Değerli okurlarım, yazıma hakemden mi vermediği penaltıdan mı, Trabzonspor takımının gol üretip atamamasından mı rakibin 62 dakika 10 kişi oynayıp Trabzonspor’u kendi istediği kulvara çekerek neredeyse müsabakadan galip ayrılabilecek pozisyonlara girmesini mi yoksa, Mustafa Yumlu’nun son dakika oyuna alınmasını mı?
Elindeki malzemeyi iyi kullanıp oyunu okuyarak Ümit Özat’ın yaptığı hamleleri mi?

Kendi değerlerini başka takımlara verip Gençlerbirliği’nden 21 yaşındaki İrfan Can adlı oyuncunun transfer girişimini yapmalarını mı Ersun Yanal’ın geçen 2 dönem ile birlikte 3. döneminin 12. Haftası geçmesine rağmen takımına bir sistem oturtamadığını mı hala bir 11’i dahi belirlemeyen dahi hoca Ersun Yanal’ın marifetlerini mi yazayım derken kaybedilen her maç sonu hemen hemen istikrarını bozmadan şikayetname gibi sözlerine kulak versek daha isabetli olur düşüncesindeyim diyerek “benim oğlum bina okur döner döner onu okur“ sözünden yola çıkarak bakın Ersun Hoca neler söylemiş. Skor konusunda beceri ortaya koyamıyoruz.

Topun Trabzonspor’da olması bir şey ifade etmediğini diğer maçlarda da böyle olduğunu, takımın önemli virajdan geçtiğini, sıkı durun bu sürecin sert ve acı vereceğini, zamana ihtiyaç olduklarını lütfedip söylemişler. Sert virajı anladık da, acı vermek ne demek?


Dahi hocamız bu sözleri ile neler anlatmak istiyor, onu öncelikle sizlere bırakıyorum. Tarihinde yaşamadığı rezaleti yaşattığı yetmemiş gibi hoca hala acı reçete sunuyor.
Hocam bu oyuncu sahaya kim aldı, bu takımı siz mi çalıştırtıyorsunuz, yoksa bizler mi?

Sevgili hocam, fazla sözü uzatmayalım olduğunuzu yer icra yeridir şikâyet yeri değil bu takım öyle bir oyun oynamaya çalışıyor ki kendilerinin de ne yaptıklarından haberi yok. Değil 3-5 oyuncu alsanız yine bir yere varamazsınız, bu takıma Messi’yi dahi getirseniz topu unutur sanırım. Geçen hafta bu kafayla değil Akyazı’ya Uzay’a çıksanız ne yazar demiştik. Sorun kafalarda vesselam.