Türkiye 31 Mart'ta son 15 yılın en karanlık günlerini yaşıyor diye başladık güne.

Türkiye'nin birçok ilinde 10.36 itibariyle elektrikler gitti.

O vakitlerde gün aydınlık, hadise karanlıktı.

Günün ilerleyen saatlerinde bir başka haber duyuldu.

Savcı Mehmet Selim Kiraz İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde DHKP-C terör örgütü mensuplarınca rehin alındı.

Günümüz işte tam bu noktada kararmaya başladı.

Halbuki güneşin batmasına daha çok vardı.

2,5 yıl öncesine gidiyor hafızalar.

Gezi Olayları, molotoflar, tencere tavalar, yakılan araçlar, camları çerçeveleri indirilen dükkanlar, mağdur olan esnaflar ve yaptıklarıyla övünen ve bunu meşru kılan gruplar.

O olaylarda ölen bir isim:

Berkin Elvan.

Bugün Berkin Elvan için eylem yaparak Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit eden bir terör örgütü:

DHKP-C.

Sorum şu:

Şimdi Berkin Elvan'ı masum bir çocuk gibi göstermeye çalışıp 'O sadece ekmek almaya gidiyordu' şeklinde acitasyon propagandaları ile Gezi olaylarındaki terör eylemlerini çarpıtmaya çalışanlar bugün Berkin Elvan ve onun gibi sokaklarda olan terör yandaşı kişilerin arkasında DHKP-C terör örgütünün olduğunu görebildi mi?

Eğer onların derdi evine ekmek getirenin öldürülmesi olayı ise

Teröristler tarafından rehin alındıktan sonra şehit edilen Savcı Mehmet Selim Kiraz da evine ekmek götürüyor, ailesine bakıyordu.

Şimdi onun ailesinin evine ekmek götürecek kimse de kalmadı.

Ekmek üzerinden insanları kullanarak sokaklara dökenler ve bu oyuna gelenler; şimdi de sokaklara çıkacak mısınız 'Savcı Kiraz ölümsüzdür' diyerek?

'Adaletin olmadığı yerde böylelerine müstahaktır' diyenler var.

Sizin adaletiniz silahsa eğer, o silah size doğrultulduğunda 'Bizim adaletimiz de bu' cevabını almanız gayet doğal değil midir?

Bugün Türkiye geneli kesilen elektrikler ekranı başında durduğumuz televizyonların, bilgisayarların ekranlarını, vakit geçirdiğimiz odaların, sınıfların, çalıştığımız ofislerin içini belki kararttı ve bu ülke ekonomisinden tutun da ülke prestijine varıncaya kadar bir çok nokta da kaybın yaşanmasına neden oldu.

Fakat, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın teröristlerce şehit edilmesi ülkemizi günlerce kesilecek elektrikten daha uzun bir karanlığın içine sürükledi.

Bu karanlık 7 Haziran öncesi aylar öncesinden ülkede çıkarılacağı saptanan kaosun da fitilini ateşledi.

Ülkenin büyük bir bölümünü karanlığa iten bu hain saldırının ardından terör örgütleri ve yandaşları yaktıkları ateşle aydınlanma, döktükleri kanla da beslenme peşindeler.

Bu haince saldırıdan kendilerine siyasi pay çıkarma peşinde olan partiler, başkanları ve onların destekçileri de dökülen kandan beslenenlerden farksızdır.

Ülkenin savcısının öldürülmesini 'Düzmece', 'Oyun' gibi altı boş iddialarla ilişkilendirenler, Gezi Olaylarında sokakta molotof atarak devlet malına zarar veren, esnafın günlerce kepenk kapatmasına neden olanların onca yaptığı hukuksuzluğa, vandallığa, terörizme hala 'Düzmece', 'Oyun' diyememesi ya da demek istememesi düpedüz hainliktir, ihanettir.

Gel gelelim aydınlıktan karanlığa...

Şimdi elektrik var ülkemin 81 ilinde.

Neye yarar ki bundan sonrası...

21.55'te zifiri karanlık çöktü 81 ilime.

Ne doğan güneş, ne de arıza veriyor denen o enerji hatları...

Hangisi aydınlatabilir ki yüreklere düşen bu karanlığı...

Kiraz'ların olmasına da daha vardı oysa ki...

'Kan kırmızıya' boyanır mı erkenden...

Bir ekmek verir misin abi?

Bizim evin ekmeği gelmiyor da artık...

Karanlıktayız hem uzun zamandır...