Milliyet yazarı Sina Koloğlu, Kanal D'de yayınlanan 'Oflu Hoca'nın Şifresi' filmini örnek göstererek "Sadece filmin bir dakikası içinde (tabuttan çıkan ölü sahnesi çayırda) dokuz defa ‘bip’lendi. Eh düşünün filmin bütününü. Diyorum ki ‘bip’lemeli ve ‘buzlu’ film göstermeyin" diye yazdı. 

Sina Koloğlu'nun Milliyet gazetesinin bugünkü (26 Ağustos 2016)nüshasında yayımlanan ''Seksenler' bugünleri görecek' başlıklı yazısı şöyle: 


TRT’nin ‘Seksenler’ dizisi yeni sezon tanıtımı şöyle: “Bu ülkede sırf asabilmek için küçücük çocuğun yaşını büyüttüler.” (Güçlü) “Merak etmeyin hiç kimse darbe falan yapamayacak bu ülkede. Millet izin vermeyecek.” (46’lık Basri) “Gün gelecek bu millet tüm görüş ayrılıklarını bir kenara bırakacak. Omuz omuza verip demokrasisine de, meclisine de kendi seçtiklerine de sahip çıkacak. Yeter ki, ölümü bile göze alarak onları meydanlara, sokaklara çıkarmaya teşvik edecek, üstlerine bombalar yağsa bile milletin meclisini terk etmeyecek cesur liderlere sahip olsun’’ (Ahmet)... Dizi, 2016 yılı temmuz ayında o geceye dönecek. Evde neler konuşulduğu ekrana gelecek. Ev sakinleri  ve mahalleli tankların önüne yatmaya gidecek. Yani yeni sezonda 80’lerle bugünler arasında gel - gitler daha sık olacak..

Sorunlarımız bunlar olsa!

‘Güldür Güldür Show’ tekrarlarında Eşofmanlı Şevket Hoca bölümüne denk geldim. “Boş bıraktığımız sorular kötü yola düşer mi?”, “Soru bankasından kredi çekilir mi?”, “Cevap anahtarı anahtarlığa takılır mı?”, “Üç yanlış bir doğruyu nereye götürüyor?” Keşke sadece bu sorunlarla uğraşsak, bu kadar ‘absürd’, bu kadar ‘anlamsız’ sorularla. Anlamlı olanların kan ve göz yaşı haline geldiği bir tarihin içinden geçiyoruz. Oturup, komedi programının içindeki bir skecin ‘güldürmek’ için senaristlerin elinden çıkanları arar hale gelmek, bir yılgınlığın ve yorgunluğun hep aynı oyunların tekrarı içinde dönmekten bıkmanın sonucu değil mi?

Ya 'Bip'lemeyin ya da göstermeyin!

Taktım ben bu filmlerdeki ‘bip’leme işlerine. Diyorum ki ‘bip’lemeli ve ‘buzlu’ film göstermeyin. Kanal D’de ‘Oflu Hoca’nın Şifresi’ var. Sadece filmin bir dakikası içinde (tabuttan çıkan ölü sahnesi çayırda) dokuz defa ‘bip’lendi. Eh düşünün filmin bütününü. 

O zaman niye yayınlarsınız? Esprilerin çoğu da işte bu ‘bip’li sahnelerde gizli. 

Salon gülüyor, ekran sansürlü!

“Güldür Güldür Show’un biletli ve biletsiz (yani onlar ve bizler oluyoruz) izleyenler arasında bir haksızlık oluyor. Biletli seyredenler ‘Bip’siz, biz ‘reyting seyircisi’ ‘bip’li izliyoruz. Bir örnek: Yayınlanan tekrar bölümünde Şevket Hoca, “Sizi takip etmediği için karımı evden kovdum (...) Geceleri yalnız uyuyorum hocam” diyen kardeşimize “Oğlum yanına beni mi çağırıyorsun?”diyor. “Başımın üstünde yeriniz var hocam” cevabına Şevket Hoca, “Lan senin ...” cevabına salon yıkılıyor. Yani biletli gidenler bu espriyi duyuyor. Biz ekran başında ‘reyting seyircisi’ duyamıyoruz. 

Bu haksızlık değil mi? Bütün skecin en çok gülünen yeri orası ve ben duyamıyorum!