Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tunus Başbakanı Hamadi Jebali ve Tunus Ulusal Kurucu Meclisi (UKM) Başkanı Mustafa Ben Jafaar'ı kabul etti. Gül daha sonra UKM Genel Kurulunda bir konuşma yaptı.

Bu Meclis'te Tunus halkının temsilcilerine seslenen ilk konuk Cumhurbaşkanı olmaktan, büyük gurur ve heyecan duyduğunu ifade eden Gül, “Kadim dostluk ve kardeşlik müktesebatıyla bağlı olduğumuz Tunus halkının milli iradesinin hakiki manada vücud bulduğu bu Meclis'te sizlere hitap etmekten büyük onur duyuyorum” dedi. Gül şunları söyledi:

“Arap Baharı'nın, Arap Uyanışı'nın,  fitilini ateşleyen Tunus'un  geleceğini inşa eden sizlere hitap etmek şüphesiz büyük bir ayrıcalıktır.  Bu Meclis'te Tunus halkının temsilcilerine seslenen ilk konuk Cumhurbaşkanı olmaktan, Türk milleti ve şahsım adına büyük gurur ve heyecan duyduğumu ifade etmek isterim. Heyecan duyuyorum; çünkü, sizler sadece Tunus'un değil tüm Arap aleminin istikbaline ışık tutacak bir fenersiniz. Heyecan duyuyorum; çünkü, bu Meclis bölgemizde her türlü bedeli ödemek pahasına büyük bir özgürlük, hak, adalet ve onur mücadelesi veren tüm kardeş halkların yüzünü çevirdikleri bir demokrasi mabedidir.

Heyecan duyuyorum; çünkü, sizler tarih yazmıyor, yapıyorsunuz.
Tunus halkının başarısı gerçekten tarihidir. Daha önce yaptığım pek çok konuşmada Tunus Devrimi'nin ateşlediği Arap Baharı'nı Avrupa'daki 1848 ve 1989 devrimlerine benzettim. Yaşanan dönüşümün tarihin hızlanmasından kaynaklanan geri dönülemez bir süreç olduğunu hep vurguladım.
Bu nedenle, Tunus halkı olarak muvaffakiyetlerinizle ne kadar öğünseniz yeridir. Bugüne kadar başardıklarınızı Türk halkı olarak büyük takdirle izliyoruz.”

Tunus Ulusal Kurucu Meclisinin Arap Baharı'nın etkilerini yaşayan ülkeler arasında, Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı'nı seçebilmiş, hükümetini kurabilmiş tek meclis olduğunu hatırlatan Gül şöyle devam etti:

“Zira, devrim geçirmiş hiçbir ülkeye nasip olmamış demokratik olgunluk ve anlayış içinde milli mutabakatı sağladınız.
Devrimi nispeten en az maliyetle gerçekleştirdiniz. Daha fazla kardeşkanının dökülmesine, yeni kin ve nefret tohumlarının ekilmesine izin vermediniz. Devlet kurumlarının tahrip olmasına müsaade etmediniz.
Tunus halkının tüm renklerini, tercihlerini yansıtan temsil niteliği fevkalade yüksek bir Kurucu Meclis oluşturmayı başardınız.
Tüm bunların ışığında, Kurucu Meclis'in yeni, demokratik, müreffeh Tunus'un yol haritasını belirleyecek Anayasa'yı da büyük bir titizlik ve olgunluk içinde hazırlayacağına inancım tamdır.
Esasen, Arap Baharı'nın kaynağı olan (spring of the Arab Spring) Yasemin Devrimi'nin bu topraklarda yeşermesi de tesadüfi değildir.
İslam aydınlamasının zirve noktasını temsil eden büyük İslam mütefekkiri İbn-i Haldun'un doğduğu topraklar olan Tunus'ta, modern tarihin üçüncü demokrasi dalgasının fitilinin ateşlenmesi tesadüflerle açıklanamayacak tarihi bir olaydır.”

“Tunuslu genç ve aydınların kıvılcımını yaktığı bu devrim de, Batı Avrupa ve Amerika'da cereyan eden birinci demokrasi dalgası, 1989'dan sonra Doğu Avrupa ve Latin Amerika'da yaşanan ikinci demokrasi dalgası gibi tarihteki yerini alacaktır” diyen Gül,  “Bu itibarla, Tunus halkı ve onun hakiki temsilcisi olan bu Meclis son derece şerefli, bir o kadar da mesuliyeti yüksek bir misyon üstlenmiştir. Arap ve İslam dünyası başta olmak üzere, tüm dünyada özgürlük, adalet, hak ve onur mücadelesi veren pek çok toplum, akıllarını ve kalplerini size çevirmişlerdir.
Tunus'un önemli merhale katettiği demokratikleşme sürecini başarıyla neticelendirmesi, Mısır'da, Libya'da, Yemen'de ve Suriye'de sizi izleyenlere ilham ve umut verecek, onlara rehberlik edecektir.
Bu nedenle, sadece Tunus için değil, tüm Araplar, tüm Müslümanlar ve nihayet tüm insanlık için başarılı olmak mecburiyetindesiniz. İşte tarih yapmaktan kastım budur” şeklinde konuştu.
“Demokratik meşruiyet” ve “toplumsal mutabakat”ın önemini vurgulayan Gül, “Bu tarihi geçiş sürecinde, Tunus halkının tüm kesimlerini kucaklayarak, eski ideolojik bölünmeleri arkanızda bırakarak ilerlemelisiniz. Rövanşist duygulara prim vermeden, geçmişte olduğu gibi “sosyal mühendislik projeleri”ne girişmeden, tüm enerjinizi ekonomik kalkınma ve demokratik reformlara yoğunlaştırmanız başarının anahtarı olacaktır. Bu sürecin “demokratik meşruiyet” ve “toplumsal mutabakat” çerçevesinde yönetilmesi halinde, barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması ve refahın yayılması yönünde büyük kazanımlar elde edilecektir. Böylece İslam ile demokrasinin, bölgenin “sosyo-kültürel dokusu” ile “modernite”nin bağdaşmaz olduğu yolundaki oryantalist hurafe de tamamen çürütülmüş olacaktır” diye konuştu

Gül konuşmasına şöyle devam etti:
“Demokratik kazanımların konsolide edilmesi ve daha da ilerletilmesi için en önemli faktör başarılı bir ekonomik altyapıdır. Bunu Türkiye'de yaşadığımız tecrübelerin ışığında söylüyorum.
Türkiye'nin bugünkü ekonomik, siyasi ve diplomatik performansının altında son 10 yılda gerçekleştirdiği kapsamlı hukuki ve ekonomik reformlar yatmaktadır.
Devrimin heyecanının tazeliğine rağmen, Tunus'ta da halkın demokratik idarelerden temel beklentisi her zaman ekonomik sorunlarına çare bulunması, özgürlükler alanının genişletilmesi olacaktır.  Bu anlayışla, artık özgüven içinde gerekli hukuki ve ekonomik reformları süratle hayata geçirmek durumundasınız.
Sözkonusu reformları hayata geçirirken gerçekçi olmalısınız, orta ve uzun vadeli programınızı sabır ve sebatla uygulamalısınız.
Elbette bu politikalar çok çalışmayı ve tüm Tunus halkı için büyük fedakarlıkları gerektirmektedir.
Tunus da, Türkiye de, gaz ve petrol gibi doğal kaynaklar bakımından zengin olmayan ülkelerdir. Bununla birlikte, ülkelerimiz beşeri kaynaklar bakımından son derece zengindir.
Ekonomik kalkınmamızda doğal kaynaklar ve enerji bakımından noksanlarımızı, daha fazla çalışarak, beşeri sermayemizden azami ölçüde yararlanarak ve doğru zamanda, doğru politikaları uygulayarak telafi edebiliriz.
Ekonomide kısa vadeli, geçici ve popülist çözümlerin sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği, tüm dünyada tecrübe edilmiş bir gerçektir.
Bu konuda, büyük bir özgüven içinde olunmalıdır.  Zira, iktisadi düşünceler tarihinde bugünkü serbest piyasa ekonomisi anlayışına referans gösterilen İbn-i Haldun'un yüzyıllarca önce Mukaddime'de yazdıkları, ortak kahramanımız Tunuslu Hayrettin Paşa'nın reformcu politikaları, bugün dahi bizlere ışık tutacak niteliktedir.”




“Unutulmamalıdır ki demokrasi “statik bir mükemmeliyet rejimi” değildir.” diyen Gül,  Her zaman reform, değişim ve ilerlemeyi gerektiren “progressive” bir yönetim şeklidir. Bu nedenle, Türkiye'de her daim reform çağrılarımı tekrarlıyorum.
Netice itibariyle,  Yasemin Devrimi'yle getirdiğiniz demokrasi de, tıpkı yasemin çiçeği gibi narin, özen gösterilmesi, emek verilmesi gereken bir değerdir. Buna sabırla sahip çıkmak, korumak, ilerletmek ve şüphesiz çok çalışmak tüm Tunus halkının ve siz yöneticilerin temel önceliği olmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Beni yurtdışında Türk bayrağından sonra en fazla heyecanlandıran bayrak Tunus bayrağıdır. Al rengiyle, hilal ve yıldızıyla adeta kadim kardeşliğimizin timsalidir bayraklarımız. Akdeniz'in iki yakasında bulunan Türkler ve Magriblilerin ortak paydasıdır ay ve yıldız.” şeklinde konuşan Gül şunları söyledi:
"Bu benzerlik halklarımızın geçmişteki kader birliğinin, sevgi ve muhabbetinin bir tezahürüdür. 400 yıllık ortak tarihimizin bir ifadesidir.
Halklarımızın kader birliği, Tunus'un, Cezayir'in, Libya'nın, hatta Fas'ın Avrupalı sömürgeci güçlerin boyunduruğu altında Endülüs'ün akıbetine uğramasını engellemiştir.
Aynı şekilde kardeş Magrib ülkeleri halklarının verdiği destek ve yetiştirdikleri büyük devlet adamları, Kaptan-ı Deryalar ve gözüpek leventler sayesinde, Türkler Akdeniz'de bir güç olarak varlıklarını sürdürmüşler; böylece, Türk ve Müslümanları Avrupa'dan ve Anadolu'dan atma çabaları sonuçsuz kalmıştır.
Öte yandan, halklarımız arasında var olan kan bağı bizi birbirimize daha da yaklaştırmaktadır. Tunus'ta birçok Türk kökenli olduğunu biliyorum. Yüzyıllarca birlikte yaşamanın tabii bir sonucu olarak bizim ülkemizde de Tunus kökenli birçok vatandaşımız vardır.
Bu meyanda, 1853-1856 Kırım Savaşı'na Osmanlı ordusu saflarında katılan Tunusluların Kastamonu ilimize bağlı “Tunuslular Köyüö adı altında bir köy kurmuş olmaları, ortak tarihimiz ve kan bağımızın güzel örneklerinden biridir.
Yine, 1911 yılında Osmanlılar Libya'yı savunurken pek çok Tunuslu mücahidin bu savaşa iştirak ettikleri de hala hafızalarımızdadır.
Bugünlerde ise ülkelerimizin kader çizgisi, demokrasi, insan hakları ve kalkınma mücadelesinde tekrar kesişmiştir.”

Parlamenter, çoğulcu demokratik bir rejimin oluşturulmasının uzun zaman, sabır ve emek isteyen bir süreç olduğunu söyleyen Gül konuşmasına şöyle devam etti:
"Böylesine yakın ve sıcak ilişkiler içinde bulunduğumuz Tunuslu kardeşlerimizle bu geçiş döneminde ikili ve uluslararası düzeyde her türlü dayanışmayı sergilemek boynumuzun borcudur.
Parlamenter, çoğulcu demokratik bir rejimin oluşturulması uzun zaman, sabır ve emek isteyen bir süreçtir.
Bu süreçte, ülkemizin siyasi, ekonomik ve toplumsal kazanım ve tecrübelerini, Tunus'la paylaşmaktan memnuniyet duyarız.
Bu anlayıştan hareketle, Türkiye, 14 Ocak Devrimi'ni ilk destekleyen ülkelerden biri olmuştur. Devrimin hemen ardından ülkemizden pek çok heyet Tunus'u ziyaret etmiştir.
Eylül 2011'de Başbakan Erdoğan beraberinde çok sayıda Bakan olduğu halde Tunus'a gelerek, kardeş Tunus halkının heyecan ve sevincini coşkuyla paylaşmıştır. Öte yandan, Dışişleri Bakanınız Sayın Rafik Abdesselam'ın iki ay önce ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye'ye yapmış olmasından büyük memnuniyet duyduk. Sözkonusu ziyaret sırasında “Türkiye ile Tunus arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyiö kurulması kararlaştırılmıştır. Sadece dost ülkelerle gerçekleştirdiğimiz bu Konseyle, iki ülkenin Başbakanları ve Bakanlarının düzenli olarak toplanmaları sağlanmaktadır.
Ayrıca, sözkonusu ziyaret sırasında, 2012 yılı için bir eylem planı imzalanmış olup, bu eylem planı ikili ilişkilerimizin yol haritasını oluşturmaktadır. İbn-i Haldun'dan beri biliyoruz ki, ekonomik kalkınma, demokrasiyle yönetilen faziletli bir toplum yaratmak için en temel dinamiklerden biridir. Yine, güçlü ekonomik münasebetler geliştiren ülkelerin karşılıklı olarak güçlendikleri de bir vakıadır.
Bu anlayışla, Tunus ile ekonomik ilişkilerimizi her bakımdan genişletmek ve derinleştirmek istiyoruz. Ekonomik işbirliği ve dayanışmamızı artırmak için yatırımcı özel müteşebbislerimizi Tunuslu işadamlarıyla birlikte Tunus'ta yatırım yapmaya teşvik ediyoruz.
Nitekim bu doğrultuda çok sayıda işadamımızı Tunuslu karşıtlarıyla buluşturduk.
Devlet olarak bu işbirliğini artırmak ve Tunus'a yönelik yatırımları teşvik etmek amacıyla Türk Eximbank'ın Tunuslu işadamlarına ilk etapta 500 milyon dolarlık kredi açmasını sağladık.
Ayrıca, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA)'nın Tunus'ta ofis açmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir.”


Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da devam eden tarihi demokratikleşme ve yeniden yapılanma sürecinde uluslararası toplumun desteğinin de, şüphesiz son derece önemli olduğunu vurgulayan Gül konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu yönde, uluslararası camianın ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının, İkinci Dünya Harbi'nin ardından uygulanan Marshall Planı gibi kapsamlı bir ekonomik restorasyon programı başlatmaları çağrılarımı uzun süredir tekrarlıyorum.
Başta Avrupa olmak üzere tüm uluslararası camianın önünde Akdeniz'i yeniden, her iki yakasıyla eski ihtişam ve refahına kavuşturma; Ortadoğu'yu istikrar ve refah üreten bir bölge haline dönüştürme fırsatı bulunmaktadır.
Ne var ki, özellikle gelişmiş piyasa ekonomilerinde yaşanan ekonomik kriz bahanesiyle, bu ülkeler bölgemizde yaşanan tarihi dönüşüme destek vermek noktasında büyük bir ihmal ve umursamazlık içerisindedirler.
Savaşı, kriz yönetimini, finanse etmek için trilyonlarca Dolar harcayan uluslararası camianın muktedir üyelerine,  barışı, demokrasiyi ve istikrarı desteklemek için ellerine geçen bu altın fırsatı değerlendirmeleri çağrısında bulunmak istiyorum.
Sözlerime son verirken Türk halkının ve devletinin bütün samimiyetiyle Tunus'un ve kardeş Tunus halkının bu tarihi misyonunda yanında olduğunu bir kez daha yineliyorum.
Bu vesileyle, başta Devrim'in kıvılcımını yakan Muhammed Buazizi olmak üzere, daha özgür, daha adil ve daha onurlu bir hayat için canlarını feda eden tüm şehitleri saygı ve rahmetle anıyorum. Geride bıraktıkları aileleri ve yakınlarına Yüce Allah'tan sabır ve başsağlığı diliyorum.”