Trabzon meydanına şöyle bir göz attığınızda, özellikle de Trabzon halkının tatile köylere çıktığı bu dönemde, her tarafın tanımadığımız insanlara dolup taştığını görebiliyorsunuz.

Önceleri genelde, bu aylarda gurbetçierin ve Avrupa’dan dev konaklamalalı seyir gemilerinin ettiği şehir artık bir arap şehri görünümünü almış durumda.
Yok yok kesinlikle şikayetçi değilim bu husustan, aksine şehrimizin artık gerçek manada ilgi duyulan bir şehir olması beni gururlandırıp sevindiriyor.
Keşke diyorum Criuse yani seyir gemilerini de kaçırmasaydık.

Keşke zamanında gelen rusları da kaçırmasaydık da, bugün bir italya gibi, bir Fransa gibi olabilseydik turizmde.  
Trabzon’da İnsanların kalitesini tartışan kesimler var, bunlar kaliteli Arap, bunlar zengin Arap bunlar fakir arap, bunlar pis arap…
Turist turistir, haddini, yerini, nerede olduğunu ve nasıl davranacağını bilebildiği müddetçe.
Evet turistte kendini, haddini ve yerini bilecek.

Bizlerde vatandaş olarak, onlara gereken nezaketi göstereceğiz.

Şu anda Trabzon’da tüm sektörler turizmden ekmek yiyor, yasal yiyenler de var gayri yasal yiyenlerde.
Ama şöyle bir gerçek var ki biraz kontrolsüz gidiyoruz.
Kafasına göre işliyor olaylar. Bir kural bir sistem yok.
Her sitenin önü tur araçlarıyla dolu, oteller doluluk oranlarını tamamlayabilmiş değil.


Geçen seneye rağmen daha sorunsuz geçmesine rağmen kurallar, sistem ve kanunlar tam oturtulabilmiş değil.
Ekibimizden bir arkadaşımızın paylaştığı şekilde yazıyorum.

Sera Gölü’nde şöyle güzel bir Akçaabat Köftesi yiyelim dedik, misafirlerimiz doğaya ve Arapların yoğunluğuna bayıldı.
Fakat göl içinde,  kişilik deniz bisikletlerine çoluklu çocuklu 8 kişinin bindiğine şahit olduğumuzda, hayır bu olmamalı dedik.




Hatta hiçbirinde can yeleği olmadığını gördüğümüzde, konuyu haberleştirdik ve yetkililer anında kontrole gitti, yakında ihale olacağını söyledi…
Bugüne kadar neredeydiniz.

Bilmiyor muydunuz yazın burada bir yoğunluk olacağını. Turizme hazırız deyip açıklama yapmasını biliyor sunuz. Bunları neden akıl edip yetiştiremiyor sunuz? Çünkü planlama yok.  

Aynı şekilde Sera Gölü’nde duvar çalışması.

Kardeşim turizm şehri olduk diyorsunuz ya, neden sezonun ortasında duvar çalışmalarına başlıyorsunuz.

Babanızın çiftliği mi bu şehir. Siz sezon nedir turizm nedir, ne zaman başlar ne zaman biter bilmiyor musunuz?

Hem Sera Gölü’nde yapılan duvar. Her ne kadar gerekli olsa da bunu kamuoyuyla paylaşmadan, nasıl olacağını neden böyle olması gerektiğini, bunun bir alternatifi olup olmadığını sormadan etmeden bunu yapma cesaretini kim görüyor kendinde.

Sorumlusu kim. Diyeceksiniz ki bizde sizden bekliyoruz.

Biz nereden bilelim; şehrimizin Bakanı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bile talimatı kimin verdiğini bulamamış.

Karayollarına sorulmuş biz değiliz, DSİ bizim haberimiz yok demiş, Milli Parklar Büyük şehrin bilgisi var demiş, büyük şehir bizimle alakası yok demiş,
Son olarak ise Genel Sekreter Yardımcısı Cengiz Çolak’ın ismi atılmış ortaya. Onun haberi var denilmiş.
Ben demiyorum, Sayın Bakanımıza verilen bilgi bu şekildeymiş.  


Eğer doğru ise ki doğru olma ihtimali yüksek;
Ben size diyeyim eğer Sayın Cengiz Çolak’ın onayı var ise kesinlikle Karayolları Bölge Müdürü Selahattin Bayramçavuş ile birlikte bu iş koordine edilmiştir. İkisinin de onayıyla bu işe başlanmıştır.  

Çünkü şehirde birçok projeyi, yaşanan sorunu bir an önce ortadan kaldırmak için alel acele yapmak isteyen bu iki önemli isim bazen işin sonunun nereye varacağını tahmin edemiyor.

Sosyal sorumluluk nedir, halkın doğaya hassasiyeti nedir, Sera Gölü Trabzon için nedir Türkiye için nedir, o duvara onay verenler bunu bilmiyorlar mı?
Bilseler böyle yapmazdılar, bu şehrin STK’ları ile bir araya gelir görüşler alınır kamuoyuna ortak kararla yapılacak iş açıklanır, kamuoyu ikna edilir ve iş yapılırdı.

Nereden bilsinler Sayın Süleyman Soylu’nun gelip Sera Gölü’nde konaklayacağını.

Sera gölünün etrafında duvarların yükseldiğini görünce kamuoyunun buna tepki göstereceğini hiç mi hesap etmediler.

Bence ettiler de ‘Aman canım yapar geçeriz, bak Reşadiye’yi yaptık geçtik, Kaşüstü’nüde yapar geçerdik te…. Bu da öyle geçer demişlerdir. Şehir öyle bir hal aldı, yapıp geçelim, millet konuşsun. Ama biri gelir öyle herkesin sesini soluğunu keser. Çünkü yanındakiler bile kendisine doğruyu söyleyememişken kendi gözleriyle gördüğü katliamı anında sonlandırır.

Yine şehrimizi düşünen biriyle sohbet ederken dedi ki Trabzon’u yönetenler çağın çok gerisinde,  şehrin gerçek ihtiyacı ne bu ihtiyaçlar hayata geçirilirken hangi hassas dengeler göz önünde bulundurulmalı bilmiyorlar, bilmedikleri gibi sormuyorlar, sormadıkları gibi sonuçlarının ne olacağından da haberleri yok.
Doğa nedir, doğal güzellikler için toplum hassasiyetinde siyasi parti ve ideolojinin etkisinin 0 olduğu bilinmiyor mu? Algı nedir, sosyal medya nedir, sosyal tepki nedir, sosyal ağlardaki zincirleme tepkimelerin doğurduğu sonuçların ülkeyi nasıl ayağa kaldırdığından haberleri var mıdır?
Yaptım oldu mantığı ile bu şehri adeta bir köy mantığı ile yönettiğini zannedenler var.

Şimdi Sera gölündeki o inşaat duracaksa, bu inşaata yapılan masraf, bu inşaat onay verenler tarafından ödetilmelidir.
Milletin parasını tüysüz yetimin hakkını her yerde savunduğunu iddia eden bu şehrin büyük yöneticileri, şimdi bunun bedelini hak eden kişiye ödetmelidir.
Devletin savcılarını da göreve davet ediyorum, burada devleti zarar uğratanlar hakkında yasal merciler harekete geçmelidir.

Şehirde herkes her şeyi kafasına göre yapabiliyor.
Bir işletme leş gibi çöpünü saatinden önce sokağa bırakıp bu şehrin milletini o çirkin görüntüyle muhattap edip pis kokuyu solumasına müsaade ediyor ve bu işletme ceza almadan bunu defalarca yapıyorsa…

Bu şehirde her gün aynı yerde (Baro Binası Meydan İstikameti ve Köprü altı karşısı, İskenderpaşa Camisi Önü) aynı ihlal yaşanıyor da kimsenin umurunda olmuyorsa…  
Bu şehirde, şehrin merkez mahallerinin ana yolları, ana caddelerde günlerce çukurlar aynı şekliyle duruyor da, Yenicuma gibi iki tarihi yapıya giden bir caddenin yolu 1 senedir asfaltlanamıyorken, şehrin yönetenleri bunları bile bile gidip köylere yaylalara beton asfalt döküyorsa…
Bu şehirde devletin denizinden, devletin kumundan, devletin boş arazisinden, kendini kurnaz zannedenler fiş kesip para alıyor, ticaret yapıyor da bu şehri yönetenler bunu bilmelerine rağmen kendilerine yasal tebliğler yapmalarına rağmen araya giren siyasilerin hatırına veya bu kişilerin kendilerine verdiği psikopat ruhlarından korktukları gerekçesiyle o delidir onunla uğraşamayız diyerek bununla ilgili işlem yapmıyorlarsa…

Şehirde mecliste belediye başkanının da olduğu bir esnada bir meclis üyesi ‘Başkanım 2000 metrekare ve üzeri konutlarda ısı pay ölçer kullanılması zorunludur, kullanmayanlara yapı kullanma verilemez suçtur’ dediğinde, başkan bununla ilgili hiçbir yaptırım, araştırma ve soruşturma yapmaması, bu şekilde binalara yapı kullanma vermeye devam ederek suçun üzerini ört bas ediyorsa….

Bu şehrin meydanına yıllardır bir tane Trabzon yazısı yazdırılamıyorsa, Giresun Ordu, Ardahan bunu yapıyor da Trabzon becerip yapamıyor sa bu şehri yönetenler şehri sahipsiz bırakmıştır.
 
Yöneticiler her zaman mantık yolunu seçmelidir ama bizde, duygu, eş dost akraba, o muhalefet o onun adamı bu bunun adamı, bu bizim teşkilattan bu değil, o bana şunu demişti, hakkımda bunu söylemişti… O seçimde buna çalışmıştı, temayülde beni desteklememişti, denilerek yapılacak hizmetler kişiselleştirildiği için Trabzon’umuz hak ettiğini bir türlü alamıyor.

Ne zaman alır derseniz, ne zaman şehir samimi şekilde bir ve beraber olursa o zaman derim ama o da çok ama çok zor.