GİRESUN (AA) - GÜLTEKİN YETGİN - Doğu Karadeniz'in üzerinde insan yaşayabilen tek adası Giresun Adası'nda 2011'den itibaren aralıklarla gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan yapılar, adanın din merkezli kullanıldığını kesinleştirdi.

Amazon kadınlarının yaşadığı ve Herkül'ün altın postu aramak için adaya gelmesi gibi mitolojik hikayeleriyle ön plana çıkan adanın tarihine ışık tutmak için 2011-2012 ve 2015-2016 yıllarında yapılan kazılarda, Bizans mezarları, tarihi surlar, manastır harabesi, şapel gibi tarihi kalıntılara ulaşıldı. Bu kalıntılar üzerinde yapılan incelemelerden yola çıkılarak adanın tarihte uzun yıllar boyunca din merkezli olarak kullanıldığı belirlendi.

Giresun Müze Müdürü Hulusi Güleç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eski adıyla Aretias veya Kalkeritis olan Giresun Adası'nın Doğu Karadeniz'de üzerinde insan yaşayabilen tek ada olması bakımından önemli olduğunu söyledi.

Ada üzerinde MÖ 2 bin yılından itibaren yerleşim alanları olduğunu bildiklerini aktaran Güleç, 2009'dan itibaren yüzey araştırması yaptıkları adada birtakım kültürel varlık ve kalıntılarının olduğunu tespit ettiklerini belirtti.

Güleç, 2011'de da arkeolojik kazılara başladıklarını ifade ederek bu kazılarda MÖ 4. yüzyılda yapılmış tapınak kalıntısını, hemen onun üzerinde de MÖ 11. ve 12. yüzyılda yapılmış kilise kalıntısını tespit ettiklerini dile getirdi.

Adada sadece tapınak ve kilise değil daha bunun gibi bir çok kültürel varlık kalıntıları olduğu düşüncesinden hareketle bunları gün yüzüne çıkarmak için 2015'te kazı başlattıklarına işaret eden Güleç, "2015 yılında bir şapelin kalıntıları ortaya çıktı. Daha önce çok küçük bir kalıntı vardı ancak ne olduğu belli olmuyordu, kazı sonrasında bunun bir şapel olduğu ortaya çıktı." dedi.

Bunların MS 11. ve 12. yüzyılda yapılmış şapel kalıntıları olduğunu anlatan Güleç, şapelin güney kesiminde de başlattıkları kazılarda da "pitos" yani küpler ortaya çıkardıklarını aktardı.

- Şapelin etrafında din adamlarının iskeletleri bulundu

Güleç, ayrıca şapelin etrafında birtakım insan iskeletleri bulunduğuna dikkati çekerek bu iskeletlerin de şapel ve kilisedeki görevli din adamlarına ait olduğunun tespit edildiğini söyledi.

Kazılarda taşınır varlıklar da ortaya çıktığını bildiren Güleç, "Mesela bir hokka ve divit takımı, yüzükler ve bronz sikkeler ele geçmişti. Bunlar da adanın tarihini belirlemede yardımcı oldu." diye konuştu.

Güleç, arkeolojik kazılar sonucunda adanın tarihini belirlediklerini vurgulayarak şunları kaydetti:

"Bu kazılar aslında tarihi tam olarak anlatmış oldu. Kazılardan şunu anladık ki ada aslında dini merkez. Şapelin bulunması kilise ve tapınakların bulunması ve buradaki iskeletlerin de zaman zaman boyunlarda haç ortaya çıkması buranın dini amaçlı merkez olduğu, kıyıda kalan insanların zaman zaman aday giderek dini ayinleri törenleri yaptıkları ve adada bulunan iskeletlerin de burada yaşayan din adamlarının olduğunu ortaya çıkardık."

Adadaki kazıların Doğu Karadeniz'deki yapılan en kapsamlı kazılardan biri olduğuna dikkati çekerek "Adada dini bir yaşantı olduğunu, MÖ 4. yüzyıldan itibaren insanların buraya kullanmaya başladığını, MS 11. ve 12. yüzyılda da kilise ve şapeller yaptıklarını ortaya çıkarmış olduk." dedi.

- "Bu yılki kazı sona erdi"

Kazının Bilimsel Danışmanı Celal Bayar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Dç. Dr. Gazanfer İltar ise bu yılki kazıların şapel ve pitos alanı çevresinde devam ettiğini söyledi.

Şapel çevresinde her zamanki gibi mimari plastikler, şapele ait bazı kalıntılar ortaya çıkardıklarını aktaran İltar, özellikle Bizans dönemindeki malzemenin fakir olması nedeniyle şapelin kaplama malzemesi olan İstanbul çevresinden getirilmiş bol miktarda küfeki taşı bulunduğunu belirtti.

İltar, yine şapel çevresinden yoğun şekilde mezar buluntuları belirlendiğini dile getirerek mezarların tamamının Bizans usulüyle gömülmüş durumda olduğuna işaret etti.

- Adada Pontus Rum Devleti izleri

Şapel çevresinde genellikle kadın ve çocukların aynı mezara gömülmesinin ilginç olduğunu vurgulayan İltar, bunların dışında pitos alanı içerisinde ikili bir mezarın gün yüzüne çıkarıldığını da aktardı. İltar, bu mezarın Bizans döneminden sonraki döneme ait olduğunu anlatarak şöyle devam etti:

"Pitosların erzak amaçlı kullanıldığı öngörüldü. Yalnız bunların içlerinden bir tanesi var ki ileriki yıllarda pitosun içerisi açılıp üzerine iki mezarın yerleştirilmesiyle tekrar kapatılmış. İkili mezarın Pontus Rumları dönemine ait olduğunu düşünmekteyiz. Koruma amaçlı yapılan bir gömü yöntemi."

Pontus Rum Devleti Trabzon'da kurulduktan sonra 1400'lü yılların başında Giresun ve adaya bir seferlerinin söz konusu olduğunu belirten İltar, şunları kaydetti:

"Giresun'u ele geçiriyorlar, Giresun Kalesi ve Giresun Adası'nı da elde edip buralarda birtakım tahkimat çalışması yapıyorlar. Dolayısıyla Giresun Adası'ndaki surların bir kısmı da Pontus Rumlarından günümüze ulaşan surlardır. 1400'lü yıllarda burada bir Pontus Rum hakimiyeti söz konusu."