Sidiksa (Çayırbağı , Düzköy ilçesi)denilince aklıma hep eskilerin anlattıkları gelir. İnsanı mert havası sert bir coğrafya. Nasip şimdilereymiş. Galanima deresi bizi Haçkaya yani bu günkü Düzköy’e kadar takip etti. 

Yol uzun virajlı mükemmel manzaralara sahipti. Aynı zamanda Türkiyenin ilk hes projesi 1929 da burada hizmete açılmıştır.  Yaklaşık 50 km olan yol özel araçla bir saatte alınabiliyor. Yol Doğankaya’ ya varınca kahveler bölgesinde indik. Çantalarımızı sırtlayıp çam ormanının içinden patikayı takiben kamp alanına doğru yola koyulduk.

Yarım saat kamp yükü ile tırmanıştan sonra kayanın üzerinde idik artık  iki gün sürecek kamp alanımızda idik. Oldukça düz bir alan hakim bir tepe halkın işgizma (yarık yol patika) ve evlerdeki keyfi aratmayacak bir balkon karşıladı bizi…

Hemen çadır kurmaya başladık ekibimiz oldukça kalabalıktı. Hem kaya tırmanışı eğitimi hemde bushcraft (ormanda yaşama hüneri) eğitimi için zaman başlamıştı. Ama önce kahvaltı yapmalıydık. Bunun için en uygun yer Doğankayanın balkonu idi. Kahvaltı faslı bittikten sonra ekip ikiye ayrıldı bir kısım kaya eğitimine bir kısım ise ormanda yaşam eğitimine başladı. Kahvaltımı yapmış aroması bol sade kahvemi içerken başımın üzerinde bir kıpırtı duydum. Baktığımda boyumun iki yüksekliğinde bir mağara girişi olduğunu farkettim. Haha  Yaşasın Gene iş çıktı.

Kahvem bitince en az kahvem kadar zevkli olduğunu düşündüğüm bir bilinmeze doğru harekete geçmiştim bile. Arkadaşımın omuzuna çıkarak mağara girişine vardım. Oldukça geniş ışık az olan bir alan ve devamı bir insanın geçebileceği bir delik ile devam ediyordu.  

O bölge daha da karanlıktı. Kafa lambamı tuttuğumda yarasalar tavana yapışık vaziyetteydiler ürkütücü bir manzara idi. İçeri giresim vardı ama ürpermiştim bir bilinmeyene girmek beni oldukça tedirgin ediyordu. O daracık alanda tavan çökse bittim , girip çıkamamak girince ne üdüğü belli olmayan hayvanlar ile karşılaşmak da var yılan ile burun buruna gelmek de yılan neyse de içerisinde kurbağa varsa yandım keten helva …

Kesin mağaraya ikinci bir delik açarım. Tabiki girdim. Ortamın bir anlamı yok içerisinde kemik artıkları yarasalar tavana asılı, birkaç yosun ve daracık yerden sürünerek girdim içerinde ayağa kalkılabiliyor. Deliğin devamı var ama dar soba borusu kadar küreğim olsa yarım saatlik bir çalışma ile bir level daha devam edebilirim. Ama şartlar ve teçhizat uygun değil başka bahara diyip çıkmaya karar veriyorum. Oda ne girdiğim delik daralmış yoksa içeri girdikten sonra benmi kilo aldım. Ama bendeki adrenalin zirve yaptı.

Şaka bir yana kayanın içindeyim ya la…. Ter bastı ormana niyet mağara ne  ki kim soktu beni buraya .. Taşı yararak çıkacak halim yok ya….Bu sefer  geri geri önce ayaklarımı dışarı attım. Bel darlandı ve ne olduğunu bilmediğim nemli toprakla sarılarak bir önceki geniş alana sızdım. Yaşasın tekrar doğmak bu olsa gerek ve bunu ben ara ara yaşıyorum. Bir yerde kilit olacak bana bu iş ama neyse yırttım yine….Rahmetli annem derdi  ya ipten ya gazuktan.

Zorda olsa kayadan balkona yarı atlama de kaçma de balkondayım. Hiç bişey yokmuş gibi paylaşmadan günlük sırt çantamı çadırımdan alıp ormanlık alana girdim.

Güzelim çiçekler çam kozalakları arasında ilerliyordum. Kozalakları toplamaya başladım. Yarım saatte istemediğim kadar ziftli kozalağım oldu. Tepeyi çıkınca çam ormanlarının ortasında futbol sahası büyüklüğünde bir alan güneş çaprazdan vuruyor. Fotoğrafçı deyimi ile ışık süzmesi oluşuyordu. Fotoğraf çekmek yerine o süzmenin ortasında çimenlerin üzerine uzandım.

Ters ışıkta çam kokuları ve kuş sesleri arasında uykuya daldım. Bir süre sonra sessizliği balta sesi ve insan konuşmaları bozdu meğer yasal kesim zamanı imiş sidiksalı hanımlar kışlık odun telaşında imişler.

Yoluma devam edip sonradan adının fırın taşları olduğunu öğrendiğim kayalık bir alana geldim. Her yer kaya tam ateş yakmalık yer. Uygun alanı seçip çam guppuzlarını ateş yakacağım alana yığdım acıkmaya başlamıştım yemek yenecek daha güzel bir alan bulunamazdı. Bir önceki akşamdan hazırlamış olduğum iskorpit dolu tepsiyi yanan çam guppuzlarının üzerine taş ayak yaparak oturttum zift kokulu ateşimin üzerindeki tepsi yavaş yavaş pişedursun benim için siesta zamanı….

Uyandığımda iskorpit pişmiş idi. Mataramdaki sabah gözeden doldurduğum sudan bir yudum alarak yemeğe başladım. Molozdan aldığım ekşi mayalı ekmeğim ile iskorpitin uyumu çam kokuları arasında uzaktan gelen bizim uşaklarun sıkı al sesleri arasında köylülerin manileri ile senfoni oluşturuyordu. Güneş yükselmeye başlamıştı kalkma zamanı.  Kamp alanına vardığımda eğitim devam ediyordu Tırmanış hocalar eşliğinde bouldering kaya inişi emniyet alma gibi konular işleniyordu. Gözüm yan taraftaki işgizmaya kaydı sanki el emeği ile kaya yarılmış ve patika yol yapılmıştı. Dayanamayıp devam ettim.

Bildiğin patika yer yer 8 mt nin üstünde blok kaya oyularak yapılmış veya kaya yarılarak oluşmuş. İnsanı geçmişe taşıyan zaman makinesi sanki patikanın başında bir gişe kalıntısı var dersin sayım yeri ve platoya çıkış gidilesi görülesi yerler. Akşam olmuştu. Kamp ateşine karşı olmama rağmen bu kampta ateşi ben yaktım sanki olmazsa olmazlardandı ateş. Gece geç saatlere kadar ateş başında muhabbet ettik.

Benim aklım balkonda bivaklamada idi çadırım kurulu idi. Herkes yattı eğitim kampı olduğu için kuralları vardı. Bende uyku tulumumu ocağımı ve kahvemi alarak doyumsuz sidiksa manzarasına elimde acı kahvem kayanın balkonunda bivakladım unutulmaz uykularımdan biri idi. Sabah kuş sesleri özellikle kise sesleri var ateşe atılan çalının patırdama sesi ile uyanmak güzeldi. İlk işim dün gördüğüm ama zaman ayıramadığım göze suyu ile oynamak çay suyumu alarak geri döndüm. Arkadaşlar kahvaltıyı bitirmiş eğitime gidiyorlardı. Benim işim ise yeni keşifler ve yeni rotalar oluşturmaktı.. Arkadaşları eğitimde bırakıp yeni patikaların ve hayat hikayelerinin peşi sıra düştüm.

Yapmadan Dönme

*Türkiyenin ilk Hes ini ziyaret etmeden
*Kalanima deresine uzaktanda olsa bakmadan
*Ormanın derinliklerinde uykuya dalmadan
.Doğankayanın balkonunda acı kahve içmeden
*İşgizmanın içerisinde yürümeden
*Tırmanış bahçesini incelemeden dönme