Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ben bunu 2010’dan beri dillendiriyorum. 2010’dan beri bu Fetullahçı Terör Örgütü’nün bu ülkede örgütlenme ağının ne denli geniş olduğunu anlatıyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT ortak yayınında 15 Temmuz FETÖ darbe girişimiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Din Şurası sonuç bildirgesinin detaylandırılarak kitaplaştırılmasının büyük fayda sağlayacağını söyleyen Erdoğan, “Bugün Din Şura’sının sonuç bildirgesi açıklandı ve gerçekten 2 günlük güzel bir çalışma yapmışlar. 17 maddelik açıklanan sonuç bildirgesi çok çok önemli. Bunun detaylandırılarak kitap haline getirilmesi, bunun da milletimiz tarafından iyice okunarak anlaşılmasında büyük fayda var diye düşünüyorum” değerlendirmelerinde bulundu.

“2010’DAN BERİ BU FETÖ’NÜN ÖRGÜTLENME AĞININ NE DENLİ GENİŞ OLDUĞUNU ANLATIYORUM”
Erdoğan, “Darbe girişiminin ilk başladığı anlarda, ‘bunu FETÖ yapıyor’ diye düşündünüz mü” sorusuna, “Bunda hiç şüphem yok. Ben bunu 2010’dan beri dillendiriyorum. 2010’dan beri bu Fetullahçı Terör Örgütü’nün bu ülkede örgütlenme ağının ne denli geniş olduğunu anlatıyorum. Bunu ben en yakın mesai arkadaşlarıma anlatmakta zorlandım. Silahlı Kuvvetler’de, Emniyet’te, yargıda bunları hep anlattık. Çoğu zaman ‘acaba delil var mı’ deniyordu. Neyin delili olacak, her şey ortada işte. Adamlar kendilerinden başka kimseyi hiçbir yere yaklaştırmıyorlar. Diyelim ki uluslararası seyahate gidiyorsunuz. Ben Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı’na diyorum ki ‘Bunların hepsinden bir çeşni yap. Bütün STK’lardan buraya temsilci al.’ Filanca vermiyor, filanca onların bu tür sanayi ve ticaret işleriyle güya iştigal eden kuruluşları. ‘Niye vermiyor?’ ‘Biz tek başımıza organize edelim’ diyor. Kendilerinden başkasına hayat hakkı yok. ‘O zaman bundan sonra kesinlikle biz bunlara ne Ekonomi Bakanlığı olarak ne de siz bu tür yolculuklarda kota vermeyeceksiniz’ dedim” diye cevap verdi.

“NABİ BEY’İN DÖNEMİNE KADAR DERSHANELER KONUSUNDA ADIM ATAMADIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dershanelerin Fetullahçı Terör Örgütü’nün önemli gelir kaynaklarından biri olduğunu söyledi. Dershanelerin kapatılması süreciyle, FETÖ’nün gerçek yüzünün anlaşılmaya başlandığının altını çizen Erdoğan, “İktidara geldiğimizden kısa bir süre sonra o zamanki Milli Eğitim Bakanımıza ‘bu dershaneleri kapatalım’ dedim. Bu dershaneler varsa, bu okullar niye var; bu okullar varsa bu dershaneler niye var? Biz okullarımızda hafta sonlarında telafi kursları veririz, öğretmenlerimiz verir. Hem üç beş kuruş daha fazla para almış olur, hem de bu çocuklarımız bu açığını kapamış olur. Maalesef bunu anlatamadık. Ta Nabi Bey’in dönemine kadar dershaneler konusunda bu adımı atamadık. Bunlar bizim kayıp yıllarımızdır. Tabi siz de Başbakansınız ama arkadaşlarınıza bir yere kadar bir şeyi anlatıyorsunuz. Israr ısrar ısrar, tabi daha fazla bir yere gidemiyorsunuz. En ciddi, en büyük parayı bu adamlar bu dershanelerden kazandı. Ben deyim 1, siz deyin 2 milyar. Bunu kaybedince bunların ilk tepkileri başladı. Bunların en önemli kaynağıydı, bu kaynak gidince bunlar çılgına döndü? Ne gösteriler yaptılar, kampanyalara çevirdiler. Demek ki bunların can damarı oydu. İnsan kaynağı da oradandı. Havasını atıyorlardı. Sağdan soldan seç seç, oradan çıkar, daha sonra da ‘ben şu kadar başarılı öğrenci çıkardım’ diye hava at. Zaten sen iyiler içerisinden ortaya bir iyi koyuyorsun. Her şey orada koptu. Bunun ondan sonra arkadaşlarım farkına vardı. ‘Arkadaşlar kusura bakmayın bundan sonra geri adım yok, üzerine gideceğiz’ dedik. Onların içerisinden dost diye bildiklerimiz de zaten o arada bizden uzaklaşmaya, kopmaya ve aleyhte yazılar yazmaya başladı. O ana kadar hiçbir şey böyle değildi. Her şey aslında menfaat endeksliydi. Mama ellerinden alınınca düşman oldular. Bağırıp çağırmaya başladılar, yurtdışında aleyhte kampanyalar, Avrupa’nın değişik ülkelerinde aleyhte kampanyalar başlattılar. Şuanda gelinen noktada bizler demek ki adresi bulduk” ifadelerini kullandı.

“YASAMA ORGANININ BERABER ÇALIŞMASIYLA, HATTA KÜÇÜK BİR ANAYASA PAKETİ DEĞİŞİKLİĞİYLE MESAFE ALIRIZ”
Devletin tüm kurumlarının FETÖ mensuplarından temizlenerek yeniden yapılandırılacağının altını çizen Erdoğan, “Şuanda Silahlı Kuvvetlerimiz ve diğer kurumlarımız içerisindeki yapılanmayı iktidarımız ve kurumlarımızla birlikte temizlemeye başladık. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve devletin yeniden yapılanması; bizim bu iki başlığı çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bunu değerlendirirken ben hukuka aykırı bir adım atalım, adalete ters bir adım atalım demiyorum. Kusura bakmasınlar zalime şefkat mazluma ihanettir. Mazlumun hukukunu koruyacağız. Bu ülkede KPSS’yle nerelere nasıl insanlar sokulmuş bunları yakından takip ediyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, polise, yargıya, devletin kurumlarına bu şekilde istedikleri gibi elemanlarını yerleştirdiler. Atamaları, tayinleri yaparken de aynı şekilde bütün bunları yaptılar. Bunları temizlemezsek şehitlerimize, gazilerimize bunun hesabını nasıl veririz? Onun için bu temizlik harekatını yapmak durumundayız. Bunu okullarımızdaki aklıselim yöneticilerle, gerek Silahlı Kuvvetler’de, gerek Emniyet Teşkilatı’nda, gerek yargıda, tüm devlet teşkilatında el ele verip bakanlarımız başta olmak üzere, başbakanımız başta olmak üzere, muhalefet partilerinin yöneticileri inşallah başta olmak üzere… Çünkü yasamayı dışlayamayız, beraber bunun yapılması lazım. Yasama organının beraber çalışmasıyla, hatta küçük bir anayasa paketi değişikliğiyle de bu iş çok daha sıkı temel atılmak suretiyle ve bir de OHAL’le bu işi kaynaştırarak mesafe alırız diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“DÜNYADA İSTİHBARAT ZAAFININ OLMADIĞI ÜLKE VAR MIDIR”
15 Temmuz gecesi yaşananlarda bir istihbarat zafiyeti olduğunu dile getiren Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yıpratılmaması gerektiğine vurgu yaparak, “Ben bir tespit yapıp bazı kurumlarımızı öne geçirmek istiyorum. İstihbarat örgütü yıpratılacak bir örgüt değildir. Eğer istihbarat örgütü ile ilgili atılacak ve yapılacak bir iş varsa bunun hükümet değerlendirmesini yapar, bizimle de dilerse istişare eder, kararını alır. Ama istihbarat teşkilatımızın üzerine bu denli yüklenirsek, istihbarat teşkilatımızı çalışamaz hale getiririz. Baştan beridir ‘burada bir istihbarat zaafı vardır’ dedim ama dünyada istihbarat zaafının olmadığı ülke var mıdır? Alın Amerika’yı, Rusya’yı, Avrupa’nın Almanya’sını, Fransa’sını, İngiltere’sini hepsinde birçok terör eylemlerinde istihbarat zaafının olduğunu görürsünüz. Buna yok demek mümkün değil. Dere geçerken at değiştirilmez. Bir defa şu süreci başarılı bir şekilde atlatmamız lazım. Benim irtibat kuramayışım, o anda kendilerinin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle olabilir. Kendileri de bunu bu şekilde ifade ediyor. Kendileri benim koruma müdürüme ulaşmak suretiyle bazı soruları kendisine ‘bulunduğumuz yerde o anda sıkıntı var mı yok mu’ diye sorduk. O anda ben istirahattaydım. Beni kaldırmayı ve benimle böyle bir görüşme yapmayı isteyebilirdi. Bu olaylardan sonra kendilerine şunu söyledik: ‘Hemen bir çalışma yapın.’ Tüm istihbarat teşkilatlarıyla; gerek MİT, gerek emniyet, gerekse Jandarma İstihbarat’la… Jandarmayla, polisin İçişleri Bakanlığı’na bağlanması sürecinde, dolayısıyla burada istihbaratı da aynı çatı altında koordine edebiliriz. Buna yönelik bir çalışmayı bugün bana sundu. Bunu Sayın Başbakan’la da değerlendireceğiz ve bundan sonra da ne gibi adımlar atacağımızı konuşacağız” diye konuştu.
“TİB paralelin en önemli yapılandığı yerdi”
Telekomünikasyon İletişim Kurumu Başkanlığı’nın kapatılması hakkında düşüncelerini aktaran Erdoğan, “Geçenlerde de söyledim, TİB’in kapatılması… Bu örgüt tamamen paralelin en önemli yapılandığı yerdi. Burayı tamamen kapayarak içerde işe yarar tipler varsa bunları Bilişim Teknoloji Kurumu alır, diğerlerini de tamamen kovmamız lazım. BTK’ya devredilmek sureti ile orası zaten aynı işi yapabilecek güç ve kabiliyette. O olmadı aynı şekilde şu anda Emniyet, istihbarat, jandarma, MİT, buralarda da değerlendirilmesi mümkünse buraya da aktarılabilir. Böyle lüzumsuz bir yeri tutmanın hiçbir anlamı yok. Burada ciddi bir yanlış yapıldı. Bu yanlışın sonuçlarını da gördük, dolayısıyla bunlarla birlikte çalışmanın da bir anlamı yok. Tamamen burayı kazıyarak işi bitirmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

“TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ KENDİ İÇİNE HAKİM DEĞİL”
15 Temmuz sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratıldığı iddialarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu süreçten yıpranmama, zarar görmeme gibi bir durum olamaz. Yapmaları gereken bir görev var. Türk Silahlı Kuvvetleri kendi içine hakim değil. Aynı şey polisimiz içinde geçerli ama böyle bir kalkışmayı onlar yapmadı, Silahlı Kuvvetlerimizin içinden bu oldu. Kendi komuta kademesine yaptıkları muameleyi izlediniz. Genelkurmay Başkanı’ndan tutun da bütün kuvvet komutanlarına varıncaya kadar ellerini kelepçeleyerek, yerlere yatırarak, her türlü hakareti yapmak suretiyle… Kendi yanlarında taşıdıkları emir subayları kendilerine ihanet etti. Aynı benim yanımdaki kurmay gibi. O da aynı ihaneti yaptı. Sadece o değil tabi. Bunlarla ilgili şüphelerimiz vardı. Şüphelerimizle ilgili bütün eş, dost, akrabalarını sorduk. Köyüne, mahallesine varıncaya kadar incelettik, herkes bize ‘şöyle iyidir, böyle iyidir’ diye anlattı. Bunlar takiyyeyi çok iyi yapıyor. Kendilerini iyi gizledikleri için gelen referanslar olumlu. Tekrar ben Cumhurbaşkanlığı’nda da şuan itibariyle Başbakanlıktaki koruma müdürümü alacağım, onunla beraber çalışacağım. Şu anda emniyetten polis müdürü arkadaşım bu görevi ifa ediyor. Onunla beraber yola devam edeceğiz. 10 bine yakın gözaltında olan insan var. Bu basit bir rakam değil. Burada kalır mı; söyleyeyim kalmaz. Herkes konuşuyor şimdi. Halkalar sökülmeye başladı” açıklamalarında bulundu.

“BUNLAR HER SİYASİ PARTİYLE PAZARLIK HALİNDE”
Darbe girişimine kalkışan FETÖ’cü subayların terörle mücadelede Türkiye’ye engel teşkil ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
“Öyle veya böyle şu anda terörle mücadele devam ediyor. Bundan sonraki süreçte terörle mücadelede aksamalar, bunların içinde bu alçaklara kadar var. Şimdi bunlar çıkacak ortaya. Onu provoke edenler de var. O tür bilgiler gelmeye başladı. Bölücü terör örgütü ile işbirliği içinde olanlar da var, Suriye’nin kuzeyinde PYD ile işbirliği içinde olanlar var, DAEŞ’le işbirliği halinde olanlar var. Bunlar ifadeleri alınırken hepsi yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bunları seçim kampanyalarında tanıdık. Zaten biliyorsunuz her siyasi partiyle bunlar pazarlık halinde. Bunlarda ilke diye bir şey yok, ilkesiz bunlar. Onun için de nerede, ne zaman, ne yapacakları hiç belli olmaz, tam bir bukalemun. Tüm bakanlıklar yoğun bir çalışmanın içerisinde. Herkes neyin ne olduğunun gayet farkında. Ben de mesela Devlet Denetleme Kurulu’nu bu görevle görevlendirdim. Sayın Başbakanımız da Teftiş Kurulu’nu bununla ilgili görevlendirmiş vaziyete. Bakan arkadaşlarımızla gerek burada yaptığımız Bakanlar Kurulu’nda, gerek Çankaya’da yapılan Bakanlar Kurulu’nda kesinlikle bu işin üzerine amansızca gitmemizin gereğini hep telkin ediyoruz. Bunu yapmak zorundayız, başka çaremiz yok. İnsanoğlu belli bir yerden sonra rehavete kapılıyor. Artık bu işler bitti noktasına geliyor. Daha durun bakalım, ciddi şeyi daha yeni başlattık. Terörün tehditlerinin sona ermesi gibi bir şey mümkün olmaz. O ancak kazınmanın bitmesiyle, hani kanser hücresi diyoruz ya o virüs kazınıp atılırsa ondan sonra ‘temizlendi artık’ diyebiliriz. Şu anda yokuşun başındayız. Tüm medyanın takındığı tavır sebebiyle memnunum ama bu tavrı medya, iş dünyamız korumalı. Burada biliyorsunuz iki gün önce uluslararası Türkiye’deki yatırımcıların CEO’ları ile görüştüm. İyi bir görüşmeydi. Bugün yerli sanayici ve işadamları ile görüşme yaptık. Hepsinden bu konuda destek istedik. Hepsinde bir kararlılık gördüm, bu sürece yönelik de gerek buraya, gerek hükümetimize şükranlarını ifade ettiler. Aynı kararda devam etme ricasında bulunduk. Tüm işadamlarımızı bu konuda kararlı gördüm. Bu birlik, beraberlik bizde olduktan sonra Allah’ın izni ile bu işi aşarız. Hele hele tankların altına yatacak kadar kavi bir imana sahip bu millet var ya… Allah’ın izniyle biz bu milletle bir olduk, iri olduk, diri olduk, kardeş olduk hep birlikte Türkiye olduk. Şimdi de beraber bu yolda yürüyeceğiz.”

"BATI TÜRKİYE’NİN GÜÇLENMESİNİ İSTEMİYOR"
Erdoğan, darbe girişiminin ardından batılı ülkelerin yaklaşımlarını, “Batı Türkiye’nin güçlenmesini istemiyor. Bunun başka bir izahı yoktur. Hep ikircikli davranışlar içinde oldular. Şu süreçte bile bazıları telefon etti. Telefon ettikten sonra ‘ama bazı haberler alıyoruz’ diyorlar. ‘Neymiş aldığınız haberler’ diyorum. ’Çok insanlar işlerinden oluyor, askerler askerliğinden oluyor, polis polisliğinden oluyor. Bunlar bizi endişelendiriyor’ diyorlar. Önce siz, 239 vatan evladının şehit olmasını hiç incelediniz mi, 2196 gazi, yaralı var bunları hiç incelediniz mi, bunun hesabını hiç sordunuz mu? Size bu aklı kim veriyor? Siz bir cumhurbaşkanı olarak muhatabınızla hiç konuştunuz mu? Bizlerden bilgi aldınız mı veya güveneceğiniz bir ismi gönderip de burada bir inceleme yaptınız mı? Başlıyorlar kem küm etmeye. Böyle siyaset olmaz. İsveç eski Dışişleri Bakanı çıktı gümbür gümbür bir açıklama yaptı ve kendi başbakanına, kendi şu andaki dışişleri bakanına, onlara da haddini bildirdi ama haddini bilmez ki bu bir karakter meselesi, bir cibilliyet meselesi” diye değerlendirdi.

"HER GEÇEN GÜN DAHA DA GÜÇLENECEĞİZ"
Erdoğan, batılı ülkelerin tavırlarını “Türkiye’nin kendine yeter olmasından rahatsız oluyorlar” şeklinde değerlendirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunlar Türkiye’nin şu anda kendine yeter hale geldiğini gördüğü için rahatsız oluyor. Her geçen gün daha da güçleneceğiz. Şu anda piyasaya sürülen döviz 2 buçuk milyar dolar. Çok enteresan bir rakam daha vereceğim. 15 Temmuz’dan bu yana, 20 günde vatandaşlarımız 10 milyar dolar bozdurmuş Bu dövize meydan okumaktır. 10 milyar dolar bozduruyor ve Türk lirasına geçiyor. Biz 2023’e emin adımlarla yürüyoruz. Hep söylerim mali disiplinden taviz vermeyeceğiz ve o duruşumuzu koruyacağız. Bu istikrar devam ediyor, devam edeceğiz. Ekonomiyle ilgili bakanlarımızın kararlı duruşları ve piyasalardaki şu andaki duruş hep bunu gösteriyor. Finans sektöründe bir sıkıntı yok, piyasalarda bir likitide sıkıntısı yok. Zaten bu tür darbeleri yaşayan ülkelerde hep bu sıkıntılar olur ama bizde olmadı. Eski olağanüstü hallerde piyasada ekmek bulmakta zorlanırdınız. Her şey karaborsa olurdu. Gelir, millet alır evine stoklar, daha sonra da çürür atar. Meydanlarda insan bulamazdınız, şimdi tam aksine benim milletim şu anda sabahlara kadar meydanlarda. Ne marketlerde, ne bakkalda herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Kimisi evinde yapıyor alıp geliyor. Buralarda çadırlar var, geliyor çadırlarda ikram üstüne ikramlar. Kızılay’da, Külliye’de böyle, İstanbul, Erzurum, Samsun, Antalya, Adana, İzmir, Diyarbakır, Batman, Van, Konya, Kayseri her yer böyle."

"BALKANLARA DA SIÇRAYACAK"
15 Temmuz’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından bazı ülkelerin FETÖ’ye ait okulları kapattığını dile getiren Erdoğan, “İngiltere’deki o senatör müydü, aldığı zannediyorum 114 bin pound muydu? Böyle bir şey, çok ciddi bir rakam almış. Aynı şey Amerika’daki senatör ve milletvekillerinde de söz konusu. Mısır’da bir televizyona röportaj vermiş, bu televizyonun arkasında da aslında bir terörist var ve oradaki ifadesinde 170 ülkede örgütlü olduklarını söylüyor. Şu anda bazı ülkelerden önemli sesler gelmeye başladı. Hamd olsun Pakistan gibi, aynı şekilde Sudan, Somali bunların okullarını kamulaştırmaya ve kapatmaya başladı. Öyle zannediyorum ki bu Balkanlar’a da sıçrayacak. Balkanlar’da şu anda dönem başkanı olarak Bakir kardeşim de sürekli, saat saat, dakika dakika bu süreci takip etti, ‘ne oluyor’ diye. Onların da çok ciddi bir tavrı olacağına inanıyorum. Bu diğer ülkelere de sıçrayacak. Çünkü oralara sıçramaması yarın o ülkelerde de bunlar çok ciddi bela olacaktır. Bunu şimdiden hatırlatıyoruz. Tedbirlerini alırlar, almadıkları müddetçe bedelini öderler” ifadelerini kaydetti.

“AMERİKA BUGÜNE KADAR BİZDEN HANGİ TERÖRİSTİ İSTEDİYSE VERDİK”
Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iade süreciyle ilgili çalışmaların devam ettiğine değinin Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda dosyalar hazırlanıyor. Bugün yine bir mahkemenin onlarla ilgili verdiği karar var. Dosyalar, savcılıkların açtığı davalar vesaire bütün bunlarla beraber 10, 15 gün içinde belli bir noktaya gelir. Belli bir noktaya geldikten sonra da Dışişleri Bakanımız, Adalet Bakanımız, benim özel bir temsilcim ve arkadaşlar da gerekli gördükleri heyeti yanına alıp bu maskesi düşmüş, tam bir şu anda çıplak, adeta suçlu konumundaki kişiyi bulup, ne yapıp yapıp Amerikan makamlarına da anlatacaklar. Amerika bugüne kadar bizden hangi teröristi istediyse verdik. ’Bize belgeler gönderin’ demedik. Şu anda da biz Amerika’ya diyoruz ki: gelin bu işi daha fazla uzatmayın” diye konuştu.

RUS UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Rusya’ya ait savaş uçağını düşürmesinde FETÖ’nün parmağının olup olmadığı yönündeki soruya, “Bizim Rusya ile aramızda istenmeyen bir uçak hadisesi yaşandı ve sekiz ay kadar zaman içerisinde bu olumsuzluk devam etti. Daha sonra biz kendilerine bir mektup yazdık, ‘Bu süreci artık kapatalım. Çünkü Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkileri bölgede çok önem arz eden bir süreçtir. Dolayısıyla bu iki bölgede belirleyici ülkenin birbirinden ayrı yaşaması, birbirine uzak düşmesi doğru değil, bunu bir defa çözelim’ diyerek, bu olayla ilgili üzüntümüzü de kendilerine ifade ettik. Buna karşı da olumlu yanıtlar aldık. Önümüze gelmesi halinde Sayın Putin ile onları da paylaşırız. Fakat o konu ile bunları birbirine acaba bulaştırmak, ilintili hale getirmek ne kadar doğru olur onu da özellikle yine teknik arkadaşlarımla, siyaset bilimcisi arkadaşlarımla tekrar görüşeceğiz, konuşacağız. Rusya’da da bunları tekrar ele alma fırsatı olacak” diye cevap verdi.

“BESLEDİLER, BÜYÜTTÜLER, ÜLKEMİZİN ÜZERİNE BU ŞEKİLDE SALDILAR”
Fetullah Gülen’in kabiliyetli bir insan olmadığının altını çizen, “Artık, ben biraz ileri gidiyor olacağım ama böyle bir şarlatanı bu kadar büyütmenin anlamı yok” ifadelerini kullandığı konuşmasında şunları kaydetti:
“Artık, ben biraz ileri gidiyor olacağım ama böyle bir şarlatanı bu kadar büyütmenin anlamı yok. Bu kadar öyle kabiliyeti olan birisi değil. Bu sadece şu anda beddualarıyla bilmem neleriyle yatıyor kalkıyor filan, kendine böyle bir şeyler oluyor. Bunun yaptıklarını çok abartmayalım. Hiç gerek yok. Şu anda bakın Türkiye’de bunun takımından kalanlar oluyor mu? Fırsatını bulan kaçıyor. ‘Ben dönmek istersem Türkiye’ye dönerim’ diyor. Ben yıllar önce Olimpiyat Stadı’nda oradaki bir gecelerinde, Türkçe Olimpiyatları’nda, çağrı yapmıştım. ’Türkiye’ye gelin’ diye. Niye gelemedi? Beni güya zora sokmamak için gelmemiş o zaman. Bir efsane meydana getirilmiş. Orada olanların kahir ekseriyetinin onu tanımadığını biliyorum ama öyle bir efsane var ki ortada bu efsaneye o tribünlerde olanlar hepsi de maalesef farklı yaklaşımlarda... Hani diyor ya ‘o bize şah damarından daha yakın’ diye. Bunu diyecek kadar sapkın bir yapı var ortada. Bu sapkın yapıyı acaba bozar mıyız? Niye gelmek istemiyor? İşte bundan dolayı. Orada olursa efsaneleşiyor ama buraya geldiği zaman birçok şey meydana çıkacak. Tabi o çok manidardı ‘Biz hükümetimizi zora düşürmek istemeyiz’ ya senin davan yok, bir şeyin yok. Madem böyle bir durumdasın çık gel. Gelemedi. Çünkü üst akıl öyle diyordu da onun için. Şu anda yine görevini yapıyor. Nereye yönelik yapıyor? Türkiye’ye yönelik yapıyor. Bu nedir? Şimdi orada üst aklın işine geliyor bu kişi. İşine geldiği için onu kullanıyor. Çünkü dert, güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Türkiye’yi bölmek istiyorlar. Bizim milli birlik ve beraberliğimizi parçalamak istiyorlar ve bunu parçalamak için de malzeme bu. Bundan daha güzel malzeme olamaz. Bu karara vardılar. Beslediler, büyüttüler, ülkemizin üzerine bu şekilde saldılar. Türkiye’de ümmeti, milleti, aileleri parçaladılar ama inşallah şu olayın çıkışı bizim için yeni bir milattır. Adeta yeniden bir istiklal ve istikbal mücadelesinin başlangıcıdır. Ben öyle bakıyorum. ‘Sizin zor zannettiğinizde, birçok şeyde nice kolaylıklar vardır’ bir başkasında da ‘her olanda hayır vardır’ diyor.”

"TESPİT EDİLENLERİN HEPSİ AYIKLANACAK"
“2010 yılında ortaya çıkan KPSS skandalıyla devlet kadrolarına atanan FETÖ mensuplarının bulundukları görevlerden ayıklanacağını dile getiren Erdoğan, “Tespit edilenlerin hepsi ayıklanacak bir defa. Çünkü onlar hak etmediler, hak etmeyenler orada kalamaz, hak edenler de hakları iade edilmek suretiyle iade-i itibara kavuşacaklar. KPSS ile ilgili o noktada başladı zaten. Neye göre başladı, kim hak etti kazandı, kim kazanamadı? Bunları şimdi ayıklıyorlar, araştırmaları yapılıyor. Bu araştırmanın neticesinde hak etmeyenler tamamen ayıklanacak, hak edenler de orada kalacak. 2010 öncesi şu anda programda yok. 2010 itibarıyla çalışmalar yapılıyor” dedi.

"ASKERİ BÖLGELERİN ŞEHİR DIŞINA KAYDIRILMASINDA FAYDA VAR"
Erdoğan, şehir merkezlerinde bulunan askeri bölgelerin şehir dışına kaydırılmasının yerinde bir adım olacağını kaydederek, “Bunları Silahlı Kuvvetlerle istişaresini yapıp, bunlardan hangileri şu anda şehirlerin merkezinden farklı yerlere, çevreye çıkarılabilir? Geçenlerde Sayın Başbakan ifade etti, mesela diyelim ki topçu tugayları veya tank tugayları vesaire gibi, bunların hakikaten şehir merkezlerinde olması, doğru bir şey değil. Niye şehir içinde duruyor ki bunlar? Bunların artık tamamen kendi hesaplarını yapacak şekilde mevzi oluşturacak yerleri kendileri tespit edecek şekilde askeri açıdan, bunları sınırlara doğru kaydırmamızda fayda var. Ankara’nın, Konya’nın, Kayseri’nin göbeğinde, bunların ne işi var? Buralar çok önemli, aynı zamanda araziler ve bu arazilerde çok güzel yeşil alanlar, parklar, bu tür yerler oluşturmak suretiyle biliyorsunuz yeşil alan dediğiniz zaman iki yer akla gelir, ya askeri kışlalardır ya mezarlıklardır. Burada böyle bir adım atılırsa, buralar halkın tamamen emrine veyahut da orada oluşmuş konutlar vesaireler varsa bunlar yine gerek kamunun hizmetinde olacak şekilde, böyle bir planlama projelendirme yapılmak suretiyle bir de bunu ekonomiye kazandırma noktasında bazı adımlar atılabilir. Tabii bunlar ülkemiz için çok büyük bir kazanca dönüşmüş olur” açıklamalarında bulundu.
(İHA)