Benim ülkemde gündem çok hızlı değişir.

Eleştirmek biryana, takip etmek bile çok zordur.

Kadın-erkek eşitliğini henüz bir neticeye bağlayamamışken, çok daha önemli bir sorunu, yani; Türkiye’de ezilen, hor görülen, aşağılanan, dışlanan, köleleştirilen hatta bunlar uğruna öldürülen kadınların varlığını kaçırmışız gözümüzden.

***

Aynur, Öznur,  Hatice, Serap, Leyla, Nurcan, Songül, Bircan…

Yetmedi!

Nuray, Nazan, Furya, Ayşe , Kader, Gülseren, Zehra, Nazlı, Şengül, Gülistan(!)…

Katledilen kadınların isimleri saymakla bitmiyor, bitirilemiyor.

Uzadıkça uzuyor bu liste.

Şimdi de; Özgecan ARSLAN…

Henüz 20 yaşında.

Mersin’in Tarsus ilçesinde eve gitmek için bindiği minibüsün şoförü tarafından bıçaklanarak öldürülen, sonra da yakılan üniversite öğrencisi Özgecan…

Değişmeyen ve de değiştirilemeyen zihniyetin sıradaki  kurbanı…

Hayatının baharında hunharca katledilen kızı için taziyede bulunanlara; “ben O’nu ne umutlarla, ne emeklerle büyüttüm” diyor annesi…

Babası: “durdurun bu vahşeti” diyerek hıçkırıklara boğuluyor.

Feryatları, duyanların yüreklerini  parçalıyor.

Sadece O’nu değil, tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı, kadını-erkeği sokaklara döktü bu vahşet.

Çözüm bekleyen, asıl sorunları çıkardı ortaya.

Dahası mı?

Bu ülkede yaşayan vatan evladı gencecik bir kızın başına, bindiği bir dolmuşta neler gelebileceğini gösterdi.

Ortalıkta hastalıklı, psikopat beyinlerin dolaştığını, hatta erkek olanları erkekliğinden utandıran canlıların bulunduğunu hatırlattı.

“Türk Toplumu nereye gidiyor” sorusunu sordurdu.

Evet.

NEREYE GİDİYORUZ?

Sadece 2014 yılında 294 kadın erkek terörü nedeni ile hayatını kaybetti.

Kimi sığındığı baba ocağında, kimi kaçmaya çalıştığı memleket yolunda, kimi adliye önünde, kimi de devletin onu korumak için yanına verdiği polisin yanında verdi son nefesini…

Her birinin geleceğe dair beklentileri, umutları vardı.

Ne yazık ki o umutlarla beraber bir türlü giderilemeyen cehaletin hedefi oldular.

PEKİ, NE YAPILABİLİR?

Öncelikle;  bu ahlaksızlığın, bu merhametsizliğin sebebine derinlemesine inmek lazım.

Uzmanlara göre;  aile, sosyal çevre, televizyon ve internetin çocuk yetiştirmedeki etkileri oldukça fazla.

Temelde, ailelerin çocuklarına ahlaki kuralların yanında manevi değerleri de aşılaması gerekiyor.

Bunu yaparken de, çocuğun sosyal yaşantısını takip etmek, sergilenen olumsuz tavırlar karşısında gerekiyorsa uzmandan destek almak yine o ailenin görevlerinden.

Televizyon izlerken çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecek program ve sahnelerden kaçınmamak, eşler arasında yaşanan huzursuzluk ve  boşanmalar yine çocuk yetiştirmede verilebilecek olumsuz örneklerden sayılıyor.

Sıraladığımız bu etkenlerin yanında, devlet olarak sürdürülen politikalar da çok önemlidir.

Aile ve sosyal çevrenin eksik kaldığı noktada yasal düzenlemelerin bu boşluğu doldurması gerekiyor.

Kabaca, kanunlar bu sorunlu zihniyetlileri toplumdan ayıklayabilmeli diyebiliriz.

EĞİTİM ŞART!

Türkiye’de farklı kültürlerin yanında farklı dinler ve bunlara mensup çok sayıda vatandaş bulunmakta.

Buna bağlı olarak ilköğretim okullarında din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin, bütün görüşleri kapsayacağı şekilde nasıl verilebileceği tabiî ki  tartışılabilir.

Lakin;

Çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülkede, hele hele toplum ahlakının özellikle işlenen kadın cinayetleriyle yerlerde süründüğünün aşikare göründüğü  bir ortamda,  bu derslerin tamamen kaldırılmak istenmesi büyük hezeyandır…

 Öyle ki;

Okullarından çıkan kızlarımızın evlerine güvenli bir şekilde gidemediği, Telefon faturası ödemek isteyen hanımefendilerin numarasını görevliye sözlü olarak belirtmekten imtina ettiği, sokak ortasında dövülen kadınların var olmasının yanında, dövülen kadına yardım edip etmemenin kararsızlığının  yaşadığı bu ülkede, ahlak bilgisi dersinin kaldırılması yerine, özel ve kamuya ait tüm okullarda ağırlıklı olarak verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Zira;

Bu ülkede bu eksiklik var olduğu sürece, isterseniz her kadının yanı başına bir polis dikin, işlenen kadın cinayetlerini asla durduramazsınız.

Onlara yapılabilecek en büyük iyilik, bu toplumun eğitilmesidir.

Kendinize iyi bakın, kadınlarınıza da…