CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Parlamentolar kanun çıkarma fabrikaları değildir, hala bu gerçeği eğer bu ülkeyi yönetenler öğrenememişse biz bunlara Allah aşkına neyi öğreteceğiz" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Hukuk ve Seçim İşleri Genel Başkan Yardımcılığı tarafından Marriot Otel’de düzenlenen ’Anayasa Çalıştayı’na katıldı. Toplantıda, yeni anayasa çalışmalarına değinen Kılıçdaroğlu, "Bugün önemli bir çalışma yapıyoruz. Çalışmanın ana aktörü biz değiliz. Ana aktörü, yıllarını anayasaya, anayasa hukukuna harcamış olan saygıdeğer hocalarımız. Milletvekillerimiz, toplum bilgilensin diye yaptığımız bir organizasyon. Bu çalışmada pek çok gerçek bu işin uzmanları tarafından dile getirilecektir. Bizler de bilgilenmiş olacağız. Bizlerin de bilgi dağarcığı zenginleşmiş olacak. Tartıştığımız anayasa, adına 1982 anayasası dediğimiz anayasa. Bunun öncesi ve sonrası da tartışılacaktır. Bu anayasa, bizim tarihimizde en çok tartışılan, değişikliğe uğramış anayasadır. Halkın yüzde 91.37 oyla halkın referandumla kabul ettiği bir anayasadır. Bu kadar ezici bir çoğunlukla kabul edilmesinin arkasındaki gerçekler nedir? Bir darbe sonrasında, darbeciler iktidardayken, böyle bir anayasaya ’evet’ diyen bir kitlemiz vardı. Bunların hepsinin oturulup konuşulması gerekiyor, geleceği daha sağlıklı belirleyebilmek açısından. 1982 anayasasında, 100’ün üzerinde madde değişti, yeni maddeler ilave edildi, bazı maddeler eklendi. Anayasayı şöyle düşünmek gerekiyor, ’bütün bu değişikliklere karşı acaba darbe ruhu hala varlığını koruyor mu?’ Darbenin ruhu korunuyor mu? Bunun üzerinde de durulması ve düşünülmesi gerekir. Kuşkusuz, tek başına anayasayı ele almak da doğru değil. Anayasa darbe ruhunu taşıyan bir üst hukuk normuysa, aynı ruhu taşıyan alt hukuk normlarının da olduğunu bilmemiz gerekiyor. Biz, tartışmalarımızda sürekli olarak darbe anayasasından değil, bir darbe hukukundan söz ederiz. Anayasaya uygun olarak, yani darbe ruhunu içine sindirmiş bir anayasa paralel bir darbe hukuku oluşturmak, darbecilerin temel görevlerinden birisi bu olmuştur" ifadelerini kullandı.
"Bugün, Türkiye’nin önündeki tablo bu acı tablodur" diyen Kılıçdaroğlu, "Darbe hukukunun kendi özel koşullarında oluştuğunu biliyoruz. Darbe dönemlerinde düşünceyi ifade özgürlüğü yoktur. Düşünceyi ifade özgürlüğünün olmadığı ortamlarda, dayatma kültürünün doğal bir sonucu olarak darbe ruhunu taşıyan bir hukuk getirilir, anayasa ve yasalarla ve bir darbe hukuku külliyatı oluşmuş olur. Bugün, Türkiye’nin önündeki en temel sorun, darbe hukuku külliyatından Türkiye’nin arındırılmamış olmamasıdır. Biz ısrarla, TBMM Başkanına yazdığım mektupta da, anayasa dahil darbe hukukundan Türkiye’yi tamamen arındıracaksak, eş zamanlı da birlikte ele alacaksak, biz bunu yapmaya hazırız. Her türlü katkıyı yapmaya da hazırız. Bu kadar açık bir çek vermede hiçbir sakınca görmedik. Türkiye, eğer uygar dünyanın bir parçası olacaksa, özgür dünyanın bir parçası olacaksa, insanlar düşüncelerini özgürce açıklayabileceklerse Türkiye’nin darbe hukukundan arınması gerekiyor" şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Alt hukuk normları nedir ve önemi nedir? 3 örnekle sunmak isterim. Birinci örnek şudur, 1982’de kabul edilen ve değişmeyen bir maddemiz var, basın hürdür, sansür edilemez. Yeni bir anayasa yapsak belki aynı cümleyi kullanacağız, dönüp günümüze bakıyoruz, basın gerçekten hür mü? Herhalde bunu en iyi basın çalışanları bilirler. Basının özgür olmadığını. Eğer, bir ülkede 1980 darbesinden yıllar sonra 142 gazeteci hapisteyse o ülkede basın özgürlüğünden bahsedemezsiniz. Bunlar anayasanın bu hükmüne rağmen, hangi gerekçeyle içerideler? Az önce söylediğim, darbe hukukunun öngördüğü kalıplar içinde oluşturulan hukuk ve yargıyla içerideler. Yine aynı şekilde, ’yargı bağımsızdır, kimse emir ve talimat veremez’ diyor, yargıya. Sonra bir değişiklik yaptık, AB standartlarına uyalım diye, yargı ile ilgili genelge de çıkarılamaz dedik. Dönüp bugün bakıyoruz, ’yargı bağımsızdır’ diyen var mı?. ’Yargıya emir ve talimat verilmiyor’ diyen var mı? Miting meydanlarından çağrı yapılıyor. Savcı harekete geçiyor, mahkeme alıyor, tutuklayıp hapse koyuyor. Öyle bir atmosfer ki yargıcın önüne çıkan kişi tutuklanmazsa yargıç kendi geleceğinden kaygı duyuyor. Eleştirilmemek için yargıç, ’atın içeri’ diyor. Yine 12 Eylül anayasası, değişmeyen maddelerden birisi, ’toplantı ve yürüyüş yapma hakkı silahsız ve saldırısız olmak koşuluyla izin almadan serbesttir’ diyor. bugün 4 kişinin yanyana yürümesi bile mucize. Bizim darbe hukukundan hangi gerekçeyle söz ettiğimizi ifade etmek için bunları anlatıyorum. Bir bütün olarak Türkiye, darbe hukukundan arındırıldığı zaman çağdaş bir ülke olabilir."
Büyümenin dinamiğinin hukuk olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "O zaman gerçekten öne çıkmış olabilir ama bunların olmadığı yerde bunlar mümkün değildir. Düşünceyi ifade özgürlüğünü sadece söyleriz ama gerçekleştiremeyiz. Bugün ne yapılmak isteniyor? Bugün deniyor ki bir anayasa değişikliği yapalım, önce buradan yola çıkıldı, arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra sistemi değiştirelim, rejimi değiştirelim, parlamenter sistemden vazgeçelim, başkanlık sistemini getirelim. Nasıl bir Başkanlık sistemi? Hayır, Türkiye’ye özgü bir başkanlık seçimi. Bir ülkenin rejimini bir kişi belirleyemez. Bir kişinin arzusu üzerine rejim değişmez. Bir ülkenin rejimini o ülkenin tarihsel koşulları belirler, siyasal koşulları, sosyolojik koşulları belirler. Amerika’da neden başkanlık vardır? Almanya’da eyaletler var ama parlamenter sistemler var. İngiltere’de parlamenter sistem var ama Kraliçe de var. Tarihini bilmezseniz, İngiltere’deki sistemi anlayamazsınız. Türkiye’nin en temel sorunu, Türkiye’nin tarihini bilmeyen sığ bir kültüre sahip kişiler tarafından yönetilmiş olmasıdır" dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin 140 yıllık bir parlamenter sistem deneyimi olduğunu hatırlatarak, "Uzun bir mücadele sonunda ve bedeller ödenerek bu sistem yaşatılmıştır. Şimdi kir kişinin arzusu üzerine 140 yıllık bir çabayı alıp bir tarafa atacağız ve Türkiye’ye özgü bir Başkanlık Sistemi getireceğiz, neden? Bir, Allah’ın kulu çıkıp haklı bir gerekçe söylesin. Bir kişinin arzusu üzerine bunlar yapılır mı? Şunu söylüyorlar, ’Parlamento yeteri kadar çalışmıyor’, parlamentoyu kanun çıkarma fabrikası olarak görmek kadar büyük bir hata olamaz. Parlamentolar kanun çıkarma fabrikaları değildir, hala bu gerçeği eğer bu ülkeyi yönetenler öğrenememişse biz bunlara Allah aşkına neyi öğreteceğiz. Alfabenin A harfinden başlasınlar, sadece bunu öğütleyebiliriz. Eğer parlamentolar her olaya özgü yasa çıkarırlarsa, mahkemeleri kapatalım o zaman, içtihatlar neden vardır? Parlamentonun kanun koyma yetkisi yargıcı tanınmıştır. Eğer yasada açık bir hüküm yoksa, yasanın ruhuna uygun olarak kendisine kanun koyucunun yerine koyar ve hüküm gerçekleştirir. İçtihatların varlık nedeni budur" açıklamasında bulundu.
(İHA)