Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD kongresinde kabul edilen tartışmalı yasayla ilgili 56 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarına bir mektup göndereceğini dile getirdi. Erdoğan, "Biz de çıkaracağımız bir parlamento kararı ile Amerika’yı mahkum edebiliriz" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organizasyonunda gerçekleştirilecek 9. Avrasya İslam Şurası’na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katılımcılara hitap etti.

“FETÖ TÜM DÜNYA İÇİN DEAŞ KADAR ÖNEMLİ BİR TEHDİT”
Türkiye’de 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimin ardından böyle bir toplantının yapılmasının önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Ülkemizdeki klasik bir darbe girişim olsaydı bu şuranın gündeminde yer almazdı. 15 Temmuz’u farklı kılan hususu darbe girişiminde bulunanları kendilerini dini bir cemaat, liderlerini de sözüm ona mehdi olarak görüyor olmalarıdır. Darbecileri motive eden, yılar boyu kendilerini gizlemeleri için adeta çift kişilikli hayat sürmeye iten, sonuçta kendi milletine silah doğrultacak şeklide gözlerini karartan sebepleri çok iyi tahlil etmeliyiz. Bu sadece Türkiye’ye mahsus bir tehdit değil. El kaide gibi, DEAŞ gibi bu tür örgütlerin de kendilerince çok ulvi gayelere hizmet ettiğini düşünen kişilerden oluştuğunu unutmamalıyız. FETÖ olarak adlandırdığımız yapı hem itikadi sapkınlığı ile hem eğitim yöntemleri ile tüm dünya için DEAŞ kadar önemli bir tehdit” ifadelerini kullandı.

“FETÖ BİR FİTNE HAREKETİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüdeyken öğle ezanının okunması üzerine konuşmasına ara verdi. Ezanın bitmesini bekleyen Erdoğan, daha sonra konuşmasına devam etti.
FETÖ’nün bir cemaat, ya da dini grup olmadığını vurgulayan Erdoğan, “Bu örgüt dini istismar eden, amaçları için her türlü yöntemi meşru gören, şaibeli kaynakları olan, ümmeti parçalamak için çalışan, gizli yapısın nedeniyle gerçek yüzü görülemeyen bir fitne hareketidir. Avrasya coğrafyası Türkiye’den sonra FETÖ’nün en yoğun faaliyet gösterdiği bölgedir. Elde edilen özgürlük ortamı bu örgüt tarafından istismar edilmiştir. Bölgedeki Müslümanların hizmete, irşada en çok ihtiyaç duyduğu dönemde ortaya çıkan bu örgüt, maalesef kendi hegemonyası için çalışmıştır. Bu şura sayesinde FETÖ’nün gerçek yüzünün Avrasya coğrafyasında çok daha hızlı şekilde ifşa edileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

“BENİM ‘SÜNNİLİK’ DİYE BİR DİNİM YOK”
İslam dünyasının terör bahanesiyle bölünmeye çalışıldığını anlatan Erdoğan, “Ortadoğu, Kuzey Afrika’da yaşanan terör eylemlerinde ölenlere bakıyorsunuz Müslüman, öldürenlere bakıyorsun Müslüman. Öldüren ‘Allahuekber’ diyerek öldürüyor, ölen ‘Allahuekber’ diyerek son nefesini veriyor. Bu durum terör bahanesiyle İslam coğrafyasını müdahalelere açık hale getiriyor. Mezhepçilik fitnesi İslam dünyasına müdahalelere kapı açan bir diğer önemli gerekçeyi oluşturuyor. Irak, Suriye Yemen’de, Lübnan ve hatta Türkiye’de bir dönem aynı oyun oynandı. Yanlış anlamalar olabilir ama söyleyeceğim. Benim Sünnilik diye bir dinim yoktur, benim Şiilik diye bir dinim de yoktur. Benim dinim dini Mübin olan İslam’dır. İslam’ın tüm sahih yorumları benim için hürmete layıktır. Elbette şahsen benim de tabii olduğum bir yorum var. Ama asla bu yorumu dinimin üzerine çıkarmadım, çıkaramam. Maalesef yanlış ve tehlikeli şekilde bunu yapan gruplar ve ülkeler olduğunu görüyoruz. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur. İslam dünyasının içine saçılan fitne tohumları, Müslüman kanının dökülmesi olarak karşımıza çıkıyor. El kaide, DEAŞ gibi örgütler bu zaafları kullanarak kendilerine taraftar topluyor. İslam dünyası kendi içinde birlik olsa, sorunların çözümlerini çatışmada değil istişarede, saygıda arasalar bu terör örgütleri asla varlık gösteremezler. Bu örgütlerin aynı zamanda çeşitli güçlerce desteklenen proje ürünü yapılar olduğunu da biliyoruz. Ancak her şeyi de dış güçlere bağlama kolaycılığına da kapılmamalıyız. Bu projeye hayat veren kendi içindeki eksikliklerimiz, hırslar, husumetlerdir. İslam düşmanlığı yapanlara kendi ellerimizle malzeme verdiğimiz sürece dökülen Müslüman kanlarının önüne geçemeyiz” şeklinde konuştu.

“SADECE EYLEMCİ MÜSLÜMANSA, TERÖRİST İNANCI İLE SIFATLANDIRILIR”
11 Eylül sonrası başlayan İslam karşıtlığının artarak devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, “DEAŞ’ın Irak ve Suriye’deki eylemleri her ne kadar arkası karanlık da olsa, Batı ülkelerinde İslam karşıtı akımların güçlenmesine yol açıyor. Hem terör örgütlerinin hem de batıda yükselen İslam karşıtı akımların Müslüman kimliğini ötekileştirerek marjinalleştirmeye, yer altına inmeye zorlama amacı taşıdığını düşünüyorum. Demokrasi değerleri üzerinden tüm dünyaya nizam vermeye çalışan batı ülkelerinin Müslümanları tecridi ancak bu şekilde mümkün olabilecektir. Dünyanın her yerinde farklı inanç gruplarına mensup kişilerce düzenlenen terör eylemlerine rastlanabiliyor. Sadece faili Müslümansa bunun adı ‘İslami Terör’ olarak ifade ediliyor. Fail başka bir inanca mensupsa bu eyleme terör olarak dahi vasıflandırılmıyor. Adli vaka sınırının ötesine geçirilmeden gündemden düşürülüyor. Bugüne kadar Hıristiyan terörü, Musevi terörü, Budist terörü, Ateist terörü diye bir şey duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü sadece eylemci Müslümansa, terörist inancı ile sıfatlandırılır. Değilse hiç sözü edilmez. Bu durum batı ülkelerinde İslam ve terör kavramlarını eşleştirme çabasının bir ürünüdür. Medya da bu konuda masum değildir. Olayların tasvirini bu kavramlarla yapan hiç kimse masum değildir. Bu konuda en büyük sorumluluk İslam dünyası olarak sizlere bizlere düşüyor. Biz kendi sorunlarımıza kendimiz çözüm üretmezsek, kimse dönüp bize el uzatmaz” dedi.

“İZİN ALMAYA İHTİYACIMIZ YOK, ALMAYI DA DÜŞÜNMÜYORUZ”
Irak’ta DEAŞ terör örgütüne karşı yürütülen operasyona öyle veya böyle dünyanın dört bir yanından tam 63 ülkenin müdahil olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları söyledi;
“Suriye’de benzer bir durum var. Bizim Türkiye olarak hem ülkemize yönelik terör tehdidinin kaynaklarını barındırması, hem de bin yıllık komşuluk hukukumuz gereği meseleye müdahil olmamızı istemeyenler, diğer ülkelere sek çıkarmıyor. Halbuki eğer Irak ve Suriye’nin başı dertteyse sorunun çözümü için en büyük çabayı göstermek Türkiye’nin sorumluluğudur. Bu komşuluğun bir gereğidir. Bunun için de bir yerlerden izin almaya ihtiyacımız yoktur, almayı da düşünmüyoruz. Bazı ülkeler binlerce kilometre uzaktan gelip Afganistan’da kendine tehdit oluşturduğu iddiası ile operasyon yapacak, Türkiye yanı başında Suriye ve Irak sınırındaki tehlikeye müdahale edemeyecek. Biz bu çarpıklığı asla kabul etmiyoruz. Nitekim Suriye’de ‘sabır, sabır’ dedik. 14 Yaşındaki bir çocuğu Messi’yi sevdiği için üzerine o formayı giydiriyorlar, üzerine de bombayı sarıyorlar. Canlı bomba olarak Gaziantep’teki kına merasimine gönderip orada patlatıyorlar. Hiç sesleri çıktı mı? Batının sesi çıktı mı? Biz ne dedik artık durulmaz ve Cerablus’a girdik ve DEAŞ’ı Cerablus’tan attık. Bunu ılımlı muhaliflerle yaparak arkasında El-Rai’ye girdik. Oradan da attı. Şimdi Güney’e doğru bu DEAŞ’i, PYD’yi sürüklüyoruz. Amerika’ya dedik ki ‘Münbiç’te PYD ve YPG olmayacak. ‘Buranın yüzde 95’i Arap, niye buraya PYD, YPG sokuyorsunuz. Buraları temizlemekse birlikte temizleriz’ dedik. ‘Merak etmeyin bunlar buraya girmeyecek’ dediler. Bu sözü vermelerine rağmen tutmadılar. Biz de şu anda kendi planımızı kendimiz uyguluyoruz”

"ABD KONGRESİNDE KABUL EDİLEN YAYA İLİŞKİN KAYGILIYIZ"

İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak 56 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarına bir mektup göndereceğini aktaran Erdoğan, mektubun metnini de okudu. Erdoğan mektupta şu ifadelere yer verdi
“En kalbi selamlarımı sunarak, ABD kongresinde kabul edilmiş bulunan terörizme destek verenlere karşı adalet yasasına ilişkin kaygılarımı, çağrımı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu konuda ülkem tarafından 23 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan ve tüm islam işbirliği teşkilatı üyelerine dağıtılmış olan açıklamanın vurguladığı üzere, bu yasanın uluslararası hukuka, suçun şahsiliği ilkesi başta olmak üzere BM şartında yer alan temel ilkelere uygun olmadığı inancındayız. Bunun yanı sıra çifte standartlı yaklaşımların ürünü olan bu yasanın, uluslararası işbirliğine ciddi zararlar verme potansiyeli taşıdığını da düşünüyoruz. Önemli tehlikelerle baş etmeye çalışan uluslararası toplumun ilgili yasanın yol açması muhtemel bölünmelerden olumsuz etkileneceğinden endişe etmekteyiz. Nitekim bu hatalı yaklaşıma karşı uluslararası düzeyde ilk tepkilerden biri 14 Eylül 2016 tarihli açıklamasıyla İslam İşbirliği Teşkilatı’nın genel sekreterinden gelmiştir. İslam ülkeleri olarak aramızdaki dayanışmayı pekiştirmemiz, bu yasanın uluslararası terörle mücadeleye olası tehlikelerine karşı ortak bir tutum belirlememiz gerektiğine inanıyorum"

"BİZ DE ÇIKARACAĞIMIZ BİR PARLAMENTO KARARI İLE AMERİKA’YI MAHKUM EDEBİLİRİZ"
İslam ülkelerin ABD kongresinin bu kararını gözden geçirerek geri çekmesi için ortak bir tavır ortaya koyacağını söyleyen Erdoğan, “Neden. Hep sessiz kalınmıştı. Bir yanağa vurulmuştur öbür yanak çevrilmiştir. Artık bizler haklarımıza sahip çıkmasını bilmeliyiz. Bir terörist Müslüman ülkeden çıkmış olabilir. Benim ülkemde Amerikalı bir terörist bir yeri bombalarsa ki bombalıyorlar, o zaman biz de çıkaracağımız bir kongre kararı ile, parlamento kararı ile Amerika’yı mahkum etme yoluna gidebilir miyiz? Aynı şeklide gideriz. Bu bu demektir. Bunun yolunu bunlar açmış oluyorlar. Suçların uluslararası hukukta şahsiliği ilkesi vardır. Kimse suçu işleyen bedelini o öder. Siz bunu bir devlete ödetemezsiniz. Bireysel davalar açılmaya başladı Suudi Arabistan’a. Sayın Obama tek başına kaldı. 1 kişi daha ona katıldı. O da ‘bakın bu yarın size döner’ diye şerhinde bunu ifade etmiş. Vaka da bu zaten döner” diye konuştu.

"TÜRKİYE’NİN KİMSENİN BİR KARIŞ TOPRAĞINDA GÖZÜ YOK"
Benzer bir durumun da Irak ve Suriye’de yaşandığını vurgulayan Erdoğan “Teröristin iyisi kötüsü olabilir mi. Senin teröristin iyi, benimki kötü. Böyle bir mantık olabilir mi. Şu anda Irak’taki bu gelişmeler karşısında Irak’a ırak kalamayız. Oradaki kardeşlerimizin çağrısına sağır kalamayız. Suriye ve Irak yönetimlerinin ülkemize yönelik itham ve ifadelerinin hiçbir makul tarafı bulunmuyor. Irak ve Suriye’de terörle mücadele için bulundukların söyleyen çoğu ülkenin derdinin buradaki insanlar olmadığını acı bir şekilde gördük. Bu tablo karşısında azıcık vicdanı olan, mensubu bulunduğu dine hürmeti olan kimse Türkiye’ye destek olur. Buradan bir kez daha ifade ediyorum. Türkiye’nin kimsenin bir karşı toprağında gözü yoktur, egemenliğinde gözü yoktur. Bin yıldır kardeşçe yaşadığımız bu coğrafyada kaderimiz de, kederimiz de ortaktır” ifadelerini kullandı.

"BİZİM İÇİN KENDİNE TABİ OLMAYANI KATLEDEN DEAŞ NEYSE, KENDİ HALKINA ATEŞ AÇAN FETÖ DE AYNIDIR"
İslam dünyasını bir silkinişe ihtiyacı olduğunu söyleyen Erdoğan, “Sahih İslam geleneği etrafından bütünleşerek kendimize yeni bir gelecek inşa etmeliyiz. Yereli inkar etmeden, geleneği yok saymadan, zamanın ruhunu ıskalamadan geleceğe yürümeliyiz. Bunun yolu itikadi sapmalara karşı çelik gibi sert, yorum farklılıklarına karşı hoşgörülü olmaktan geçiyor. Teröre bulaşan her örgütün aynı zamana itikadi sapma içinde olduğu gerçektir. Haksız yere insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek olarak kabul eden bir dini mensupları katliam yapmaz, yapamaz. Başka kültürlerde bir kişinin ölümü trajedi, bir milyon kişinin ölümünü istatistik olarak görenler olabilir. Müslüman için her bir masumun canı dünyaya bedeldir. Bizim için kendilerine tabi olmayan herkesi katleden DEAŞ neyse, 15 Temmuz’da kendi halkının üzerine ateş açan FETÖ de aynıdır. Müslüman toplumların kanaat önderlerinin her türlü itikadi sapkınlığa karış uyanık olması gerekiyor. Bu çerçevede kesin bir tavır sergilemeye herkes tarih önünde hesap vermekten kurtulamayacaktır. Cumhurbaşkanı olsan da kurtulamazsın, başbakan da olsan kurtulamazsın. Ne olursan ol kurtulamazsın”
(İHA)