Taaa M.Ö. 7. Yüzyıla dayanır paranın icadı…

Onu ilk olarak Lidyalılar icat etmiş.
Yaşadıkları o topraklarda, fasulyeyi andırır biçimde altın ve gümüşten yapılarak kullanılmış.
Üzerinde gücü simgeleyen hayvan resimleri ve değerini gösteren işaretlerle donatılmış.
***
Yüzyıllar geçmiş aradan.
Bugüne gelindiğinde ham maddesi ile beraber,  şekli-şemali de değişmiş.
Öyle bir değere sahip olmuş ki para; kimin elinde ise sadece onu değerli kılmış.
Bir çok kişi için araç olmaktan çıkıp; uğruna onur, şeref, haysiyet ve namus gibi insanı insan yapan değerlerin feda edilebileceği bir amaç halini almış. 
    
Hatta, o kadar farklı  bir boyut kazanmış ki para, toplum genelinde onsuz hayatın yok sayılacağı düşüncesi hakim olmuş.
İnsanlar arasında ki kan bağını ve samimiyeti alıp götürmüş.
Eşi, dostu, akrabayı belirleyen en önemli etken halini almış.
Bitmedi ki!
Bakın insanoğluna daha neler neler etmiş.
Uğrunda can alınmış, can bağışlanmış.
Sosyal ilişkilerdeki sınırların yeniden şekillenmesi bir yana, manevi değerlerin hiç sayılmasına neden olmuş.
Elde edildikçe, her şeye hükmedebilme hırsına bürümüş insanı…
Doğruya yanlış, yanlışa doğru diyen toplumların oluşmasına neden olmuş.
***
Lakin, yine de bazı gerçekleri satın alamaya yetmemiş bu illet.
Akıp giden zamanı, sağlığı ve ölümden sonra ki hayatı…
Belki gözle görülmüyorlar ama, bu değerlerin hiçbiri  “paran-pulun var mı?” diye sormuyor insana.
Yani,  başta yaşlanmak olmak üzere, bazı  dertlere deva olmuyor.
Ne varlığıyla, ne de yoluğuyla zamanın önüne geçemiyor.
***
Dediğim gibi, insanın sadece hayat standartlarını ve etrafındakileri değiştiriyor.
Etrafındakiler demişken!
Her şeye alkış tutan, her yanlışa çıkarlar doğrultusunda doğru diyenlerdendir kastımız.
İşte durum bundan ibaret.
“Zenginin akrabası, fakirin  alacaklısı çok olur” sözü sırf  bunlar için söylenmiştir.
Üzücü bir durum.
Yani, insanın bunca kalabalık içinde sadece parasıyla anılması.
Aslına bakarsanız, büyük yalnızlık.
Tabi ki hakikati görebilen için.
***
Çevrenize iyi bakın.
Herkesin bir eksiğinin olduğu muhakkak.
Ancak;  kişinin zengin ya da yoksul olması yapılan ilk değerlendirmedir.
Dolayısıyla, paranın fazla olması veya az olması kişinin kendi için olduğu kadar başkaları için de ayrı bir derttir.
Ve de ayrı bir imtihan.
***
Ondan dolayıdır ki eller göğe yükseldiğinde  her şeyden yetecek kadarını istemeli insan.
Zira, kazanma hırsı beraberinde “daha çok” dedirtiyor insana.
Daha fazlasını elde ettikçe, daha önemli değerler kayıp gidiyor para dolu ellerinizden.
Ve siz durduramıyorsunuz.
Onun için ölçüyü asla kaçırmamalı.
Paraya ve onu kazanma hırsına fazlaca kapılmamalı.
Nitekim aşırı para kazanmanın kendine kaybettireceği vasıfları fark edebilen için parasızlık aslında büyük zenginliktir.
Yani asıl iş, elindekinin kıymetini kaybetmeden fark edebilmek.
***
Özetle; bizi bizden alıp, bizi ben yapacaksa,
Sevgiyi, merhameti, kardeşliği ve en önemlisi Ahireti unutturacaksa;
Lazım değil, bırakın hayal ettiğiniz yerde kalsın para…