Bu gün biraz Gümüşhane’yi biraz Trabzon’u ama genelde köylerimizi ele almak istedim.

Köyleri gezdikçe geleceğimizin tehlikede olduğunu gördüm.

Gördüm ki köylerden başlayıp küçük kentleri etkisi altına alan GÖÇ dalgası, doğal olarak ta ekonomimizin temel taşlarından, İSTİHDAM ı etkisi altına almış. Alması yetmemiş gibi köyler, ilçeler iller neredeyse boşalmış. İstihdam alarm durumuna gelmiş. 

GÜMÜŞHANE
Ekonomisi, turizmi, pestili kömesiyle nadide illerimizden olan Gümüşhane’de alarm zilleri istihdamdan dolayı çalmaya başladı. Son yıllarda sorun olmaya başlayan istihdam bizi hala kendimize getiremedi. Şirketlerin eleman bulmakta zorluk yaşadıkları bilgisi geliyor. “Nedeni nedir?” diye sorduğumda; kısaca MADENCİLİK deniyor. Madencilik sektörünün haricinde eleman bulmak neredeyse zor hale gelmiş.
Bunun sebeplerini araştırdım. 
Gümüşhane madencilik sektöründe güçlü bir ildir. Osmanlı İmparatorluğu'nun darphanesi haline gelen Gümüşhane, imparatorluk hazinesinin altıda birini karşılıyordu. Burada basılan gümüş paraların üzerine "Canca'da basılmıştır" yazıyordu (Canca, Gümüşhane’nin eski ismidir). Ayrıca Yeniçeri ordusunun top ve tüfek mermileri Gümüşhane'de dökülür, imparatorluğun askeri masraflarının yüzde 80’i Gümüşhane’den karşılanırdı. Gümüşhane arkasında ki gücü işte buradan alıyordu. Ama kimse anlayamadı. Gümüşhane zaman içinde çok hızlı değişime uğradı. Değişim öyle yaşandı ki, ilde yaşayanlar yeni duruma uyum gösteremedi. Birilerinin dayatmasıyla kolayı seçti. Göç etti. 
Şimdi madencilik sektörü bu haldeyken hedef gösterilmesi yanlış olur. Peki Ne oldu da Gümüşhane’de çalışacak nesil kayboldu. Nereye gitti hemşerilerimiz.
BÜYÜK ŞEHİRLER UMUT OLDU!
İnsanlar köylerindeyken gelecek kaygılarını düşünerek taşı toprağı altın sanılan illere göz diktiler. Büyük şehirlerde ki kazançları görüp kendilerinin de aynı kazancı sağlayacaklarını düşündüler. Aksini düşünenler ise köyde kalıp okumayı denediler.  Okuma kültüre sahip olan köy gençleri yapabileceklerini yapamadan bir anda yol ayrıma girdiler.
 
KÖYLERİN ÖNEMİ VE GÖÇ
İnsanlarımız, evet yol ayrımına girdiler ama ülkemizde büyük illere göçün ekonomik gelişme türevi olduğunu çok geç kavradık. Kırsal kesimin hızla nüfus vermesini; ekonomiyi yavaşlatır; durdurur diye düşünemedik. Sanayileşmenin, kentleşmenin, sadece büyük kentlerde olmayacağını kavrayamadık. Varılacak yeri gerektiği zaman öngörseydik, yeraltı ve yerüstü kaynakları, fiziki sermayeyi, insan kaynağını ve teknolojiyi bu yönde kullanır; daha etkili sonuçlar yaratabilirdik. Yani köylüyü köyünde tutardık.
KENDİNE YETEN 7 ÜLKEDEN BİRİYDİK
Köylerimiz boşaldı. Eskiden hatırlayın, dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik. Bugün ise geleceğe yatırım yapamayan bir ülke haline geldik.  
Eğer böyle olmasaydı, bu toplum bu kadar kısa bir zaman içinde kırsal alanlardan kentlere taşınmazdı. Köylerdeki gençleri doğdukları yerde doyurmadığımız için kentsel alanlarda kısa zamanda yerleşim yerleri ile dolmazdı. Kentlerin aşırı yoğunluğu karşısında köylerimiz eski günlerini arar oldu. Artık hayvancılık köylerimizde neredeyse yapılmıyor.
Artık ne süt ne peynir ne et üretiliyor. Geleceğimizi baltaladık biz. Kendimize yaptığımız kötülüğü bir başkası yapmadı.  Hormonla beslenir hale geldik.
TOPRAK ANALİZİ YAPAMADIK
Toprağımız elimizden akıp gitti. Toprak analizi dahi yapamadık. Köylü-kentli kavgasına tutuştuk.
Kısır döngü devam ettiği sürece geriye koruyacağımız bir tek algı kaldı; oda
GELECEĞİMİZ…
Köylerimizi, köyde tutatlım.