, istikrarlı, büyüyen bir ekonomi gereklidir. Pakistan'ın demokratik meşruiyet ve toplumsal mutabakat çerçevesinde yönetiliyor olması; bölgemizde barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması ve refahın yayılması çabaları bakımından hayati önemdedir.

Takdir edersiniz ki iktidar, halkın verdiği çok önemli bir sorumluluktur. İktidar partilerinin her zaman bunun bilinci içinde hareket etmesi; halkın sorumluluğunu, halkın emanetini her an omuzlarında hissetmesi demokrasinin güç kazanmasını sağlayacaktır.

“MUHALEFET EN AZ İKTİDAR KADAR ÖNEMLİDİR”

Başbakan Erdoğan sözlerine şu cümlelerle devam etti: Demokrasilerde muhalefet en az iktidar kadar önemlidir. Muhalefetin tek amacı iktidarı sınırsızca eleştirmek, onu bir an önce iktidardan uzaklaştırmak olamaz. Muhalefetin esas işlevi, halk yararına icraatlara destek olmak; yanlış yapılıyorsa doğrusunu söylemektir. Yapıcı bir muhalefet demokrasinin olmazsa olmazıdır

Şunu bilmenizi isterim ki Türkiye olarak tarih boyunca Pakistan'ı her zaman kardeş bir ülke, Pakistan halkını her zaman kardeşlerimiz bildik. Pakistan'ın acısını acımız, sevincini sevincimiz bildik. Yaşanan afetlerde, felaketlerde dünyaya örnek olacak bir dayanışma sergiledik. Açıkçası bugün aramızda var olan kardeşlik tarihin güçlendirdiği, tarihi olayların pekiştirdiği bir kardeşliktir.

"KARDEŞ PAKİSTAN HALKINI UNUTMAYACAĞIZ”

Her zaman ifade ediyorum: Biz Pakistan halkının Kurtuluş Savaşımız sırasında ekmeğinden arttırarak gönderdiği yardımları hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Ezeli kardeşliği inşallah ebediyen muhafaza etmeye, daha da güçlendirmeye, iyi ve kötü günlerde dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz.

Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler hakikaten istisnai niteliktedir. Türk halkıyla Pakistan halkı arasındaki derin muhabbet ve hürmetin, aramızdaki dayanışmanın emsali yoktur. Biz burada kendimizi evimizde hissediyoruz. Kendimizi akrabalarımızın, kardeşlerimizin yuvasında hissediyoruz. Halklarımız arasındaki bu özel bağ, bizlere ülkelerimiz arasındaki ilişkileri her alanda ilerletme ve güçlendirme sorumluluğu da yüklüyor.

Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Zerdari ve mevkidaşım Sayın Gilani başta olmak üzere görüştüğüm bütün Pakistanlı kardeşlerim, Türkiye’yle olan bağların kuvvetine her zaman vurgu yaptılar. Bu bağlarımızı daha da güçlendirmek için aziz kardeşim Başbakan Gilani’yle birlikte tesis ettiğimiz Türkiye-Pakistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin ilk toplantısını Ankara’da düzenledik. Konseyimizin ikinci toplantısını bakanlarımızla birlikte yarın gerçekleştirecek ve ilişkilerimizin değişik veçhelerini ele alacağız.

TÜRKİYE-PAKİSTAN EKONOMİK VE TİCARİ İLİŞKİLERİ

Bu çerçevede ülkelerimiz arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin ivme kazanması için elimizden geleni yapmayı da sürdüreceğiz. Hâlihazırda 1 milyar doların biraz üzerinde olan ticaret hacmimizi mümkün olan en kısa zamanda 2 milyar dolara, hatta daha da yukarılara yükseltmemiz lazım. Dün ve bugün, yapılan ortak çalışma grupları ve 14. dönem karma ekonomik komisyon toplantılarında bu amaçla önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Halklarımız arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin geliştirilmesi için ülkelerimiz arasındaki havadan, karadan ve denizden ulaşım imkânlarını da güçlendirmek zorundayız. Genç nüfuslara sahip ülkelerimiz arasında eğitimde işbirliğini daha ileri seviyelere taşımalıyız. Keza Türk Silahlı Kuvvetleri ile en köklü kurumlarınızdan olan Pakistan Silahlı Kuvvetleri arasındaki güçlü bağlar, ilişkilerimizin özel bir boyutunu oluşturuyor. Polis teşkilatlarımız aynı şekilde ortak faaliyetler yürütüyor. Pakistan halkının askeriyle, polisiyle teröre karşı kararlı bir mücadele yürüttüğünü biliyoruz.

“PAKİSTAN’IN TERÖRLE MÜCADELESİNDE YANINDAYIZ”

Son 11 yılda hayatını kaybeden 15 binden fazla sivil ve asker, Pakistan’ın terörle mücadelesinin acı boyutlarını ve katlanılan fedakârlığı ortaya koyuyor. Ancak şunun bilinmesini isterim ki Pakistan terörle mücadelesinde yalnız değildir. Terörün acısını yaşayan bir ülke olarak, bu kararlı, bu haklı mücadelenizde her zaman yanınızda olmaya devam edeceğiz. Biz bölgeye huzur ve istikrar gelmesi için elimizden gelen her katkıyı sağlıyoruz. 2007 yılında başlattığımız Türkiye-Pakistan-Afganistan üçlü zirve Ankara sürecimiz bu bakımdan bizim için çok değerlidir. Bu süreç herkes tarafından takdir ediliyor ve örnek alınıyor. Pakistan’ın Afganistan’da her alanda yaptığı katkıları ilgiyle ve hayranlıkla izliyoruz. Afganistan’da sağlanacak istikrar ve refah, şüphesiz Pakistan’a da yansıyacaktır. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, tüm uluslararası ve bölgesel kuruluşlarda Pakistan’la kuvvetli bir birlik içindeyiz. Esasen bunun aksinin olması da düşünülemez.

"DAYANIŞMA BİZİM KARDEŞLİĞİMİZİN GEREĞİDİR”

Sayın başkan, çok değerli üyeler, Pakistan’la Türkiye bölgenin 2 güçlü ülkesidir. Pakistan’la Türkiye bölgesel ve küresel barışa katkı sağlayan ülkelerdir. Dayanışma içinde olacağız. İşte 2005’te bir Muzafferabad depremi. Bütün vatandaşlarımız hep birlikte biz Muzafferabad’da olduk. Kendim de 3 kez oraya gittim. Ardından Pakistan’daki o dehşet sel felaketi. Aynı şekilde oraya da gittik ve şu anda TİKA ve TOKİ gibi kuruluşlarımız oralarda gerek konut, gerek hastane, gerek okul gibi altyapı çalışmalarıyla birlikte yoğun bir şekilde çalışıyorlar. İnşallah bu yıl sonuna kadar büyük ölçüde bu konutları bitirip sahiplerine teslim edeceğiz. Çünkü dayanışma bizim kardeşliğimizin gereğidir. Bizi birbirine bağlayan bağ, ‘ancak inananlar kardeştir’ ilkesidir. Bu tabi lafla değil uygulamayla olacak. Onun için de uygulamayı her zaman birbirimize karşı göstermek durumundayız. Dayanışma içinde olduğumuz sürece, tarihten bugüne kadar gelen kardeşliğimizi muhafaza ettiğimiz sürece, hiçbir bölgesel mesele huzur ve istikrarımız önünde engel teşkil etmeyecektir. Fakat üzülerek şunu söylemek durumundayım. İşte şu anda İslam dünyasında olanları görüyoruz, takip ediyoruz. Tunus’ta başlayan süreç, Mısır’da, Yemen’de, Filistin’de devam eden süreç, Suriye’de devam eden süreç, aynı şekilde Irak’taki gelişmeler, bütün bunlar eğer güçlü bir İslam dünyası olursa inanıyorum ki bunları da barışla çözme imkânımız olacaktır. Burada ciddi bir sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Onun için halkın iradesini saygın, hâkim irade olarak görüyoruz. Zira halkın iradesinin karşısında durulmaz. Pakistan halkı ne istiyorsa ona saygı duymak, size de saygıyı getirir. İnanıyorum ki Pakistan halkının bu noktadaki tavrı, Pakistan’ın geleceğini çok daha güçlü kılacaktır. Ben bu düşüncelerle sözlerime son verirken, parlamentonuzun değerli üyelerini ve şahsınızda tüm Pakistan halkını bir kez daha en derin hürmet duygularımla selamlıyorum. Yaşasın Türkiye-Pakistan dostluğu. Yaşasın Türkiye-Pakistan dostu-zindabad.