Bildiğim kadarıyla “Avrupa Yakası” bittikten sonra verdiğiniz bir röportajda “Bir daha Karadenizli’yi oynamam” demiştiniz. Ne oldu, kim ikna etti sizi Reis’liğe?                  

- “Avrupa Yakası”ndan sonra Karadeniz aksanı kullanmadan farklı işler yaptım. Mesela bir filmde oynadım, dizide oynadım, bir TV filminde rol aldım. Yakın zamanda yönetmenliğini Serdar Akar’ın, yapımcılığını Tarkan Karlıdağ’ın üstlendiği çok iyi bir dramada izleyici beni Sarı Fikret diye anılan bir kabadayı hikâyesinin içinde de gördü. Ankara’da doğup büyüyen ve herkesin beni görmeye alıştığından farklı bir karakterdi. şu an bu dizi devam ediyor zaten... Gelelim asıl meselemize. Gülse’yle çalışmak, onun kaleminden çıkan böyle harika bir işte, senaryoda kim yer almak istemez ki? Dursun, “Avrupa Yakası”nda bir sezon vardı aslında. Gülse de yazmayı sevdiği bir karakter olduğu için bu dizide de kullanmak istedi. Ben de seve seve “evet” dedim.

Karadenizli’yi oynamak Karadenizli oyuncuların kaderi mi sizce?   

- Tabi her oyuncu farklı karakterler düşünmek ister ama iyi yaptığınız bir şeyin üstünüzden gitmesi diye bir şey söz konusu olmaz. Yıllarca yapmazsınız bile yıllar sonra herhangi bir oyunda, dizide ya da sinemada karşınıza çıkabilir.

GÜLSE İLE ÇALIŞMAK KEYİFLE EŞDEĞER

Gülse Birsel’le ikinci kez çalıştığınıza, hem de hiç düşünmediğiniz halde Karadenizli rolüne “evet” dediğinize göre var bir keramet... Onunla çalışmak nasıl?     

- Gülse Birsel’le çalışmak keyifle, düzenle eşdeğer bence... Gülse, inanılmaz pozitif olduğu için sette sıkıntı duyacağınız hiçbir şey yaşanmaz. Keyifle işinizi yaparsınız.

Reis yalana tahammülü olmayan bir adam... Hatta aşırı dürüst de diyebiliriz. Sizin yalanla aranız nasıl?     

- Herkes kadar yalancıyımdır herhalde. Reis kadar olmasa da açıksözlülüğü severim. Bir şey varsa, önünde sonunda ortaya çıkacaksa, dök içini rahatla daha iyi ya!

Karadenizli bir oyuncu için Karadenizli bir karakteri canlandırmak daha mı kolay?

- Tabii ki daha kolay. Liseyi Trabzon’da bitirdikten sonra İstanbul’a geldim, yani uzun yıllarım geçti orada. Dolayısıyla Karadenizli’yi canlandırırken zorluk çekmem imkânsız.

“MOR MENEKİŞELER”İ GEÇEN HAFTA BİTİRDİM

Bir yandan da “Mor Menekşeler” dizisine devam ediyorsunuz, iki seti yürütmek zor olmuyor mu?

- “Mor Menekşeler”in çekimlerini geçen hafta bitirdim aslında... Ama yayınlanacak olan üç bölümüm daha var. ıki seti idare etmek programla alakalı bir şey. Saatlerin birbiriyle çakışmaması halinde yürütülebilir ama gece İstanbul’da çalışıp sabah 09.00’da Eskişehir’de sette olmam gerekti, beni zorlayan bu oldu.

Seyirci açısından kafa karışıklığı yaratmıyor mu iki dizide birden rol almanız. Bu bir risk değil midir sizce?

- Neden risk olsun ki? Farklı karakterler oynuyorsunuz sonuçta, aynı şeyi yapmıyorsunuz ki... Aksine, seyirci için bir oyuncuyu iki ayrı rolde görmek güzel olsa gerek...

Kabadayı rolünü mü daha çok seviyorsunuz, Reis rolünü mü?

- ıkisi de güzel bence ama birinde dönem işi ve drama yaptığınız için fazla özgür olamıyorsunuz. Diğer tarafta, yani komedide daha özgürsünüz.

İKİ İŞİ BİRBİRİNE BENZETMEK SAÇMA

Her ikisinde de yer alan biri olarak, “Yalan Dünya”nın “Avrupa Yakası”nı çağrıştırdığıyla ilgili yorumlara ne diyorsunuz?

- Birbirinden çok farklı iki senaryo, çok farklı iki iş... Eğer dekoru, kostümü, şunu bunu diyorlarsa, onlar bile aynı değil. Benzetmek saçma bence...

DİZİ YÖNETMENİ OLMAK İSTEMEM

Reklam yönetmenliği yapmak istediğinizi söylemişsiniz. Dizi ya da sinema filmi yönetmeyi düşünmez misiniz?

- Ben zaten reklam ve sinema adına bir şeyler yapmak istediğimi söyledim. Ama dizi farklı bir efor ve uzun süre devamlılık gösteren bir iş olduğu için tercih etmem.