Şimdi efendim...
Diyelim koca bir şirketiniz var.
Yüzlerce de çalışanınız.
Yığınla para çeviriyor, para kazanıyor, para kazandırıyorsunuz.
*
Hayal kurmak bedava...
Yine diyelim ki önemli bir iş seyahatine çıkacaksınız ve bu şirketi emanet edebileceğiniz birine ihtiyacınız var.
Peki...
Böylesine önemli bir görevi yükleyeceğiniz kişide hangi vasıfları ararsınız diye sorsam, cevabınız ne olurdu?
*
Durun, ben kendime sorayım.
Aha sordum.
Aha da cevabım:
O işe layık olma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik ve kifayet.
Yani.
"Liyakat" arardım.
*
Liyakat Arapça kökenli bir kelime...
Lügatimize oradan girmiş.
Pek kullanmıyoruz.
Yelpazemiz geniş.
*
Huyumuz kurusun.
Çok yaratıcı milletiz.
Zaman ve zemine göre liyakatin yerine farklı terimler yerleştirebiliyoruz.
*
Mesela.
Söz gelimi, babamızın çiftliğinde birine görev vereceğiz.
İşte o an bu kelimenin yerini "Dayımızın çocuğu" alabiliyor.
Ya da...
Biraz daha resmi olalım.
Kamu kurumunda müdürüz.
Makamımıza sekreter lazım...
O zaman gitsin liyakat, gelsin "Bacanak"
Veyahut.
Bürokratız, vekiliz, dolayısıyla büyük adamız.
Gücümüz yerinde.
Bir dediğimiz, iki edilmiyor.
Bölge müdürü mü atanacak.(?)
Heyt be!
Nasılsa yetki de bizde.
Liyakat oldu "Eltimin çocuğu"
*
İstisnai durumlar tabiî ki olabilir.
Ancak genellemede mübalağa yok inanın.
Dolayısıyla yakıştırma ve yapıştırmalar gayet makul seviyede.
*
Kabullenmekten imtina ediyoruz.
Farkındayım.
Ancak.
Millet olarak "Bal tutan parmağını yalar" demekten de geri kalmıyoruz.
Sonrasında...
Yani layık olmayanların göreve getirildiği bir düzende, iş bekliyoruz, kalite bekliyoruz, başarı bekliyoruz.
*
Benim kıymetli okurlarım.
Bizler cihan devleti kuran bir toplumun devamıyız.
Hep övündüğümüz, anlatmakla bitiremediğimiz Osmanlı Devleti, 6 yüzyıllık otoritesini liyakat esasına dayanarak sürdürdü.
Efendiler efendisinin de vurguladığı üzere, ırk, sınıf ayrımı gözetilmeksizin iş hep ehline verildi.
*
Tarih dersi verecek değiliz ancak, tarihimiz de belli.
*
Liyakat sahibi Rum asıllılar ve Ermeniler, kendi ülkelerini kurana kadar Osmanlı hükümetinde görevlendirilmişlerdir.
*
Nitekim o zamanlar, haksız yere makam edinenlerin o işten hayır göremeyeceği bilinirdi.
*
Velhasıl efendim.
Liyakat ağır geliyorsa, yerine adalet kullanılmalı.
En azından bu terim, değer yargılarımızın temel yapı taşı.
O olmadan ne kadar yığarsanız yığın üst üste.
Göreceksiniz.
İlk sallantıda hepsi yerle yeksan!
*
Eyvallah...