Ne yazalım? Ne anlatalım? Trabzonspor'daki bugünler 'su üstüne yazı yazmak' gibi bir şey. Lakin söylesem tesiri yok, susmam gönül razı değil! Avrupa arenasında çıkacağın böylesi bir maç öncesi yaşanılan tartışmayla takımın en önemli adamını Türkiye'ye göndererek, krizi yönetemiyorsun. "Kaptanlık" tartışmasından gönderdiğin, neredeyse "hain" ilan edilen Mustafa Yumlu için, "Ben olduğum sürece Trabzonspor'da futbol oynayamaz" sözlerine rağmen geri alıyor, yetmiyor, bu maçta "kaptanlık" pazubandını takıyorsun. Yani diyeceğim odur ki, nereden tutsan elinde kalıyor. 11 kişilik kadroda ne yapacağını bilmeyenlerin sayısı 7. Arkadaşların ne yapması gerektiğini bilenlerin sayı ise 2. Anlamsız Yusuf-Sefa kanat değişikliği tercihi. Constant'ın laubaliliği. Saha içinde büyük bir otorite boşluğu, mesaisinden bunalmış memur huzursuzluğu ve 'hiçlik' var. Haliyle bu birliktelikten takım çıkmaz, çıkmayacak da! Ama ben futbolculara kızamıyorum. Çünkü gerçek sorun sahanın içinde değil dışında. Sorunun çözümü için de ilgililerin hiçbir adım atmaya niyeti yok. Futbol taraftarları her zaman umut bekler. Ama eğer siz umut bile üretemiyorsanız, gemiyi limana yanaştırıp 'başarısızlığı' kabul ederek, yeni umutlar oluşturacak alanlar açmalısınız. Onur olayını başka bir yazıda geniş şekilde ele alacağım. Ancak bunu tek başına değerlendirirseniz, ormana değil ağaca bakarsınız. Onur, başlı başına bir olay değil, kulübün işleyişiyle bağlantılı bir hadisedir. O hadise de Trabzonspor'un doğru yönetilemediğidir.
MAÇIN EN iYiSi UĞURCAN
Genç kaleci görevini fazlasıyla yerine getirdi.
MAÇIN EN KÖTÜSÜ CONSTANT
Ciddiyetten fazlasıyla uzak görüntüdeydi.

Takvim