Yazılı, kurulu dünya düzeni işte...

Dolayısıyla herkesin kendince bir hikâyesi, bir meşgalesi var.

Bu karmaşanın içersinde kimi çok mutlu, kimi de mutsuz...

Ömür dediğin ekili toprak misali, kimi gül bahçesinde ilerlemekte, kimi de yoldaki dikenlerle, tuzaklarla boğuşmakta.

*              

Nitekim en başta belirttiğimiz gibi.

İmtihan dünyası...

Mutluluk ve huzurun olduğu kadar derdin, kederin olduğu da bir gerçek.


*

Kolay bir sınavdan geçmiyor insanoğlu.

Huzura varmak için bir bir temizleyeceksin ömür toprağındaki dikenleri.

Zaman zaman ellerine batacak, kanatacak.

Fakat.

Acıya dayanacak, sabredecek, yılmayacaksın.

Ve gün gelecek.


Şahit olacaksın.

Verimsiz zannettiğin o topraklarda, meğer ne tohumlar can buluyor, ne fidanlar yeşeriyormuş. 

*

Ondandır ki;

Şunu aklından asla çıkarmayacak, hayat düsturu edineceksin.

Sıkıntılar ömür toprağını allak bullak ediyorsa eğer, sen ekilmeye layık topraklara sahipsin demektir.

*

Bu arada.

Aklıma gelmişken...

Hem yâd etmiş olalım.

Konu ile alakalı olarak Mevlana'nın "Lâ tahzen!/Üzülme!" adlı çok sevdiğim bir beyti vardır.

Paylaşmak isterim.

Özetle, o beyitte der ki büyük İslam Âlimi;


"Ey insanoğlu!

Hayat başlı başına mücadeleyi gerektirir.

Yenilgilerin mutlaka olacak.

Lâkin.

Asla üzülmeyeceksin.

Üzülmeyeceksin ki, düşmanın sevinmeyecek.

Üzülmeyeceksin ki, dostun üzülmeyecek.

Üzülmeyeceksin ki, kalbin yorulmayacak, belin bükülmeyecek.

Dahası.

Hasetçilerin dili boş kalacak!

Senin için, yenildi, yıkıldı, yok oldu demeyecekler."

*

Aynen O'nun dediği gibi...

Fazlası var, eksiği yok.

*

Bahsettiği o hasetçiler var ya...

Daha neler derler, neler.(!)

Hiç ummadıklarınızdan, hiç ummadıklarınızı duyar kulaklarınız.

Yeter ki, bükülmesin beliniz.

Onun için...

Aman, üzüldüğünüzü kimse görmesin.

*

Nitekim.

Şunu da ayrıca bilmeniz lazım.

Üzülmeniz...

Gideni geri getirmez, mücadelenizi bitirmez.

Dahası.

Sağlığınızı, dirayetinizi, en önemlisi de umudunuzu alır götürür.

Bitmedi!

Yani bunlarla birlikte...

Kederiniz, kaygılarınız daha da artar.

Öte yandan.

Onlar çoğaldıkça, siz küçülürsünüz.

*

Şimdi efendim.

Mevlana Hazretlerinin telkinleri böyle...

Önemsemek lazım.

Haa, buna rağmen.

Başkalarına kıyasla, daha henüz yolun başındayken, ben bittim, tükendim mi diyorsunuz?

*

O zaman özünüze yönelip şöyle seslenelim;

Üstadım!

Belli ki, gelen sorular hiç çalışmadığın yerden.

Olsun.

Ziyanı yok.

Lakin!

Durma öyle!

Harekete geç.

Zira.

Ağaç değilsin.

Kâinatın en donanımlı canlısı, insansın sen.

Kaldır başını!

Aç gözlerini!

Etrafına dön bak!

Herkesin kendince bir yaşam mücadelesi içerisinde yer aldığını göreceksin.

*


Hele hele...

Meselen, kötülerin elinde bulunan iyilerse eğer...

Yani bunu bir türlü kabullenemiyor, hazmedemiyorsan...

Asla pes etmeyecek, mücadeleden kaçmayacaksın.

Aksi halde.

Dünyanın hiç değişmeyen kanunudur ki;

Tabutunun tahtası bile çürümeden, ismi unutulup gidenlerden olursun!

*

Tekrar görüşmek üzere...

Hadi Eyvallah.