Ahir zaman; Rasulullah (s.a.v)’in fitneleriyle bizi uyardığı bir zamandır.

Ahir zaman;  Günahların ayyuka çıktığı her türlü günahın çekinilmeden işlendiği bir zaman

Yahudileşmenin, Hristiyanlaşmanın medeniyet addedildiği, onlara benzeme adına her türlü rezaletin hoş ve güzel göründüğü bir zaman

İslam düşmanlarının aç kurtlar gibi ümmeti İslam’ın başına üşüştükleri, sayıları milyarı aşan Müslümanların ise bu küfür seli karşısında, çer çöp misali kıymetsiz kuru kalabalıklara dönüştüğü bir zaman

Müslümanların kalplerinin, dünya sevgisi ve ölüm korkusuyla çepeçevre kuşatıldığı, bu sebeple de kafirin gönlünden islam heybet ve mehâbetinin silinip gittiği bir zaman

Ulemanın birer birer dünyadan ayrılmalarıyla, ilmin yerini cehaletin, ulemanın yerini ise süfehanın aldığı bir zaman

İşte bütün bu maddelere bağlı olarak; sabah evini mümin olarak terk eden Müslümanın sokaktaki fitneler sebebiyle akşam evine kâfir döndüğü, sokağın fitnelerinden kendini bekleyip de evine kadar mümin olarak gelenlerin ise evdeki fitnelere yenik düşerek sabaha kâfir çıktıkları tehlikeli ve son derece düşündürücü bir zaman

Fakat bu zaman bir diğer yönüyle öyle kıymetli bir zamandır ki;  sahabeyi kirâmın gıpta ettiği, Aleyhissalatü vesselamın iftihar ettiği, kardeşlerim diyerek methettiği, “müjdeler olsun o gariplere” ifadesiyle iltifat ettiği, Ebu Bekirlerin, Ömerlerin, Osmanların, Musabların, Sa’dların, Saîdlerin kendilerinde yeniden dirileceği, neşv-ü nema bulacağı, ahir zaman gariplerinin yetişeceği, yaşayacağı bir zamandır

Nemrutların ateşinde yanmayan, süslü vitrinlere aldanmayan, gösterişli ambalajlar içerisindeki hıyaneti imanlarıyla, ilim ve takvalarıyla görebilen, kızıl denizlerin önlerinde yol olup açıldığı, makama, mevkiye, şöhrete sebebi dünya olan her türlü menfaate, Allah rızası için sırt çevirmiş genç yiğitlerin isbat-ı vücut edecekleri bir zaman

İmanı; bir kor ateş haline gelmiş olan imanı, insanların en ufak dünya menfaatine satıverdikleri imanı, her türlü mihmet ve meşakkati göze alarak, iki elleriyle sımsıkı tutmak suretiyle başlarına tac eden, ümmeti muhammedin girmiş olduğu bu felaket girdaptan kurtuluşuna vesile olacak  bahtiyar islam gençliğinin yeniden ihya edileceği bir zamandır.

O Halde Gelin Bir Muhasebe Yapalım;

Dünya sevgisinin kalbini istila ettiği, dünyası için dininden taviz vermekten çekinmeyen, kendisini, evladını, ailesini isyan girdabında kaybetmiş, ahir zaman fitneleri içerisinde, ortaya koyduğu hayat itibariyle, Yahudileşmiş, Hristiyanlaşmış, hanımını birinin yanına sekreter vermiş, kızını bir diğerine kasiyer yapmış, oğlunu bir bankaya faiz memuru olarak yerleştirmiş ve böylece kendini, dinini, yaratılış gayesini unutmuş bir fert olarak birinci grupta mıyız?

Yoksa; bahtiyar islam neslini yetiştirmek adına, rasul-ü ekrem (s.a.v)’in iltifat-ı seniyyelerine mazhar olabilmek niyetiyle, küfrün bütün adet ve geleneklerine karşı, seni tavize zorlayan bütün dünya lezzetlerine karşı, yekpare bir imanla ashab gibi “hayır” demesini bilen, kendisini, ailesini, çoluk çocuğunu, küfrün girdabından kurtarmanın derdini çeken, Allah’a kul olmak ve Allah’ın huzuruna kulluk imtihanını kazanmış bir nesille çıkabilmek derdiyle hemdert bir fert olarak ikinci grupta mıyız?

Netice olarak Müslüman yaşadığı zamanı bilecek, yaşadığı zamanın neresinde, kimlerle, nasıl bir hayat ortaya koyduğunu devamlı muhasebe edecek. Zira yaşadığı zamanı bilmeden ölen cahiliye ölümü üzere ölmekten kurtulamaz.

MUHAMMED BAKİ BİLAL