Memleketin birinde padişah, vezirlerini toplayıp, "Eğitim mi önemli, yoksa cibilliyet mi?"
Diye sormuş.
Vezirler bir müddet kendi aralarında istişare ettikten sonra, içlerinden biri çıkıp "Tabi ki eğitim padişahım!"  Diye cevap vermiş.
Aldığı bu cevabın ardından padişah, memleketin dört bir yanına tellallarla haber salmış;
"Ey ahali, duyduk duymadık demeyin! Padişahımız en iyi hayvan eğiticisine elli kese altın verecektir."
Bu çağrıyı duyan ülkedeki bütün hayvan eğiticileri, yanlarına hayvanlarını da alarak sarayın kapısına dayanmış.
Kimi atıyla, kimi köpeğiyle, kimi ayısıyla...
Bu hayvanların yanı sıra, kedisi ile gelen hayvan terbiyecisini huzuruna çağıran padişah sormuş:
"Sen bu kediye,  tepsiyle servis yapmayı öğretebilir misin?"
Adam, "Altı aylık süre verin, öğreteyim padişahım." Diyerek cevap vermiş.
Destur vermiş padişah.
Aradan altı ay geçmiş.
Gün bu gündür diyen adam, süsleyip püslediği kediyi kaptığı gibi çıkmış huzuruna padişahın.
Zira eğitmiş, öğretmiş, kediyi istediği kıvama getirmiştir artık.
Velhasıl, sarayın bütün erkânı toplanmış...
Gözler pür dikkat kedi ve terbiyecisinin üzerindeymiş.
Padişah hayvan terbiyecisine dönerek "Hadi izliyoruz, göster bakalım hünerlerini" demiş.
Bu konuşmanın üzerine sahibinden aldığı komutla servis tepsisini kapan kedi, padişahın önüne kadar gelmiş.
Tam o sırada padişah cebinden çıkardığı fareyi yere bırakmış.
Can havliyle kaçan fareyi gören kedi, tepsi bardak dinler mi?
Tepsi bir yana, bardak bir yana, kaldırıp atmış.
Kaçan farenin peşinden sağa, sola koşuşturmaya başlamış, ardından da gözden kaybolmuş.
Bunu gören padişah vezirlerine doğru dönerek tekrar sormuş:
"Şimdi cevap verin bakalım, eğitim mi önemli, yoksa cibilliyet mi?"
Vezirler, boyunlarını bükerek hep bir ağızdan "Cibilliyet padişahım" diyerek cevap vermişler.
*
Benim değerli okuyucularım.
Hikâyeden anlayacağınız üzere eğitimin önemi büyük.
Ancak.
Yine hikâyede gördüğünüz üzere eğitimin hayvanlar üzerindeki etkisi bir yere kadar...
Zira karakter ve cibilliyet olmayınca eğitim bir anlam taşımıyor.
*
Bu vasıfları da yüce yaratıcı yalnızca kime vermiş, kâinatın en donanımlı varlığı olan insana vermiş.
*
Şimdi...
Eğitim, insan, kedi, cibilliyet, karakter...
Bunlar da ne alakalı diyeceksiniz.
Hatta dediniz.
Haklısınız.
İzaha muhtaç bir konu...
Son birkaç cümle ile meramımızı aktaralım...
*
İnsan ki, aklı var kullanır.
İnsan ki, kıymetlidir, karakter ve cibilliyet unsurlarının farkına varabilen tek canlıdır.
Bunlar sayesinde okur, anlar, anladığını uygular, öğrenir, öğrendikleriyle yükselir, bir yerlere gelir.
*
Lakin...
*
İnsan olan, sırf çıkarları için kişiliğini, değerlerini ve hatta kutsal olan neyi varsa hiç tereddüt etmeden hiçe sayar, unutur mu?
*
Yaşadıkça görüyoruz.
İnsan olarak doğmak bu vasıflara sahip çıkmak için yeterli gelmiyor artık.
*
Dedik ya...
*
Farenin ardına düşmemek için karakter lazım, cibilliyet lazım...
 
Yoksa o küçücük fareye de yazık!
*
Hadi Eyvallah...