Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı dahil tüm siyasilerin darbe girişimcilerinin ölüm listesinde olduğunu söyleyerek, Bir daha böyle bir tehditle karşı karşıya kalmamak için bu tedbirleri almak durumundayız" dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bazı uluslararası haber ajanslarının temsilcileri ile bir araya geldi. Dışişleri Bakanlığı’nda gerçekleşen toplantıda gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Çavuşoğlu, "Siviller ya da masum insanlara yönelik bir operasyon yok. Esasen bahsettiğiniz kişilerle ilgili bu paralel yapıyla olan bağlantıları ve paralel yapıyla girdiği ilişkiler, sağladıkları finansal destek ve diğer aktivitelere katılma sebebiyle birçok yasal işlem devam ediyordu. Herkes ’2 bin 700’den fazla hakim ve savcının listesi önceden hazır mıydı’ diye soruyor. Evet, yargı içinde de paralel yapıya, bu terör örgütüne, mensup hakim ve savcılar biliniyordu, hatta bunlara karşı diğer görüşten olan sağ, sol, milliyetçi, muhafazakar tüm gruplar bir araya gelerek Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimine girdiler ve seçimi az bir farkla kazandılar. Dolayısıyla, bu kişiler de biliniyordu" şeklinde konuştu.

"ATILMIŞ POLİSLERİN TANK KULLANDIĞINI VE EMNİYETTE YÖNETİMİ ALMAYA GELDİKLERİNİ GÖRDÜK"
Daha önceki dönemde Emniyet Teşkilatı içerisinde FETÖ mensuplarına yönelik temizleme yapılmasaydı 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olabileceğine dikkat çekerek, "Herkes diyor ki bu kişiler niye şimdi tutuklandı? Bu kişilerle ilgili de normal yasal işlemler devam ediyordu veya Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun kendi çalışmaları devam ediyordu. Ama bu darbe girişiminden sonra birçok kurum için hemen harekete geçmek elzem oldu. Çünkü bu darbe girişiminin ne kadar kanlı, ne kadar zalim olduğunu, sivil insanların üzerinden tankları nasıl geçirdiklerini, havadan bombalar atarak savaşlarda kullanılan silahların nasıl kullanıldığını gördük. Cumhurbaşkanımız dahil tüm siyasiler, iktidar veya muhalefet hepsi ölüm listesindeydi. Dolayısıyla, bir daha böyle bir tehditle karşı karşıya kalmamak için bu tedbirleri almak durumundayız. Çünkü bunlar önce yargı ve polis aracılığıyla da bu darbe girişiminde bulundular. Polisin içinde zamanında bu temizlik yapılmasaydı bu darbe girişimi başarılı olurdu. Hatta o zaman polisten uzaklaştırılan kişilerin de bu darbe girişiminde bulunan asker kıyafetli teröristlerin arasında olduğunu gördük. Bu eski atılmış polislerin tank kullandığını ve emniyette yönetimi almaya geldiklerini de gördük. Daha önce paralel yapıya mensup olduğu için uzaklaştırılan eski polislerden bahsediyoruz. O nedenle tehditle karşı karşıya kalan bizim milletimiz. Bu tehdidi milletimizle beraber yendik. Dolayısıyla, böyle bir tehditle bir daha karşı karşıya kalmamak için her devlet kendi tedbirini almak durumundadır. Hiçbir devlet terör örgütüyle bağlantılı olan, darbe girişiminin içinde olan ya da onlara her türlü desteği veren kişileri kendi bünyesinde barındırmaz, barındıramaz. Aksi takdirde ne kamu düzeni olur, ne yargının bağımsızlığı olur, ne de polis tam olarak işlevini yapabilir. Dolayısıyla, tüm yasal işlemler şu anda bu terör örgütüne mensup ve bunlarla bağlantılı olup destek veren ve bunlar adına devletin değişik kurumlarında görev yapan kişilere yöneliktir" ifadelerini kullandı.

"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DE SONUNA KADAR SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Gözaltına alınan basın mensuplarının yalnızca gazetecilik faaliyeti yapmadıklarını ve paralel yapıya hizmet ettiklerini aktaran Çavuşoğlu, "Gazetecilerle ilgili olarak, bu kişiler de yine aynı paralel yapıya, bu terör örgütüne mensup yayın organlarında görev yapar. Buralarda sadece gazetecilik faaliyeti yapılmamaktadır. Bu kişiler daha önce de sizlerin yakından takip ettiğiniz birçok davada, üçüncü şahıslar aleyhine delillerin üretilmesi dahil, paralel yapıya hizmet etmek için birçok faaliyette bulunan kişilerdir. O nedenle darbe yapanla işbirliği yapan ve darbeye destek veren kişilerle, gerçek gazetecileri de ayırt etmek lazım. Eğer bir gazeteci bir suç işliyorsa, yargılanmaktan ya da yasal süreçlerden muaf olmamalıdır, dokunulmazlığı olmamalıdır. Biz buna inanıyoruz, ama basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü de sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

"2013 HATTA ONDAN BİRAZ DAHA ÖNCESİNDEN BU YANA NORMAL YILLAR, NORMAL GÜNLER GEÇİRMİYORUZ"
Batı ülkelerinin darbe girişimine karşı net bir tavır almadıklarını savunan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada Avrupalı dostlarımızın, Batılı dostlarımızın yaklaşımından da işin doğrusu rahatsızız. Her şeyden önce bugüne kadar darbeye karşı net, güçlü destek veren az oldu. Destekten çok, daha ilk günden itibaren “ama” diyerek başlayarak bize demokrasi dersi vermeye çalışan, üst perdeden konuşan, Türkiye’nin patronu gibi akıl vermeye kalkan ve medyanın da negatif rolüyle popülizme giren çok sayıda siyasetçi gördük. Avrupa Parlamentosu’nda da gördük, üye devletlerde ve bazı ülkelerde de bunu gördük, hatta Türkiye’yi tehdit etmeye başlayanları da gördük. Ama bir şeyi unutuyorlar, daha üç dört sene öncesine kadar herkes Türkiye’deki değişimi, reformları, sessiz devrimi övüyordu. Bu sessiz devrimi gerçekleştirenler de aynı kişilerdir. Recep Tayyip Erdoğan’dır, AK Parti iktidarlarıdır. Biz 2013, hatta ondan biraz öncesinden bu yana normal yıllar, normal günler geçirmiyoruz, hep olağanüstü durumlarla karşı karşıya kaldık. Darbe girişimleri, halkın oyuyla seçilmiş hükümeti yıkmak için planlanan birçok eylem ve 17-25 Aralık darbe girişimleri. O zaman başka kılıflarla bunu yaptılar; yargı, polis v.b. Ama hiçbirinde başarılı olamayınca bu sefer bu kanlı darbe girişiminde bulundular. Bir terör saldırısı sebebiyle bile Fransa gibi bir ülke tüm ülke genelinde olağanüstü hal ilan etti, bizim de uygulamalarımız tamamen Fransa’daki uygulamalarla aynı. Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15. maddesiyle ilgili derogasyon ya da kısıtlama vesaire. Dolayısıyla bizim şu andaki tüm uygulamalarımız elbette hukukun üstünlüğü ve Türk kanunları, anayasası çerçevesinde olacaktır. Sorgulamalar, soruşturmalar yapılır ve yargı gerekli kararları alır, deliller toplanır, kararlar alınır ve bu süreci biz de hep birlikte yaşıyoruz sizlerle beraber."

"TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, SADECE İÇİNE SIZMIŞ ASKER KIYAFETİ GİYMİŞ KİŞİLERDEN İBARET DEĞİLDİR"
Ordu içerisindeki tavsiyelerin orduyu zayıflatmayacağını, tam tersi güçlendireceğini aktaran Çavuşoğlu, "Türk askeri, Türk Silahlı Kuvvetleri, sadece içine sızmış asker kıyafeti giymiş kişilerden ibaret değildir. Dolayısıyla DEAŞ’la mücadele, PKK’yla mücadele, terör örgütleriyle mücadele kapasitesine sahip olanlar sadece onlar da değildir. Eğer sadece bu paralel yapıya, bu terör örgütüne mensuplar DEAŞ’la mücadele ediyor denirse, biz bunu şiddetle reddederiz, böyle değerlendirmeleri doğru bulmuyoruz. Bize şunu sorarlarsa: Ordu içinde bu kadar temizlik yapıldı, ordunun kapasitesi zayıfladı mı veya DEAŞ’la ya da diğer terör örgütleriyle mücadele konusunda zafiyete yol açar mı? diye sorarlarsa biz onlara şunu söyleriz. Aksine, ordunun içindeki bu çürükler temizlendiği zaman, beyninde ve planlarında kanlı darbe girişimi yapmak olan kişiler ayıklandığı zaman, ordumuz her şeyden önce daha güvenilir olur, daha dinamik olur, daha temiz olur ve mücadelesinde daha etkili olur. Biz bugüne kadar ABD’yle DEAŞ’a yönelik mücadele konusunda önemli adımlar attık. Türkiye her zaman iki ülke arasında askerler arasında, bizler arasında varılan mutabakatlara da uymuştur, hiçbir zaman yükümlülüklerinden geri kalmamıştır. Dolayısıyla, şimdi bunlar bizim adamlarımız derse o zaten saçmalıktır. Darbe yapanlar eğer ABD askerlerinin adamıysa o zaman zaten ülkemizde birçok insan tepki gösteriyor, bu tepki artar. O yüzden bu açıklama eğer sizin söylediğiniz gibiyse saçma bir açıklamadır. Türkiye’nin DEAŞ’la mücadele, PKK ve diğer örgütlerle mücadele konusundaki kapasitesini sadece bunlarla sınırlı tutmak, ayrıca artniyet yoksa bilgisizlik ve cehaletten kaynaklanıyordur. O nedenle bu açıklamayı talihsiz ve saçma bir açıklama olarak buluyoruz, eğer doğruysa" değerlendirmelerinde bulundu.

"BU ŞAHSIN TÜRKİYE’YE İADESİ KONUSUNDA ÇABALARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ"
Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi sürecine değinen Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Daha önce ilettiğimiz belgeler geçici tutuklama talebimizle ilgili belgelerdir, değişik davalardan dört tane. O talebin gerekçesini de aynı şekilde ABD’ye ilettik. Şimdi bu darbe girişimiyle ilgili dosya hazırlanıyor. Deliller, itiraflar ve tüm ifadelerden sonra belgelerle birlikte yeni dosya hazırlanacak ve bu dosyayı muhataplarımıza ileteceğiz. Bir taraftan hukuki çalışmaları yapmak lazım, diğer taraftan da diplomasiyi çalıştırmak lazım. Amerika’yla aramızda açık olan kanalları en iyi şekilde işleterek bu şahsın Türkiye’ye iadesi konusunda çabalarımızı sürdüreceğiz. Herkes, -biz, Adalet Bakanlığımız- şu anda yoğun bir şekilde çalışıyor. Bu dosyayı hazırladıktan sonra iletmek için ABD’ye gideceğimiz de konuşuldu. Böyle bir ziyarette bulunabiliriz ama herkes oraya gidip gelirken bu şahsı, bu teröristi getireceğiz gibi bir beklenti içine girdi. Tabii bu bir işlem ama biz bu işlemin de uzamasını istemiyoruz. Bu sürecin en kısa sürede tamamlanmasını istiyoruz. Görüyoruz, duyuyoruz ve bilgiler elde ediyoruz, ki başka üçüncü ülkelere kaçma ihtimali de var. Zaten bu konuda da ABD’nin tedbir almasını istedik. Dolayısıyla, bir an evvel aramızdaki anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’ye iade edilmesi gerekiyor."

"İLİŞKİLER NORMALLEŞİNCE KOMPLO TEORİLERİ ÜRETMEYE BAŞLADILAR"
NATO üyesi birçok ülkenin darbe kalkışmasının ardından Türkiye-Rusya ilişkilerinin normalleşmesinden rahatsız olduğunu belirttiği konuşmasında Çavuşoğlu, "Her şeyden önce Rusya, İsrail ve sorunların olduğu diğer ülkelerle ilişkilerimizi normalleştirmek ya da daha ileriye götürmek için bundan sonra da çabalarımız devam edecek. Rusya’yla uçak düşürme hadisesinden sonra ilişkilerimizde bir kopukluk oldu. Bu süreçte NATO üyesi birçok ülke de dahil, Batı’dan birçok dostumuz, müttefikimiz bize Rusya’yla ilişkilerin normalleştirilmesinin faydasını anlatmaya çalıştı. Şimdi ilişkiler normalleşince bu sefer komplo teorileri üretmeye başladılar, bundan rahatsız oldular. Bu da maalesef her zaman söylediğimiz ikiyüzlülüğün en belirgin örneğidir. Biz bu ikiyüzlülükten çok bıktık. Bizzat bana da daha önce niye ilişkilerinizi düzeltmiyorsunuz diyenler, şimdi Rusya’yla ilişkiler düzeldiği için rahatsızlıklarını doğrudan ya da dolaylı ifade etmeye başladılar. Oysa bizim Rusya’yla ilişkilerimiz uçak düşürme hadisesinden önce de Avrupa Birliği, ABD ya da NATO’yla ilişkilerimize alternatif değildi, her zaman tamamlayıcı olmuştur. NATO içinde de her zaman caydırıcılık ve diyalog önplana çıkıyor. Rusya’yla olan ilişkiler bakımından Varşova Zirvesi’nde de bu ön plana çıktı. Biz bu adımları atmaya devam edeceğiz, çok yönlü dış politikamızı uygulayacağız” dedi.
“Avrupa’dan, batıdan bir tek Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland Türkiye’ye gelmek istedi. Esasen Jagland’la ve Avrupa Konseyi’yle çok iyi diyaloğumuz var, çalışma gruplarımız var” diyen Çavuşoğlu, şunları kayedtti:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinin uygulanması dahil birçok konuda -mesela GRECO gibi- Avrupa Konseyi’nin diğer kurumlarının tavsiyelerinin yerine getirilmesi ve İşkence Önleme Komitesiyle 15 yıldır süren yakın işbirliğimiz gerçekten çok verimli sonuçlar doğurdu, bu işbirliğini de sürdüreceğiz. Olağanüstü Hal ilan ettikten sonra da Adalet Bakanlığımızla da bir kere daha teyitleştik, bu süreçte atılan adımları Avrupa Konseyi’yle de paylaşacağız, yani biz bu süreci şeffaf bir şekilde yürüteceğiz. Olağanüstü Halin vatandaşlarımıza, sivil insanlara herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığını sizler de görüyorsunuz. Hedefi de zaten vatandaşlarımız değildir. Bazı vatandaşlarımızda tereddüt vardı çünkü eski Olağanüstü Hal döneminden kalan acı hatıralar var. Biz tabii Türkiye’yi o günlere döndürmemek için Olağanüstü Hali zaten geldiğimiz zaman kaldırmıştık. Avrupa Konseyi’yle bu bakımdan da temaslarımız devam edecek, en kısa sürede de Jagland’ın ziyaretini gerçekleştireceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve Başbakanımızdan da tarih ve saat almaya çalışıyoruz. Ama Avrupa Birliği’nden şu ana kadar ziyaret için bana gelen bir talep olmadı. Telefon açan çok sayıda dostumuz oldu, zaten onlarla telefon görüşmelerimizde hem teşekkürümüzü, hem de bazı sitemlerimizi paylaştık. Geçen Pazartesi günü, yani 15 Temmuz Cuma gecesi gerçekleşen darbe girişiminden hemen sonraki Pazartesi günü Brüksel’de Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Konsey Toplantısı gerçekleşti. Orada, Boris Johnson ve Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders dahil bazı Dışişleri Bakanları benim oraya davet edilmemi önerdi, ama buna karşı çıkanlar oldu ve davet edilmedik. Şimdi hem diyaloğa hazır değilsiniz, diyalog içinde olmak, birinci elden bilgi almak istemiyorsunuz, hem de özellikle basının yönlendirilmesiyle hareket ediyorsunuz -ki Avrupa’da basın maalesef son derece negatif bir rol oynuyor. Burada bir parantez açayım, sadece bu konuda değil, artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, radikalleşme, göçmenlerin sorunları gibi Avrupa halkları için hayati konularda maalesef Avrupa basını bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Oysa bizim en büyük umudumuz, bu akımlara karşı merkezdeki politikacılar, yerel yöneticiler ve basındı. Merkez politikacılarda zaten bir zemin kayması var, bazılarında ciddi zemin kayması var. Ama biz basının özellikle insan haklarını, özgürlükleri, çok kültürlülüğü, çok dinliliği savunmasını beklerdik, tam tersi olarak basın Avrupa’da İslam karşıtlığının en büyük kalesi oldu. Bu da siyasetçileri de, halkları da etkiliyor, zehirliyor. Bu çok tehlikeli bir eğilim. Aynı şekilde radikalizme karşı da hep birlikte mücadele etmemiz lazım. Bunlar kısır döngüler: eğer biz şu anda Avrupa kıtasını ve ülkelerini kurtaramazsak maalesef İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki tabloyla karşı karşıya kalırız, bu çok ciddi bir durum. Daha önceki konuşmalarımda takip ettiyseniz ben bunu 2010’dan bu yana söylüyorum, ve maalesef hep haklı çıkıyorum. Bu giderek kötüleşiyor,"

"BU PARALEL YAPI BURADAKİ ÖNEMLİ GÖRÜŞMELERİ DE ZAMANINDA DİNLEDİ VE SIZDIRDI"
Dışişleri Bakanlığı içerisindeki FETÖ mensuplarının da tasfiye edileceğini aktaran Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"88 arkadaşın ya da bu yapıya mensup olduklarına dair bilgi elde ettiğimiz kişilerin Bakanlığımızla ilişiğini kestik. Çünkü bizim Bakanlığımız da hassas bir Bakanlık. Devletin hafızasıdır, devletin sırlarının ve en önemli görüşmelerin yapıldığı kurumdur ki bu paralel yapı buradaki önemli görüşmeleri de zamanında dinledi ve sızdırdı biliyorsunuz. Tabii bizim Bakanlık onlar için önemli stratejik Bakanlıklardan bir tanesi olduğundan yurt içinde ve yurt dışındaki faaliyetlerini iyi sürdürmek için Bakanlığımıza sızmışlar. Sınavlarda sorular verilmiş, sınav yöntemi değişmiş, çoktan seçmeli sınav seçeneği getirilmiş ve sorular verilmiş. Tabii bu süreçte bu paralel yapıyla, onların imamlarıyla ve üst düzey yöneticilerle yakın işbirliği içinde olan, temas içinde olan kişileri de tespit ediyoruz. İstihbaratımızdan, emniyetten, diğer kurumlardan aldığımız bilgiler var. Bakanlık içinde kendi tespitlerimiz var. Tüm bunları titizlikle değerlendiriyoruz, haksızlık da yapmak istemiyoruz. Yani kurunun yanında yaş da yanarsa yansın anlayışı olmaz. Hata olabilir; mutlaka hata olabilir. Bazı kişiler konusunda değişik dostlarımızdan da bazı bilgiler geliyor. Biz de kendilerinin önüne net bilgileri koyunca, referanslarını geri çekenler de oluyor. Ama bu tür referansları da dikkatlice inceliyoruz, gelen ihbarları da çok dikkatlice inceliyoruz. Hata yapmamak için bir de komisyonumuz var. Ama bir gerçek var ki; maalesef bizim Bakanlığımızın içinde bu yapılanma ve bu yapının mensupları var. Bazıları da kendilerini ifşa etmeye başladılar, itiraflar başladı. Önümüzdeki süreçte, elbette biz de bu titiz çalışmaları sürdürerek, bu gruba ait kişileri Bakanlığımızdan uzaklaştıracağız. Geçen sene 34 kişiyi başka kurumlara göndermiştik. O 34 kişinin de devletle ilişiğinin kesildiği bilgisi bize geldi. Önümüzdeki süreçte adım attıkça bu bilgileri de sizlerle paylaşacağız.Elbette şu anda darbe girişiminde bulunanlar ve onlara destek verenlerle ilgili yoğun bir çalışma var. Ama önümüzdeki süreçte, tüm bu darbe girişiminden sonra ortaya çıkan darbe girişimiyle bağlantılı ve kimi sivil, kimi polisin içinde, kimi halen yargıda olan yeni kişiler var. O sebeple tüm devam eden süreçlerde, bu konu tabii ki yeniden gözden geçirilecektir."
(İHA)