Olayın önünü arkasını anlama zahmetine girmeden araştırıp sormadan doktorların değerlendirmelerini, tahlilleri, raporları görmeden önyargıyla söylenen sözler kimseyi tereddüte sürüklemesin” dedi

Türkiye’nin ilçe, belde ve köyleriyle 81 vilayetinde 32 bin 600 okulda her gün 7 milyon 200 bin adet süt dağıttıklarına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: ”Sütün çocuklarımızın gelişimindeki önemi hepimizin malumu. Biz imkanı olan olmayan ayrımı yapmadan sadece aileleri tarafından sağlık açısından süt içmesinde sakıncası olduğu bildirilenler hariç bütün çocuklarımızı bu uygulamaya dahil ettik. Böyle kapsamlı ve büyük bir projeyi organizasyonda ciddi hiçbir aksaklık yaşanmadan başarıyla gerçekleştirdik. Projenin ilk günlerinde toplam 7 milyon 200 bin çocuğumuzdan küçük bir bölümünde süte karşı hassasiyetten kaynaklanan rahatsızlıklar ortaya çıktı. Bunlara da derhal sağlık kuruluşlarımızda gerekli müdahaleler yapıldı ve tedavileri gerçekleştirildi.

Bunun üzerine sağlık Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığımız, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız gerekli çalışmaları gerçekleştirdi, tetkikler yapıldı. Sonuçta yaşanan sıkıntıların gıda zehirlenmesinden kaynaklanmadığı yani sütlerle ilgili herhangi bir sorun bulunmadığı ortaya çıktı. Buradan bir kez bütün çocuklarımıza, bütün velilerimize sesleniyor ve okullarda dağıtılan sütleri gönül rahatlığıyla içmelerini istiyorum. Böylesine kapsamlı bir projede ortaya çıkan ve toplam içinde çok az sayıda olan öğrencilerimizin rahatsızlanması konusunu bir istismar vesilesi yapmak isteyenleri özellikle dikkate almamalarını rica ediyorum. Olayın önünü arkasını anlama zahmetine girmeden, araştırıp sormadan, doktorların değerlendirmelerini, tahlilleri, raporları görmeden ön yargıyla söylenen sözler kimseyi tereddüte sürüklemesin. Çünkü bu çocuklarımızın gelişimini ilgilendiren, sağlıklı, güçlü nesiller yetişmesine katkı sağlayacak bir projedir.”

-”Öz evlatlarımız olarak görüyoruz”-

Başbakan Erdoğan, okullarda süt verdikleri her bir çocuğu kendi öz evlatları olarak gördüklerini her aşamada bu hassasiyetle hareket ettiklerini vurgulayarak, ”Nitekim ilk günlerde yaşanan bu sorunlar, süte hassasiyeti olan çocuklarımız durumları ortaya çıktığı için daha sonraki günlerde ortadan kalkmıştır. Bir şikayet gelmedi. Meselenin gıda zehirlenmesinden kaynaklanmadığı anlaşılırken, bu olay üzerinden sergilenen fırsatçılıkta bütün milletimiz tarafından gayet açık şekilde görülmüş oldu” dedi.

Sütün bol ve az olduğu mevsimlerin olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti: ”Sütün az olduğu mevsimde bu işin ticaretini yapanların bunu istismar ettiğini görüyoruz. Buradan çok büyük rantlar elde etmekte olduklarını görüyoruz. Bol olduğundan da benim süt üreticisi kardeşimin mağduriyetini görüyoruz. Onun da elinde bu defa süt kalıyor. Öyle mi? Ve elinde kaldığı için de ne oluyor? Hem istediği gibi sütünü satamıyor, satamadığı gibi bazıları da sütünü kullanamıyor. Bunları yaşadık. Bu problemi de biz bunu sübvanse etmek suretiyle böylece sütü yıl boyu ne yaptık sübvanse etmenin yanında bir de avanse ettik. Fiyatları böyle bir aynı noktaya taşımış olduk. Böylece üretici tüketici arasında sütün sanayisini yapanlar da artık bu işin istismarını yapamıyor. Bir kez daha ifade ediyorum. Süt meselesi istismar edilmeyecek, siyaset malzemesi olarak kullanılmayacak kadar önemli bir konudur. Çocuklarımız söz konusu olduğunda, onların sağlığı geleceği söz konusu olduğunda diğer her şey bizim için ikinci plandadır. Bunun aksini düşünebilen, aksini iddia edebilen bir anlayış hiç kusura bakmayın bizim tasvip edebileceğimiz bir anlayış değildir.

Bizim bu projeyle asıl amacımız çocuklarımızın sağlıklı beslenmeleri, sütün faydalarından azami derecede istifade edebilmeleridir. Bununla birlikte elbette bu proje de özellikle hayvancılık sektöründe, yem sektöründe, tarımda da önemli bir canlanmaya yol açıyor. Okullarda süt dağıtımını aynı zamanda tarım ve hayvancılık sektörü için dolaylı bir destek projesi olarak da ifade edebiliriz. Böylesine çok yönlü faydaları olan bu projeyi inşallah planladığımız şekilde sürdüreceğiz ve sonucu da ulaştıracağız.” Başbakan Erdoğan, geçmişe devletler ve milletler için ikamesi en zor olan hususun yiyecek temini olduğunu ifade ederek, bu konuda geçmişteki sıkıntıların yaşanmaması için gerekli tedbirleri aldıklarını söyledi.

Sulanabilir araziler, arazi toplulaştırması, makine-ekipman gibi tarımsal üretim için hayati derecede önemli konularda 9,5 yıl öncesine göre Türkiye’nin son derece ileri noktalara geldiğine işaret eden Erdoğan, şöyle dedi: ”İnşallah 2023 yılı hedeflerimizi hayata geçirdiğimizde, Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluşundan ancak 100 yıl sonra, en az yarım asır önce ulaşmamız gereken noktaya gelebilmiş olacağız. Türkiye, çok uzun bir dönem sadece elindeki muazzam insan gücünü değil, tarım potansiyelini ne yapacağını bilemez halde, öylece kalakaldı, izledi. Hep sanayileşme konusundaki geri kalmışlıktan yakınıyoruz, oysa asıl geri kalmışlığı tarımda yaşadık. Geçmişte sık sık ifade edilen, ’kendi kendini besleyen ülke’ sözünün aslında bir afrodizmadan ibaret olduğunu, sadece bir potansiyeli anlattığını bugün artık anlamış olduk.

Toprak emek vermeden, alın teri dökmeden, gerekli altyapıyı hazırlamadan sizi doyurmaz, ondan beklediğinizi vermez. Biz tarım sektörüne, çiftçilerimize sağladığımız destekle, toprağa hak ettiği değeri veriyoruz, toprak da bereketini, ürününü, bolluğunu ülkemizden esirgemiyor, ziyadesiyle karşılığını veriyor.” Başbakan Erdoğan, çiftçilere emekleri, alın terleri ve Türkiye’ye kazandırdıkları için teşekkür ederek, konuşmasını bitirdi.

Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından, Bakanlar Kurulu toplantısına katılmak üzere, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer protokol üyeleriyle tokalaşarak, salondan ayrıldı.

Erdoğan, törenin düzenlendiği salondan çıkarken, bazı çiftçiler ile kısa süreli görüşerek, fotoğraf çektirdi.