Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, "Fetullahçı Terör Örgütünün yanında Naziler çırak kalırlar. Savaş uçaklarıyla, tanklarla, helikopterlerle kendi halkını katletmiş bir örgüt bu" dedi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB Büyükelçileri ile gerçekleştirdiği toplantının ardından basın toplantısı düzenledi. Toplantının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Çelik, ’PKK terör örgütü değildir, çatışma ortamında ona terör örgütü denilemez, PKK çatışma ortamı söz konusu olduğu için terör örgütü olarak adlandırılamaz’ diyen bir mahkemenin ileride ’DEAŞ bir terör örgütü değildir, bu çatışma ortamında terör örgütü ifadesinden bahsedilemez’ de diyebileceğine dikkat çekerek, "Böyle bir çifte standart olmaz. Yani DAEŞ söz konusu olduğu zaman bütün dünyayı ayağa kaldıracaksınız ki kaldırmanız da doğrudur, insanlık dışı ve vahşi bir terör örgütüdür ama PKK söz konusu olduğunda sempati moduna geçiyorsunuz. Bu asla kabul edilemez. Terör örgütüne dönük bu yaklaşımı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de bir saldırı olarak görüyoruz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da, Türkiye’ye de bir saldırı olarak görüyoruz. Deniyor ki; ’Peki siyasi çözüm devam edecek mi?’, siyasi çözüm hükümet, siyasi çözüm Meclis’tir. Zaten her mesele Meclis’te konuşulur, eğer birisi Meclis’i terk ediyorsa, halktan aldığı oya terör örgütü adına ihanet ediyor demektir. Hiç kimsenin Meclis’i terk etmemesi lazım. Herkesin Meclis’te faaliyetini sürdürmesi lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi, meşru bir alan içerisinde her sözün konuşulabildiği bir yer ama mesele halkın iradesini, halkın toplumsal karakterini siyasi temsile çevirmekse, o siyasi temsil gücünü ortaya koymaksa, sözün gücüne, siyasetin gücüne uygun bir davranış sergilemekse bunun yeri TBMM’dir ama sözün gücüne, siyasetin gücüne dayanan, demokratik değerlere dayanan değil, illegal grupların gayrı meşru eylemlerine dayanan bir faaliyet yürütülecekse o kişilerin Meclis’i terk etmek gibi bir seçeneği gündemlerine almaları doğal karşılanır" diye konuştu.

"AVRUPA KOMİSYONU EN BAŞARISIZ DÖNEMİNİ GEÇİRMEKTEDİR"
Bakan Çelik, halkı ayaklanmaya çağırmanın, hendekleri bir kazanım olarak görmenin, milis güçlerinin kurulmasından bahsetmenin meşru kabul edilecek hususlar olmadığını vurgulayarak, "Basın hürriyeti, ifade hürriyeti, diğer konularla ilgili de Avrupa Birliği ile pek çok tartışmamız var. Söylüyorum, bunların resmi konuşulma platformu, 23., 24. fasıllardır. Buyrun fasılları açalım ve hep beraber ilerleyelim. Bugün itibariyle çok kırılgan bir noktadan geçiyoruz, bu kırılgan nokta Avrupa’nın içerisinde hiçbir kurum, hiçbir Avrupa sorununu çözemiyor. Sayın Juncker yine açıklama yapmış, AB Komisyonunun Başkanı’dır kendisi. Sayın Juncker bu açıklamasında diyor ki: ’Eğer bu vize serbestisi konusu olmazsa Türkiye’deki yöneticilerin hatası olacak, Türkiye’nin Avrupa’dan koptuğunu düşünüyorum’ diyor. Sayın Juncker pek çok Avrupa sorununa değiniyor ama hiçbiri için çözüm öneremiyor. Sayın Juncker konuşmasında, Türkiye ile birlikte Polonya ve Macaristan’ın da otoriterlerştiğini söylüyor. Onlar da iki AB ülkesi, Türkiye’de büyük bir Avrupa gücü. Bu otoriterleşme sözünü Sayın Juncker hangi hakla kullanabiliyor ya da Macaristan veya Polonya’dan böyle bahsediyorsa ne tür bir yaptırım kullanacak? Düşünün, Avrupa Komisyonu Başkanı yani demokratik değerleri, insan haklarını, hukuk devletini koruması gereken komisyonun başkanı Türkiye’de darbe girişimi olduktan sonra hala Türkiye’ye gelmemiştir. Buraya gelerek Türk kurumlarıyla dayanışmasını göstermemiştir. Sayın Juncker’in döneminde göç sorunu, terör sorunu, Avrupa’nın güvenlik sorunu konularında Avrupa Komisyonu en başarısız dönemini geçirmektedir" ifadelerini kullandı.

"AVRUPA’NIN YANLIŞLARINI SAYIP DÖKMEK MESELESİ DEĞİL MESELE, ÇİFTE STANDART VAR"
"Avrupa Komisyonu’na büyük saygımız var ama Avrupa Komisyonu’nu yönetenlerin şu andaki vizyonları Avrupa’da şimdiye kadar görülmüş vizyonsuzluğun en büyük örneklerinden birisidir" diyen Bakan Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Schulz açıklama yapıyor, bizim Sayın Schulz’a sorumuz şudur: Eğer demokrasiyi korumak, insan haklarını geliştirmek, hukuk devletini geliştirmek gibi ortak değerlerimizi size açık bir şekilde soruyoruz; Avrupa Parlamentosu’nun koridorlarında PKK sergisinin açılması ne anlama geliyor? Defalarca PKK’lı katillerin fotoğraflarının Avrupa Parlamentosu’nun duvarlarında sergilenmesi hakkında niçin bir açıklama yapmadınız? Niçin bunu kınamadınız? Bunu niçin protesto etmediniz? Avrupa’nın terör örgütü olarak tanıdığı terör örgütünün, ona mensup teröristlerin propagandasının yapıldığı sergilerin Avrupa Parlamentosu salonlarında açılması ne anlama geliyor? Burada Avrupa’nın yanlışlarını sayıp dökmek meselesi değil mesele, ortada bir durum var, bir çifte standart koleksiyonu var, aynı şekilde bir vizyonsuzluk durumu var. Peki bu durumda ne yapacağız? Bazı Türkiye düşmanlarının istediği gibi ve o Türkiye düşmanlarına yol veren Avrupa’da maalesef bazı vizyon yoksunlarının oluşturduğu bu tablo çerçevesinde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini zedelemeye, sakatlamaya çalışanlara tabii ki fırsat vermeyeceğiz. Biz her konuyu özgüvenle konuşmaya hazırız. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Ekim 2015’te Brüksel’i ziyaretinden sonra yeni bir sayfa açtık, katılım müzakereleri hızla ilerleyecek dedik, göç konusunda ve diğer konularda da bir ajanda ortaya koyduk. Buyurun pozitif ajandamıza dönelim, eleştirileriniz varsa herkesin herkese karşı eleştirileri var. Eleştiri demokratik bir haktır biz eleştiriden korkmuyoruz ama Türkiye’yi evrensel değerlerden kopmuş, Avrupa ile paylaştığımız demokrasi, insan hakları, hukuk devletinden kopmuş bir ülke gibi göstermek boş bir iştir. Türkiye, Türkiye Cumhuriyetinin Hükümeti, hükümetimizin vizyonu iş başına geldiğimiz 2002’den itibaren, AK Parti’nin iş başına gelişi ’Sessiz Devrim’ olarak nitelendirildi ve o günden beri de reform hükümeti olduk."

"HİÇ KİMSE KİMSEYE DERS VERMEYE KALKMASIN, KİMSE KİMSEYE PARMAK SALLAMASIN, EL SIKIŞALIM"
Türkiye’nin geleceğinde insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, siyasal katılımın daha çok yer edeceğini iddia ettiklerini söyleyen Bakan Çelik, "Teröre, aşırılıklara, yabancı düşmanlığına, islamofobiye karşı kararlı bir şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Bugün Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yeni köprüler kurma günüdür, yeni global kanallar açma günüdür, güçlü ilişkiler kurma günüdür. Sayın Merkel güzel bir söz söylemişti, ’Birbirimiz hakkında konuşmayalım, birbirimizle konuşalım’ diye. Dolayısıyla Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri için bütün bu alanı fırsata çevirebiliriz. Hem Avrupa’nın başbaşa kaldığı sorunlar hem bizim coğrafyamızda yaşadığımız sorunlar bakımından yapıcı eleştiriler ve pozitif bir ajandayla da yepyeni bir gündem, yepyeni bir süreç açabiliriz. Nitekim Türkiye’de de demokrasinin nasıl birinci sınıf bir güce sahip olduğu 15 Temmuz günü görülmüştür. Hiç kimse kimseye ders vermeye kalkmasın, kimse kimseye parmak sallamasın, el sıkışalım, bir masanın etrafında buluşalım, ortak değerler etrafında kendi özgür irademizle eşit bir şekilde konuşmaya devam edelim" değerlendirmelerinde bulundu.

"FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN YANINDA NAZİLER ÇIRAK KALIRLAR"
Bakan Çelik bir gazetecinin, "Geçen haftaki gelişmelerin ardından hem Avrupa Birliği’nde hem Avrupa Parlamentosu’nda bazı yetkililer ve gruplar Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması gerektiğini ifade ettiler. Bugünkü toplantıda bu konu gündeme getirildi mi büyükelçiler tarafından? Toplantıya katılan büyükelçiler özellikle hangi konularda eleştiri ve sorular yöneltti size? Lüksemburg Dışişleri Bakanı’nın bir açıklaması var, darbe girişimi sonrasında yaşanan ihraçları Nazi Döneminde yaşanan uygulamalara benzetmiş kendisi, bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?" soruları üzerine, "Burada bir tarih bilgisi eksikliği var, Türkiye’deki konu Nazi Dönemi uygulamalarına benzemiyor, tam tersine Naziler iktidardan gönderildikten sonra Nazilerle yapılan mücadeleye benziyor. Buna Nazi Dönemi uygulamaları demek yerine, Nazilerle yapılan mücadele sırasında ortaya koyulan demokrasiyi korumak, Nazi iktidarının etkilerini silmek için yapılan uygulamalar demek lazım. Fetullahçı Terör Örgütü’nün yanında Naziler çırak kalırlar. Savaş uçaklarıyla, tanklarla, helikopterlerle kendi halkını katletmiş bir örgüt bu. Hiç kimse bizim bu mücadeleden geri adım atacağımızı düşünmesin. Dolayısıyla söylediği argümanları 20 yıllık bir tarih yanılsamasıyla söylemiş. Türkiye’deki büyükelçiler hepsi dostumuz ve Türkiye’nin iyiliğini isteyen insanlar. Darbe girişiminden bir gün sonra TBMM’ye gittiler, Avrupa’dan pek çok yetkiliden ses çıkmazken cesaretle orada bulunmayı arzu ettiler. Türkiye böyle bir terörle mücadele içinden geçerken bin 295 kilomere sınırımızın ötesinde, Irak-Suriye sınırımızda ulusal ordu yok, ulusal polis gücü yok, burada 55-65 ülkenin baş edemediği DEAŞ’la biz baş ediyoruz. İlk defa bizim operasyonumuzla ordudaki generaller darbe girişimine karışmışken orduda bir güvenlik zaafı olmadı. Neredeyse darbe girişiminden bir müddet sonra ordu Cerablus’a girdi ve ilk defa NATO sınırları DEAŞ’tan temizlendi, 65 ülkelik koalisyon bunu yapamadı. Nitekim her yerde terör örgütleri ile mücadele etmek için mezhepçi ya da etnikçi bazı grupların oralarda fiili durum oluşturmaması için Türk Silahlı Kuvvetleri sınır ötesinde operasyon icra ediyor" şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN KESİLMESİNİ BEN AB BAKANI OLARAK İSTEMEM"
Türkiye’nin içerisinde bu kadar ağır bir darbe girişimi olduğunu ve 12 saat içerisinde atlatıldığını hatırlatan Bakan Çelik, "Böyle bir ortamda yapılması gereken şey şudur: Avrupa Liderlerinin Türkiye’ye, TBMM’de, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, Başbakakanlık’ta, Türk Kurumları ile dayanışma içerisinde olduğunu göstermesi gerekiyor ve dememelilerdi ki, ’Türkiye ile yeni sayfalar açmamız lazım, demokrasiye bu kadar güçlü sahip çıkan bir halkın olduğu yerde yepyeni bir pozitif gündem oluşturmamız lazım. Türkiye ile müzakereler kesilsin diyenler emin olun bunlar Avrupa’nın da dostu değiller, bunlar ırkçılar. Türkiye-AB ilişkilerinin kesilmesini ben AB Bakanı olarak istemem. Türkiye’nin milli çıkarları açısından AB’ye tam üyelik perspektifinin doğru olduğunu düşünüyorum. AB ile ilişkilerini kesmiş bir Türkiye, AB için iyi olmayacaktır. AB de bundan büyük kayıplar elde edecektir. Türkiye hakkında verdiği her karar, AB’nin aslında kendi hakkında verdiği karardır. Bizim arzumuz Avrupa ile daha güçlü ilişkilerin kurulmasıdır" açıklamasını yaptı.

İDAM CEZASI
İdam cezasının gündeme getirilmesine ilişkin soruyla ilgili de Bakan Çelik şunları kaydetti:
"Vatandaşlarımızın gösterdiği bu tepkiye kimse yanlış ya da doğru değer yükü şeklinde eleştiri getiremez. Vatandaşın talebi demokrasilerde esastır. İdam cezasının gelip gelmeyeceği tamamen halkın takdiri olacaktır. Siyasetçiler nihayetinde halkın takdirine boyun eğmek durumundadır. Bunun karşılığında AB müzakerelerinin kesilmesi gibi bir durum, zaten onu ifade ediyorlar. Benim AB Bakanı olarak görüşüm, AB ile müzakerelerinin devam etmesidir. Güçlü ilişkide bir kesinti ortaya çıksın istemem."

RAKKA OPERASYONU
Bir gazetecinin, Rakka operasyonuyla ilgili Türkiye’ye bir bilgilendirme yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Bakan Çelik, Suriye’de olduğu gibi Rakka meselesinde diğer meselelerde görülen sorunun orada herkesin bir hesabının olduğunu belirterek, "Herkes bir şekilde belli bir bölgeyi tutup, diğerlerini dışarıda bırakarak, orada kendi fiili otoritesini kurmak, kendi uydu devletini gerçekleştirmek istiyor. Bu şekilde planı olmayan tek ülke Türkiye’dir. Biz Irak’ta Irakçıyız, Suriye’de Suriyeciyiz. Başika hem Kuzey Irak’ın hem Bağdat’ın hem Musul’un hem diğer yerlerin güvenliği için oraya getirilmiştir. Bu herhangi bir grubun başka gruba karşı güvenlik tehdidi oluşturan bir şey değildir. Kuzey Irak yönetimi ile yakın zamanda arkadaşlarımız oradaydı. Sayın Barzani ile görüştüler. Güçlü şekilde diyalog sürüyor. Bağdat yönetimiyle de bu diyalogların güçlü olmasını istiyoruz. Karar verilen şey şu: Bir takım haberler üzerinden Türkiye ile ilgili konuşulmaması, somut sahadaki gerçeklikle ilgili konuşulması çünkü biz oraya oradaki halkın güvenliği ve hükümetin davetiyle gittik, hiçbir şekilde orada bulunmamız gayrı meşru değildir. Irak’taki bazı siyasetçiler de orada hesabı olan başka devletlerin telkiniyle Türkiye’ye karşı herhangi bir şekilde açıklama yapmamalıdırlar. Oradaki askeri varlığımız gerektiği kadar kalacak" dedi.
(İHA)