İstanbul Beykoz’da, 70 metre derinliğinde ve 30 santimetre çapındaki bir su kuyusuna düşen yavru köpeğin çevresinde cereyan eden ‘insanlık’, birlik adına, barış adına, bilim adına, içerisinden geçilen süreçte Türkiye’ye ışık tuttu; canlıya insanlık, insanlık adına umut oldu.

Yazık ki; 30 santimetre içerisinde yaşam mücadelesi veren bir canlının gündem olmasından rahatsızlık duyan farklı tür canlı ile aynı gökyüzüne bakıyor olma mecburiyetindeyiz. Bu güruhun elbisesi, yavru köpeğin düştüğü kuyudan daha karanlık; şiarı, kendi canından başka canlı tanımayan zalim aklın tuttuğu silah; doyurulan mide, akıtılan kan…
Ancak…

Kuyuya uzanan eller, demir bir pençe gibi karanlığı avuçladı, dolunay gibi karanlığın üzerine resim çizdi, güneş gibi karanlık perdeyi yavaşça aralayıp doğruyu eşitçe pay etti…

Hâlâ soluk alabiliyorsak, umut da soluklanıyordur elbet.

*

Bilimi işaret etti kuyu…

Artık, papaz eriğini imam eriğine çeviren ödüllü bilimsel buluşumuzun yanında, liseli gençlerin üç saatte tasarladıkları robot el ile kurtarılan yavru köpeğin boynuna asılı onurlu duruşumuz var.

Eskiden hayvan hapishanesinin gardiyanlığını yapan ve şimdilerde bilimin başında olan insanın, bir hayvanı kurtarma adına üretilen bilime, bunu tasarlayan gençlere baktığı yer, papaz eriğine duyulan kin ile imam eriğine duyulan sevgi arasındaki daracık yer olsa da, kuyunun başında gençlerin yaktığı meşale, bu karanlığı aydınlatmaya yeter de artar bile!

*

Dedim ya umudum var diye… Meğer umudum, yavru köpek ile birlikte kuyudaymış. Çevresindekilere minnetle bakan gözleri gördüğümde tanıdım umudumu…

Umudumun insanları ne güzelmiş…

Yavru köpeğin kurtarılmayı beklediği 11 gün boyunca maviye süren insanların tuttuğu nöbetler ne güzelmiş…

Birlikte üşüyüp birlikte acıktılar… Birlikte kaygılandılar; 70 metreyi yetmiş kere düşünürken de beraberdiler… Yavru köpek kurtarıldığı sırada uykuda olan insanları zafer çığlıklarıyla uyandırdılar, yine birlikte…

*

Kuyunun başında herkes dünyalıydı; kimse, dişlerinin ardına gizlediği, ülkeyi paramparça eden iki kelimeyi anmadı bile.

Kimse kimsenin dini inancını merak etmedi; siyasi görüşünü de…

11 gün boyunca insanlık senfonisi çaldılar.

Bıkmadan,

bilimle,

barışla,

kardeşçe çaldılar…

Mest olduk, teşekkür ederiz…