61SAAT HABER SERVİSİ / ÖZEL HABER
AHMET ÖKSÜZ

Samsun'dan Artvin'e kadar olan yaylaları birleştirme projesi olan "Yeşil Yol Projesi" için planlanmış bir proje olmadığının altını çizen Erdin, "İsmi çok güzel olabilir ama o tahribatın önüne geçmiyor. HES'ler de başlarken çok iyi niyetle başlandı. İşlerini görüyorlar gerisi ne olursa olsun diyorlar" dedi.
Trabzon'un yeşil görüntüsünün her geçen gün kaybolduğunu söyleyen Erdin, sanal olarak yetiştirilen yeşil alanların doğal alanların yerini tutmayacağını ifade etti. Sanal alanda yetiştirilen bitkilerin tamamen görsel amaçlı olduğunu belirten Erdin, "Geleceği olmayan türler dikiliyor. Sanal olarak yetiştirilen bir Zağnos Vadisi'ni, Erdoğdu'da yapılan botanik bahçeyi ele alalım. Bu sanal olarak yapılanlar doğal olanların yerini tutmaz. Ormanlarımız korunarak esas olan yeşilliğimizin devam ettirilmesi gerekir" dedi.

  BİZE YOL DEĞİL, YEŞİL ÖRTÜ LAZIM!
Yeşil Yol Projesi için afaki bir şekilde geliştirilmiş bir proje olduğunu kaydeden Erdin, şunları ekledi: "Bize yoldan ziyade yeşil örtü lazım. Adının yeşil olması o doğayla örtüşeceği veya doğaya zarar vermiyeceği anlamına gelmiyor. İsmi çok güzel olabilir ama o tahribatın önüne geçmiyor. HES'ler de başlarken çok iyi niyetle başladı. İşlerini görüyorlar gerisi ne olursa olsun diyorlar. HES yapılıyorken derede yüzde 10 su bırakılması gerekiyor. Devletin bazı birimleri denetliyor ama hergün mü denetliyor? HES'in getirisi ne götürüsü ne? Önce onu hesaplamak lazım. Bütün faaliyetler insanların yaşaması için ama zararı da biz görüyoruz.

  AYAKLARI YERE BASAN İŞ DEĞİL!
Yeşil Yol Projesi ile ilgili aklında büyük soru işaretleri olduğunu belirten Erdin, "Doğanın tahrip edilerek, insanlara bişiler kazandırılması kandırmacasına inanmıyorum. Ayakları yere basan iş değil bunlar. Yolu her zaman yaparsın. Bu insanlara önce, sağlıklı yaşaybilecekleri alanlar lazım. Yeşil yolun neticesi ne olacak. Merak ediyorum" dedi.

TRABZON, TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜSTÜNDE
Trabzon'da Türkiye ortalamasına baktığımız zaman orman alanlarının daha fazla olduğunu kaydeden Erdin, Türkiye'de yüzde 26, Trabzon'da yüzde 38 bilgisini vererek, şunları ekledi: " Ama bunun ancak yarısı istenen durumdadır. Diğer kalan yarısı ise vasıfsız, imar edilmeye muhtaç ormanlardır. Geçtiğimiz yıllarda tahribat çok fazla idi. 10 yıl öncesin mesela. Çünkü vatandaşların ihtiyaçları çok fazla idi. Bu da gittiçe azaldı. Tüp, doğalgaz ve kömürün gelmesiyle insanlar tembelleşti. İhtiyaçlarını ormandan karşılamaz oldu. Talepler ihtiyaçlar arttı. Ormanlar insanların ihtiyaçlarını karşılamaya yetemez oldu. Dolayısıyla köyden kente göç oldu. Ormanlar üzerindeki baskı azaldı. Kaçak kesimler bitti demek mümkün değildir. Mutlaka var ama minimum durumdadır."

HES TAHRİBATININ ÖNÜNE GEÇİLMİYOR
HES'ler planlı yapıldığı zaman ülkenin faydasına olan tesisler olduğunu ancak plansız bir şekilde gerçekleştiğini ifade eden Erdin, şu ifadelere yer verdi: "HES'lerin öncelikli olarak planlaması yapılması lazım. Önceden bir tabir vadı: 'Su akar, Türk bakar' diye, ama su aktığı zaman da etrafını renklendirir yeşillendirir. İnsanın yerleşimi suyun yanındadır. Su kısacası hayattır. Su, sadece insana hayat vermiyor, oradaki bitkilere, canlılara da hayat veriyor. Ama bu yapının önüne geçtiğiniz zaman ölüme neden oluyorsunuz. Oradaki doğal yaşam yok oluyor. Ormancılıkta asıl olan; Doğayı taklit etmektir. Allah'ın yarattığını devam ettirmektir. Esas ilke sürekliliktir. Olmaması gereken yere dışardan bir müdehale ile oraya HES yapıldığı zaman yaşanan tahribatın önüne geçmek zor oluyor."

ZARARINI ZAMANLA GÖRECEĞİZ!
Devam eden Erdin, "Doğu Karadeniz Bölgesi arazi yapısı olarak çok sarp; dik bölge. En ufak bir müdehalenizde tahribat beklenenin çok üzerinde oluyor. Gözün gördüğü, gönlün sinderemedği işler oluyor. HES'lerin olumsuzlukları ilk etapta görmüyoruz belki ama bunların zararlarını zamanla göreceğiz." dedi. 
 
RANT ELDE ETMEK İÇİN 10 KURUŞUN HESABI YAPILIYOR!
Kanla kaybedilen topraklar geri alınır ama erezyonla kaybedilen toprakların geri alındığını hiçbir tarih kitabı yazmadığının altını çizen Erdin,  ana kaya açığa çıkmışsa artık onun geri dönüşü olmadığını ekleyerek şunları kaydetti: "Ormanın yetiştirilmesi bakımı; çocuk yetiştirmek gibidir. Siz neslinizi devam ettirmek istersiniz. Bu bize emanet verildi. Bu bize tahrip edelim diye verilmedi. Bugün rant elde etmek için 10 kuruşun hesabı yapıp, yarını düşünmeden olmaz. Dalyan Barajı'nı yaptık ve Trabzon artık temiz su içeçek dedik dimi? Onun devamlılığının olması için o havzaya su getiren ormanların korunması lazım. Temiz suyun yegane kaynağı ormanlardır. Bitki örtüsü olmazsa suyun süzülmesi mümkün değil"

ÇOCUKLAR STRES YUMAĞI OLDU
Çocukların artık yeşili televizyondan izlediklerini ifade eden Erdin, "Çocuklarımızın ayağı toprağa basmıyor artık. Çocuklarımız toprağa basmadığı için hepsi birer sitres yumağı adeta. Yollar doğanın parçasıyla, insanlarda doğanın parçası. Doğayla bir bütün olmamız lazım. Betonlaşıyoruz, geleceğimizi karartıyoruz. Bizim torunlarımız nerede yaşayacak. Yetkililer sorumluluklarını bilip ona göre hareket etmeleri lazım" diye konuştu.

MEDENİYETİ ÖĞRETTİK DE NE OLDU?
Erdin, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Avrupa'da şehrin ortasında orman var. Oradakiler de insan, buradakiler insan değil mi? Medeniyeti biz onlara öğrettik, diyerek duruyoruz. Öğrettikte ne oldu? Biz hep yerimizde saydık. Yerimizde de saymadık, hep geriye gittik. Gözümüzü ne bürüdü de bu vaziyete geldik. Şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz lazım."

NEYLE ÖVÜNÜYORUZ?
Erdin, "Trabzon'uz kaç bin yıllık tarihimiz var diyip övünüyoruz. Neyle övünüyoruz. Sadece fotoğraflara bakıyoruz değil mi?  Çocukluğumdaki yüzlerce bahçeli tarihi evlerin hiçbiri kalmadı. Bunları korusaydık kötü mü olurdu? Bir kaçtane kalmış, onlara da gıptayla bakıyoruz. Bunların yerine apartmanlar dikildi" diyerek sohbeti sonlandırdı.