Bakırköy Devlet Hastanesi Nöroloji Bölümü’nde, yatakların perdelerle ayrıldığı bir odada buluyoruz Tomris Oğuzalp’i. Baş ucunda serum, kafasında kızıl saçlarını örten siyah bir bere, yüzü bembeyaz, yorgun. Kısık sesle, zar zor konuşuyor, “Su içmemişim, serum taktılar” diyor. Şimdiki zamanı kısa kesiyor, geçmiş ve gelecekten bahsediyor: “Artık düzelip aranıza karışmak, Boğaz’da balık yemek istiyorum. Geleceğe güzel bakmak lazım… Ama şimdiki aklım olsa, daha tutumlu yaşardım. Düşünmedim bugünleri.”

Hem sağlık sorunları hem de borçları yüzünden zor günler geçiren sanatçının durumu basına yansıyana kadar yanında yalnızca birkaç kişi vardı: ‘Kızım gibi’ dediği 10 aylık komşusu Handan Meyveci ve babasının ikinci eşinden olan yeğenleri.

Yeğenleri, uzun yıllar Tomris Hanım’ın durumunu kendi aralarında çözmeye çalışmışlar. Ama Tomris Hanım’ın kendi isteğiyle Cerrahpaşa’ya yaptığı 20 bin liralık bağış, kredi kartı borçlarına eklenince emekli maaşına haciz gelmiş. En sonunda Devlet Tiyatroları’na haber vermişler, onlar da basına duyurmuş olan biteni.

“Bu kadar gururlu bir kadının kameraların önünde ‘Ayağımı yorganıma göre uzatmayı bilemedim’ diyecek hale gelmesi içimizi parçalıyor” diyor komşusu Handan Hanım. Nisanda apartmanlarına taşındığından beri sağlığı kötüye giden sanatçıyla ‘annesi gibi’ ilgileniyor, “En büyük derdi yalnızlık” diyor. Çocukluğu ‘Arkası Yarın’ı dinleyerek geçmiş, onun sesiyle büyümüş. Şimdilerde, Tomris Hanım “Kapını kapatma, seni görebileyim” diyor, kapıları açık bırakıyorlar. 

ESKİ GÜNLER

Yeğenlerinden Emine Barutçu, Tomris Hanım’ın gençlik günlerini anlatıyor: “Küçüktüm, bir bayram babamın evindeydik. Ajda, Semiramis Pekkan, Fikret Hakan, Tijen Par arabayla onu almaya geldi. İyi giyinmeyi, yemeyi, gezmeyi severdi. Kıyafetleri Beymen’den, Vakko’dandı.”

Handan Hanım da uzun uzun dinlemiş anılarını: “Elmadağ’da otururmuş. Eve otel gibi gelmiş, gitmiş. Yemek yapmayı bilmez. ‘Hiç ev hanımlığım olmadı kızlar’ der bize. Ev de almamış, ‘Çoluğum çocuğum yok, ne yapayım evi’ demiş.”

“Eli çok açıktır. Cebinde 10 milyon var, apartman merdivenlerini silen teyzeye vermeye çalışıyor. ‘Sıkışıksınız, yapmayın’ diyorum, ben yokken veriyor. Etrafındakiler de vaktiyle yemiş, içmiş onun parasıyla.”

“Garipçe Köyü’ne götürdük gezmeye. Arabaya üç kişi anca bindirdik, zor yürüyor, ama ‘haftaya nereye gideceğiz?’ diyor. Pelit’te çay içmeyi, Divan’da yemeyi sever.”

“Disiplinli, otoriter, işini çok seven bir insan. Hayatında oynadığı rolleri taşıyor sanki hâlâ. Ani iniş çıkışları vardır. Mimikleri çok kuvvetlidir. ”

“Çok da komiktir. Beyaz Melek’te rol önermek için Mahsun Kırmızıgül aradığında inanmamış, ‘Ben de Emel Sayın’ demiş.”

“Zor beğenir. Peynir getiririz, yemez. Dört sene o çöpe döktü, ben taşıdım. Hiç yılmadım. Hayatı bu ufacık evde geçiyor ama, “Beni insan gibi yaşatıyorsunuz” diyor.

(Radikal)