Başbakan Erdoğan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından, Kadınlar Günü nedeniyle Mardin Artuklu Üniversitesi’nde düzenlenen “Büyüyen Türkiye, Güçlenen Kadınlar” programına katıldı. Erdoğan’ın yanı sıra programda eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Mardin milletvekilleri de hazır bulundu. Programda yaptığı konuşmada Türkiye ve tüm dünyadaki kadınların Kadınlar Günü’nü kutlayan Erdoğan, böyle bir günde Mardin’de olmaktan duyduğu mutluluğu “Mardin'in tarih şehridir, bilim şehridir. Mardin, kardeşlik şehridir. Mardin, çilekeş, onurlu, dirayetli, yürekli Anadolu kadınlarının şehri” sözleriyle dile getirdi. Partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Dünya Kadınlar Günü’nde Vanlı, Uludereli kadınların hatırlanmayı ziyadesiyle hak ettiği yönündeki sözlerini anımsatan Erdoğan “Şimdi temennim ve duam, Suriye'deki kadınların da hatırlanacakları anı ve günü yakalamaktır ve bunu yaşamaktır. Ne yazık ki onlarca yıldır 8 Mart’ı buruk karşılayan, 8 Mart'ta ve diğer zamanlarda isimleri anılmayan Afganistan'ın, Irak'ın, Somali'nin, Filistin'in kadınları bu yılda aynı burukluğu yaşamaya devam ediyor. Yine bu yıl Şam'ın, Halep'in, Humus'un, İbliğ'in kadınları, Suriye'nin kadınları hatırlanmayı, anılmayı özellikle hak ediyorlar. Kendilerine buradan, Mardin'den selamlarımızı, dayanışma mesajlarımızı ve hayır dualarımızı bir kez daha iletiyorum. Allah yar ve yardımcıları olsun” diye konuştu.


-“TERÖRÜN SONA ERMESİNDE KADINLARA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”-

Kadınların kendi meselelerine sahip çıktığında, insaf, vicdan, inanç sahibi erkekleri daima yanlarında bulacaklarından şüpheleri olmaması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Türkiye’de yaşanan terörün sona erdirilmesinde de hiç kuşkusuz kadınlara çok büyük görevler düşüyor. Burada çok trajik bir olayı, sahneyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Mardinli kadınların, annelerin dikkatlerini buraya özellikle çekmek istiyorum. Aralık ayında güvenlik güçlerimiz Cudi Dağı ve çevresinde büyük bir operasyon gerçekleştirdiler. Mağaralarda saklanan teröristler tespit edildi ve etkisiz hale getirildi. Operasyonlardan bazı görüntüler kamuoyuyla paylaşıldı. Bir mağarada komutan saatler boyunca teröristleri ikna etmeye çalışıyor, mağarada sıkışan o çocukları sağ olarak oradan çıkarabilmek için tehlikeyi de göze alarak saatlerce dil döküyor. ‘Sizi anne babanıza götüreceğiz, ailenizle görüştüreceğiz’ denildiğinde mağaradan 18 yaşında gençler, çocuklar çıkıyor. Komutan bir tanesine soruyor, ‘annen, baban sağ mı?’ diyor, verilen cevap dikkat çekici. ‘Ben ayrıldığımda sağdılar’ diyor. Ne zaman ayrıldın diye soruyor komutan, ‘5 yıl önce’ diyor. Ben aslında o 5 yılın bile sağlıklı olduğuna inanamıyorum, çünkü o mağarada kaldığı sürece zaman durmuştur. Kim bilir belki 6 yıl, bekli 7 yıl. Tam 13 yaşında bir çocuğu annesinden, babasından kopararak, çalarak dağa çıkartıyorlar. Tam 5 yıl boyunca da ne annesinden, ne babasından haber alamıyor o çocuk. Şu andaki tespitlerimizde yerin 150 metre derinliğinde, oralarda hapsedilen, özel eğitimlere tabi tutulan çocuklar var.”

-“ANNELERİN YAŞADIĞI ACI DAĞLAR KADAR BÜYÜKTÜR”-

Erdoğan konuşmasında terör örgütünün kadınlara yönelik infazlarına da dikkat çekerken, yaşanan olayların bir anne, baba için katlanılması zor hadiseler olduğunu söyledi. Erdoğan kadınlara terörle mücadeleye destek vermeleri çağrısında bulunarak, “13 yaşındaki çocuğunu dağa kaptıran, o acımasız mağaralara kaptıran, 5 yıl boyunca hiçbir haber alamayan annenin yaşadığı acı, dağlar kadar büyük bir acıdır. Onun için anneler bu mesele el koymak zorundadır, işte bu vahşice katliamlar nedeniyle anneler çocuklarına sahip çıkmak, çocuklarını terörün kıskacından çekip almak zorundadır” diye konuştu.




-“ANNELİK BİR MAKAMDIR”-

Başbakan Erdoğan, kadına yönelik şiddetle ilgili kanunun görüşmelerinde, kullanılan ‘ana, anne’ ifadelerine muhalefetten eleştiriler geldiğini de anımsatan Erdoğan şunları söyledi:

“Bazılarının aileye yaklaşımı bu. Hiç hoşlanmıyorlar, hele hele ana, annelik ifadesine ateş köpürüyorlar. Dayanamıyorlar. Biz ‘anne’ dediğimiz zaman, ‘biz anaya, anneye karşıyız’ diyorlar. Kadın, kadın, kadın. Anne dediğiniz kim, kadın değil mi? Annelik bir makamdır, mevkidir. Kadın, o yaratılan insanın vasfıdır. ‘Biz sizi bir dişiyle, bir erkekten yarattık’, dişi kadındır, erkekler babadır. Biri annedir, biri babadır ama bunların aile diye bir kavramı dünyalarında yok. Bunlarda aile diye bir kavram olmadığı gibi bunların anlayışında, yüreğinde millet diye bir anlayış da yok. Ben diyorum ki, biz analığı yüce bir makam olarak değerlerimizden aldık, anneye saygıyı bu değerlerimizde bulduk ve cenneti hep annelerin ayakları altında bulduk. Babanın ayağı altında değil, annenin ayağı altında. Onun için annelerin ayaklarının altı öpülür. Ben hep annemin ayağının altını öptüm. Çünkü orada cennetin kokusu var, orada başka bir dünya var. İşte bizi biz kılan, bizi güçlü kılan zaten bu değil mi? Ama o mantık bizim mantığımız değil, bizim anlayışımız değil. AK Parti'nin iktidarını beğenirsiniz, beğenmezsiniz, bizim anlayışımız bu. Biz kadına aile içindeki önemli rolü sebebiyle ayrı bir değer veriyoruz. Yine bu 8 Mart’ta, eylül ayında Batman’da karnında doğmamış bebeğiyle katledilen Miskin Doru'yu, Siirt’te bir aracın içinde yüzden fazla mermiyle katledilen Nergis Evin, Zeynep Evin, Kevser Çekin ve Nurcan Olgaç’ı da rahmetle anıyor, mekanları cennet olsun diyorum. Bingöl’de merhum Hatice Belgin çocuklarını korumak için nasıl canlı bombanın üzerine atladıysa, çocuğu dağda olan annelerin de artık aynı hissiyatla terör örgütüne seslerini yükseltmelerini istiyorum. Bugün artık Kürt kökenli annelerin de kadınların da erkeklerin de PKK terör örgütünün gerçek yüzünü görmelerini istiyor ve arzuluyorum. ‘Çekin elinizi artık çocuklarımızın üzerinden’ demelerini bekliyoruz.”