Türkiye önemli bir referandum sürecini sonlandırdı.
Sandıktan çıkan sonuç aslında her iki taraf için de öyle 'aman aman evet milletimizin ihtiyacı olan şeyi yaptık veya yaptırmadık' dedirten cinsten değildi.
Sandıktan herkese büyük bir ders vardı.
Hayır için birleşenlere de, Evet için buluşanlara da....
Sandıktaki zaferin sahibi Bahçeli ile Erdoğan, kaybeden AK Parti, MHP ve CHP olmuştur.
Bugün Hayır çıksaydı ne olurdu, tahminim 7 Haziran’dan sonra olanların daha fazlası olurdu.
Çünkü ben batıyı hiç bu kadar kindar ve taraf görmemiştim. İlk kez bu kadar efelendi, ilk kez bu kadar yönlendirmeye, engellemeye, tahrik etmeye çalıştı.
Hep söyledik, milletin derdi geçmiş ve gelecek, geçmişte yaşadıkları gelecekte yaşamak istemedikleri.
Recep Tayyip Erdoğan dindarmış, karizmatikmiş, yakışıklıymış. Milletin böyle bir derdi, kör sevdalığı yok. Hizmet adamı olarak gördükleri, zamanında çektiklerini unutturan ve kendilerine yetecek standartlarda yaşam sunan Tayyip Erdoğan’a tam destek sunarak 'Bana güvenin maddeleri ben hazırladım’ mesajına tamam sana güveniyoruz cevabı verdi.
Hak ettiği şekilde yönetilmek için Evet dedi.
 
Aslında millet en büyük mesajı da AK Parti’ye verdi. Tayyip Erdoğan’ı ezdirmedik ama kendinize bir çeki düzen verin. Nedir bu davadan kopukluk, nedir bu ayakların yerden kesilmesi, nedir bu güç zehirlenmesi dedi.
Yarın Erdoğan’ı ayrı sizi ayrı oylayacağız ha... dedi.
Muhalefete ‘Siz de bu ülkede söz sahibi olabilirsiniz. Bu güç bu kudret Türk milletinde var ama kol kola girdiklerinize dikkat edin, milletin damarına basacak işler yapmayın, bizi aydınlatın, bizleri uyarın, biz bugün yüzde 48 verdiysek yarın bu yüzde 51 neden olmasın' dedi.
Kendi içinizdeki kavgaları bırakın, yenilen pehlivanları değişin, güçlü isimlerle vatana millete devlete ihanet etmeyen isimlerle karşımıza gelin, başımız üstüne dedi.
 
Referandum sonrası kim AK Partililer sevindi derse yalan konuşuruz. Herkes göstermelik bir sevinç yaşadı, sevinçli görünmek istedi.
Aslında herkes suçunu biliyordu. Her köşe başında herkes ile ilgili doğrusuyla yanlışıyla birçok yaşanmış olay gündeme geliyor ve nedense yüksektekiler bunlara kulak tıkayıp ‘Amaan boşver onlarla mı uğraşacağız it ürür kervan yürür’ demekle yetiniyordu.
Önceleri kim dedi, nasıl dedi, niye dedi, yanlış mı yaptık, kimse partimizi, iktidarımızı, başkanımızı, bakanımızı ezemez, hakaret edemez denilen bir yapıdan, 'aman canım bana mı dedi', 'ona dediyse iyi dedi', 'bence de o vekil beceremiyor, bakan yanlış yapıyor, başkanın işi değil bu, kendilerine çeki düzen versinler, yanlış yapıyorlar’ gibi dava adamlığından uzak bir siyasi anlayış ortaya çıktı. Küskünleri barıştıran bir yapıdan küskünlerin küskünlüklerini kullanan bir hal aldı bazı ilişkiler.
 
İktidarıyla, muhalefetiyle, belediye başkanları, milletvekilleri, il başkanları, ilçe başkanları, şapkalarını önünüze koyup iyi bir düşünmeli.

15 yıldır tüm Türkiye’de milletin yarısından bitmez tükenmez bir sevgi aşılayan her girdiği seçimde sandıkları patlatan Tayyip Erdoğan’a bakın, bir de göreve geldikten sonra milletin nefretini kazanmayı, halk ile bağını koparmayı, kendi teşkilatlarının bile nefretle baktığı bir hale nasıl bürünmeyi.
Bunu nasıl beceriyorsunuz kendinize sorun.
Sorun ki millet size neden yetersiz diyor, neden hala FETÖ'cü diyor, neden halktan kopuk diyor, neden burnu havlarda diyor, neden tek derdi bir dahaki seçimler diyor, neden israftan boğuluyorsunuz diyor, neden egoist diyor, neden bizi temsil edemiyorlar diyor, neden hak yiyen diyor, neden kamunun malını müteahhitlere peşkeş çektiriyorsunuz diyor, neden adam kayırıyorsunuz diyor, neden hep birilerinin işleri yapılıyor ama milletin işine gelince beklensin deniyor diyor, neden özel iş takip eden adamlardan kurtulmalılar diyor, neden bakan ile kavgalı diyor, neden yönetimlerle kavgalı diyor, neden gözü yükseklerde diyor, neden haddini bilmiyor, büyük küçük nedir saymıyor millet size neden artık bizi tanımıyor diyor, neden bakan bile telefonlarımıza çıkarken onlar yüzümüze bakmıyor diyor, neden kendi içinizdeki kabahatin, kabahatlinin cezasını kesemezken bu şehri veya teşkilatları nasıl yönetsinler ki diyor, neden 5 kere aynı sorunu tekrar etmek zorunda kalıyor, neden kadronuz yetersiz dedik, size yakışmıyor dedik ama dinletemedik diyor, neden liyakatsız adam atıyorsunuz diyor, neden kraldan fazla kralcılara bizi ezdiriyorsunuz diyor, neden içimizdeki pislikleri temizlemeden yola devam ediyorsunuz diyor, neden teşkilat dururken, Trabzonlu firmalar dururken gidip Ankara’ya İstanbul’a işler paslanıyor diyor, neden sözünüzde durmadınız diyor.
Millet diyor ki zaferler kazanılanlarla anlamlıdır ve kıymetlidir.
Zaferlerin kazanılmasını sağlayanlar unutulduğunda o zaferinde gücü kudreti ve manası zamanla yok olacaktır.
 
İşte referandumda Trabzon’daki hedefin neden tutmadığı, Türkiye’de Evet’in neden kıl payı çıktığının kısa bir tarifi.