CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Siirt’in Şirvan ilçesinde bir maden ocağında meydana gelen göçükle ilgili “Aklı başında hükümetler kaza gerçekleşmeden önlemini alır. Biz Türkiye olarak işçi kazalarında neden Avrupa’da birinci, dünyada ikinciyiz” dedi.
Trabzon’a partisinin İl Başkanları Toplantısı’na katılmak üzere dün akşam gelen ve toplantının yapılacağı otelde geceyi geçiren Kılıçdaroğlu, sabah kahvaltısında STK ve parti temsilcileri ile buluştu. Kahvaltı sonrasında Kılıçdaroğlu, gündemi değerlendirdi. Konuşmasına Siirt’in Şirvan ilçesinde yaşanan maden kazası ile başlayan Kılıçdaroğlu “Türkiye iş kazalarında neden Avrupa’nın birincisi neden en çok iş kazasında ölümler Türkiye’de Avrupa’da birinci dünyada ikinciyiz. Aklı başında olan yöneticiler yani ülkeyi yönetenler geleceği düşünerek karar alırlar. Önlemini alırsınız bütün eksikleri giderirsiniz sonunda işçiye dersiniz ki arkadaş yer altında çalışın. Biz kaza olduktan sonra önlem alıyoruz. Aklı başında olan hükümetler kaza gerçekleşmeden önce önlemini alıyor aramızdaki temel farklılık budur. Bu farklılığı bugüne kadar emin olun bu hükümete anlatamadık. Ya önceden önlem alın Avrupalı nasıl alıyorsa siz de alın Japonya nasıl alıyorsa siz de alın. Kurallar belli niye biz yapmıyoruz talimatlar belli niye biz yapmıyoruz. Kaza oluyor işçi hayatını kaybediyor hep beraber ağlıyoruz. Avrupalı öyle yapmıyor. Ondan sonra ben önlemimi aldım ne yapalım Allah’tan geldi dersiniz. Biz her şeyi Allah’a emanet ediyoruz. Kendi kusurlarımız bile Allah’a havale ediyoruz. Bu doğru değil” şeklinde konuştu.

“CHP İKTİDARINDA NEREDE KAÇAK ÇAY GÖRSEK TOPLAYACAĞIZ VE ALANDA İMA EDECEĞİZ"
Fındık ve çayın bu bölgenin geçim kaynağı olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Doğu Karadeniz ‘in kilit illerinden birindeyiz Trabzon’un Fatih’ten bu yana önemli bir kent olduğunu bütün dünya biliyor aslında. Yavuz Sultan Selim’in 24 yıl yönettiği Trabzon. Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu kent Trabzon. Trabzonlu bir Osmanlı Padişahıdır. Trabzonlular sadece kendi tarihleriyle değil kültürleri ve sanatlarıyla da ne kadar gurur duysalar azdır. Trabzon Türkiye’nin bereketli illerinden birisidir. İki ürünü var fındık ve çay. Çayı Rize ile fındığı bütün Karadeniz ile paylaşır. İki ürün de bu bölge için stratejiktir iki üründür. Çünkü iki ürün bu bölgenin temel geçim kaynağıdır. Eğer devlet bu ürünleri startejik ürün olarak kabul etmezse bu iki üründen beklenen geliri bölge halkı alamaz. Alamazsa göç verir. İnsanlar iş için başka yerlere giderler. Eskiden burası 8 milletvekili çıkarırdı, şimdi 6 milletvekili çıkarıyor. Kaybettirene oylarımızı verdik şimdi şikayet ediyoruz. Başkasından şikayet edeceğimize önce kendimizi sorgulamalıyız. Çay üretimi stratejik bir üründür. Türkiye’nin bir bölgesine gidin tamamı kaçak çayla besleniyor. Valisi de kaymakamı da emniyet müdürü de de esnafı da sanayicisi de kaçak çay içiyorlar. Sonra gelip bu bölgede sizlere nutuklar atıyorlar. CHP iktidarında nerede kaçak çay görsek toplayacağız ve alanda imha edeceğiz. Nokta, ya kendi ülkemizin çayını tüketiriz ya da hiç tüketmeyiz. Bize göre milliyetçilik duru. Lafla milliyetçilik olmuyor” diye konuştu.

“FINDIK FİYATLARINI TÜRKİYE’NİN BELİRLEMESİ LAZIM"
Yıllardır Türkiye’nin kendi fındık fiyatını belirlemediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Fındık fiyatını Türkiye’nin belirlemesi lazım. Yıllardır fındık fiyatını Türkiye belirlemiyor. Dünya fındık borsası neden Türkiye’de olmasın. Bir malı dünyada en çok kim yönetiyorsa o borsanın o ülkede olmazı lazım. Fındığımız var deniyor ürettik deniyor güzel bir sene durumu çok iyi ertesi sene felaket. Neden fındık üreticisinin alın terinin başkalarına peşkeş çekiyoruz Ben düşürdüm ama kusura bakmayın ama önce fındık üreticisinin bunu düşünmesi lazım. Aklınızı kullanmanız lazım. Benim aleyhime çalışan benim alın terimi batılara peşkeş çekene ben oy vermeyeceğim demeliyiz. Bunu yaparsak fındık ve çay hak ettiği yere kavuşacaktır. Trabzonspor’u kim görmemezlikten gelir. Türkiye ligi kupasını Anadolu’ya taşıyan ilk takımdır. Hepimizin gurur duyması gerekir o başarıya imza atmıştır. Birden fazla kupayı Trabzon’a getirmiştir böylece 3 büyüklerin yanına 4 büyükler sözünü yerleştirmiştir. Bu Anadolu’nun gururudur” ifadelerin kullandı.

“MERKEZ TÜRKİYE PROJESİ ORTADOĞU’NUN BARIŞ ANAHTARIDIR"
Karadeniz ve Akdeniz’i buluşturmak zorunda olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Hep Doğu’dan Batı’ya yollar gider demiryolları gider. Yine Güney’den Kuzey’e gitmez. Bu iki denizi niye birleştirmiyoruz. Merkez Türkiye projesini açıklamıştık. Projenin ana fikri budur. Trabzon Ve Samsun limanlarını Mersin ve İskenderun limanlarıyla buluşturmamız gerekiyor. Lojistik açıdan Türkiye hak ettiği yere şuana kadar almış değildir. Merkez Türkiye projesi dünyada uygulanan 3 büyük projenin 4.’südür. Bu proje Ortadoğu’nun barış anahtarıdır. Arap da kazanacak Rus da kazanacak Türk Cumhuriyeti de kazanacak. Avrupalı da kazanacak. Ama merkez Türkiye olacak. Asya ve Avrupa arasındaki köprüyüz bu coğrafyayı değerlendirmekten aciz bir yönetim anlayışımız var. Türkiye’nin her tarafına sanayi götürmek zorundayız. İpekyolu var biliyorsunuz Çin’den başladı burnumuzun dibine kadar gelecek. Niye demiryolunu biz oraya bağlamıyoruz. Trabzon’a niye demiryolu gelmiyor. Sabah kahvaltıda bir arkadaşım söyledi, Türkiye geri kalmış bir ülke değil geri bıraktırılmış bir ülkedir diyor. Önünüze öyle bir sorunlar çıkartıyorlar ki siz o sorunlarla boğuşurken geri kalıyorsunuz. Hep birlikte Türkiye’nin geleceğini düşünmek zorundayız.”

“İŞSİZLİK BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN ANASIDIR. BUNU KİMSE UNUTMASIN"
İŞKUR’da kura ile elamanların alınması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Sorunların bir kısmı Trabzon bağlantılı ama Türkiye’nin neresine giderseniz gidin 3 aşağı 5 yukarı sorunlarla hep karşılaşırsınız. Aynı işsizlik her yerde sorun ister Hakkari’ye gidin isterseniz Maraş’a her yerde aynı. Yüzde 20 işsizlik. 15-24 yaş aralığında 5 milyon 500 bin çocuğumuz var. Çalışmıyorlar. İnsanı kullanamıyoruz. 21. yüzyılın en önemli kaynağı beşeri kaynaktır. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır bunu kimse unutmasın. İŞKUR aracılığı ile 7 aylı bile olsa istidam edilmek için alınan elemanlar var. Sayın Binali Yıldırım’a buradan çağrı yapıyorum. Kura ile alın bu elemanları. 10 kişi çalışacak yere 7 bin kişi başvuruyor. Bu rakam bile ayıbın büyüklüğünü gösteriyor bize.”

“TÜRKİYE İYİ YÖNETİLMİYOR"
Doların başını alıp gittiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle devam etti:
“Dolar aldı başını gidiyor. Önce dediler ki dolardan bize ne kardeşim. Siz kendi işinize bakın. Bir ülkede bir ülkede dolar aldı başını gidiyorsa artan fiyatların hesabını kim verecek yapılan zamların hesabını kim verecek ekonomi iyi değil iyi yönetilmiyor. Türkiye iyi yönetilmiyor. Bir dönem her taraftan dolar fışkırıyordu. O ortamda Türkiye’yi yönetmek kolaydır. Kendi tarihimiz bile yeteri kadar bilmiyoruz. Kendi tarihimizi bilmeyenler tarafından yönetiliyoruz. Türkiye tarihinin en büyük dış politika yenilgilerini bu dönemde yaşamıştır. Suriye, Irak, Mısır, Libya, Avrupa Birliği ve Rusya ile kavgalıyız. Niye kavga ediyoruz. Kavganın faturası kime çıkıyor esnafa, üreticiye çıkıyor. Turizm işletmecilerin çıkıyor. Turist gelmiyor. Yabancı gelip yatırım yapıyor hangi gerekçe ile yatırım yapsın. En önemlisi bir ülkenin bir başka ülkenin Cumhurbaşkanı bir başka ülke birliğinin parlamento başkanına terbiyesizi sözcüğünü kullanırsa çok şey kaybedersiniz. Böyle bir laf asla kullanılamaz. Orada kahvede konuşu gibi kimse konuşamaz. Konuşmamalıdır zaten. Kahvede oturduğunuz gibi konuşursanız Cumhurbaşkanlığı makamına hak ettiği değeri vermezsiniz. O ağırlığı kayba uğratırsınız.”

“DARBE İLE MÜCADELEYE EVET AMA KARŞI DARBEYE HAYIR"
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’de ilk kez büyük bir ortak payda oluştuğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu “Bu ortak payda içinde hepimiz demokrasiyi savunduk. Bundan daha güzel bir şey olamaz. Yapılması gereken darbe girişimde bulunanları alınarak yargıya teslim edilmesidir. Olağanüstü hal ilan edildi o da meşrudur. Biz destek vermedik ama yetki alındığına göre meşrudur. OHAL’in yasal sınırlar içinde kullanılması lazım. Ne yaptık tam tersini oldu. Ben merak ediyorum Maarif Vakfı’nın üyelerine verilecek olan aidat neden OHAL ile belirlenir. Rektör seçiminin kaldırılmasının darbeyle ne ilgisi var ? neden parlamento devre dışı bırakılıyor. Biz bunları eleştirdiğimiz için hükümet tarafından biz suçlanıyoruz. Biz haklıyız. Biz işverenlerin üzerine baskı kurulmasına karşıyız. Bir milyonu aşkın mağdurun oluşturulmasına karşıyız. Babayı atıyorsunuz hapse çocuğa da iş vermiyorsunuz açız diyorlar bunlar ağacın köküne yesin diyorsun. Olmaz, olamaz. İnsan haklarına aykırıdır. İnancımız insan haklarına aykırıdır. Neden bunu oluşturuyorsun. Git darbecileri yargıla itiraz eden oldu mu hayır. 15 Temmuz darbe girişiminden hükümetin önceden haber var mıydı yok muydu bugüne kadar cevap yok. ‘Yoktur’ diyemiyorlar ‘vardır’ da diyemiyorlar, Biz biliyoruz ki önceden haberleri vardı. Gerçekler ortaya çıkacak hep birlikte mücadele edeceğiz. Biz söyledik biz bunu sonuna kadar söyledik darbeden bu millet çok çekti. Darbe ile mücadeleye ‘evet’ ama karşı darbeye ‘hayır’ ne darbe ne dikta tam demokrasi. Herkes düşüncelerini özgürce söylemeli” ifadelerini kullandı.

“NE DİYORLAR, PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI"
“Bütün bu dertler varken Türkiye’nin derdi bir tane” diyerek konuyu AK Parti’nin partili cumhurbaşkanlığı ve başkanlık sistemi tartışmalarına getiren Kılıçdaroğlu “Bütün derdimiz bunun üzerine. Dolar çıkmış önemli değil, uyuşturucu suçları artmış hiç önemli değil. İşsizlik 6 milyon işsizimiz var, hiç önemli değil. Maden kazasında bu kadar işçi ölmüş hiç önemli değil, bir kişi nasıl başkanlık koltuğunu verebiliriz bu önemli. Anayasa’nın 104. Maddesi Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri ilk fıkrasını okuyorum, Cumhurbaşkanı devletin başıdır bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini birliğini ifade eder. Anayasanın uygulanmasını kirlenmesini değil. Devlet organlarını düzenli ve uyumlu çalışmasını düzenler tarafsızlık bu nedenle önemlidir bu nedenle tarafsızlık üzerine yemin ederler. Bir partiyi değil bütün partileri temsil ederler zengini fakiri değil işçiyi işvereni değil herkesi temsil eder. Şimdi bunu değiştiriyorlar ne diyorlar partili cumhurbaşkanlığı. Biz buna başkanlık demeyelim. Çok yanlış anlaşılıyor. O zaman devletin bütünün temsil eder mi hayır CHP olarak bizi temsil etmez Abdullah Gül, Ahmet Necdet Sezer, Süleyman Demirel, Turgut Özel bizi temsil ediyordu. Ama hiç biri partili değildi. Bir partiyi temsil ederseniz devletin uyumunu sağlayamazsınız” görüşlerini savundu.

“BİR ÜLKENİN REJİMİNİ BİR PARTİ BELİRLEYEMEZ"
Tüm bu yaşananların ülkede rejim tartışmalarına neden olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bununla siz rejimi değiştirme istiyorsunuz rejim değişikliği söz konusu değil diyorlar. Milleti aptal yerine koymaya kimsenin hakkı yok. Bir kişi bütün yetkilere sahip olacak. Tam başkanlık getiriyorlar Amerikan modeli mi onunla da ilgisi yok. ABD Başkanı Büyükelçi tayin edemez senato tayin eder. Başkanlık farklı bir şeydir. Bir ülkenin rejimin bir parti belirleyemez. 140 yıldır parlamenter sistemimiz var. 140 yıllık bütün tecrübeyi atıyoruz yenine yepyeni bir sistem getiriyoruz bir kişinin arzusu üzerine. Bu ülke deneme tahtası değil bu ülkeyi deneme tahtası haline getirirseniz kan akar, gözyaşı dökülür. Buna izn vermemeliyiz. Bu doğru değildir. Herkesin sağduyu ile düşünmesi lazım. İngiletere’de yazılı anayasa bile yoktur. Ama hiç kimse İngiltere’yle sizin anayasanız yok demiyor. İngiltere’de demokrasinin beşiğidir diyorlar. Onların köktü gelenekleri var. Biz bütün gelenekleri yerle bir ediyoruz. Bir kişinin arzusu bir kişinin beklentisi üzerine bir ülkenin rejimi değiştirilemez. Bunu yapanlar bu ülkeye ihanet içindedirler” dedi.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Kılıçdaroğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Türkiye darbe hukukundan arınmadıkça bu ülkeye demokrasi gelmiyor. Milletin vekilini millet seçmiyor milletin vekilini liderler seçiyor. Biz ön seçim yapıyoruz diğer partiler yapmıyor. Ön seçim olmayınca ne oluyor parlamentoda milletvekilleri özgür iradeleri kullanıyorlar. Türkiye 12 Eylül darbe hukukundan arınmak zorundadır. Arınırsa Türkiye’ye demokrasi gelmiş olur. Bunu Türkiye’nin bekası için savunmak zorundayız…Başkanlık sistemini iki kişi istiyor. Israrla biri içeride biri dışarıda. Dışarıda olanı biliyorsunuz Sayın Erdoğan başkanlık sistemin olsun diyor. Bir tanesi de içinde. O da Abdullah Öcalan. Türkiye’nin bekasını, geleceğini, birliğini ve bütünlüğü ben nasıl düşünüyorsam, sokaktaki esnaf nasıl düşünüyorsa, ayakkabı boyacısı nasıl düşünüyorsa eminim sayın Bahçeli’de aynı duyarlılıkla düşünmek zorundadır. Bu ülkenin bekasını hep birlikte savunmak zorundayız. Bu ülke altın tepsi içinde biz sunulan bir ülke değil. Şehitler vardır, gözyaşı vardır. Bir tek CHP’li varsa parlamentoda kimsenin buna gücü yetmez.”
(İHA)