Haluk Pakşen, Anayasa Değişiklik Referandumu kapsamında Hatay'da toplantı yaptı.

Pekşen, şu ifadeleri kullandı: "Bu anayasa değişiklik teklifiyle Misakı Milli ortadan kaldırılmakta, Türk milleti etnik kökenlerine ve inançsal farklılıklarına göre parçalanmakta, bin yıldır bu topraklarda kardeşçe bir arada yaşayan insanlar birbirlerine düşman edilmektedir. Anayasa değişiklik teklifi dikkatli bir şekilde incelendiğinde karşımıza çıkan tablo budur. Bu değişiklik teklifiyle birlikte Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için 100 bin imza toplanması yeterli olmaktadır. 100 bin imzayı toplayan herkesin Cumhurbaşkanı olabildiği bir durumda, aday olmak isteyenler kendi etnik köken ve inancından olanları bir araya toplayarak adaylık başvurusu yapabilecektir. Aday olmak isteyen birisi çıkıp ben Türküm, ben Kürdüm, ben Arabım,  ben Çerkezim, ben Gürcüyüm diyerek kendi etnik temelindeki insanlardan imza toplayacaktır. Diğer taraftan yine aday olmak isteyen herkes ben Aleviyim, ben Sünniyim, ben Caferiyim, ben şu tarikattanım diyerek aynı inançtan olduğu insanlardan imza isteyecektir. İşte böylece toplum bölüp parçalanacak ve insanlar arasında ayrışmanın temelleri atılacaktır."

Pekşen sözlerini şöyle sürdürdü: "Çıkıp ne kadar anayasanın ilk 4 maddesine dokunmadık deseler de bu uygulamayla birlikte Anayasanın 3. maddesi fiilen ortadan kaldırılmakta ve çöpe atılmaktadır. Bu anayasa milli bir anayasa değildir. Milli değerlerimizle, bin yıldır bir arada kardeşçe yaşayan bu toplumun kardeşlik anlayışıyla bağdaşmayan bir anayasadır. Tarihi boyunca kültür alışverişinin merkezi olan, Türkü, Kürdü, Arabı, Alevisi, Sünnisi ile birçok etnik ve inançsal grubun kardeşçe bir arada yaşadığı bu kadim topraklarda insanlar ayrışacaktır. Bu anayasa değişikliğinin hedefi de budur zaten; Türkiye’yi ve Türk milletini bölmek ve parçalamak. Toplumun bu şekilde kutuplaşması ve ayrışması kimin işine yarayacaktır? Bu durum tabi ki huzur ve refah içinde bir arada yaşamak isteyen 80 milyonun çıkarına değildir. Türkiye’yi bölüp parçalamak isteyen uluslararası güçlerin işine yaramaktadır. Bu durum bu anayasanın milli olmadığını göstermektedir, bu anayasanın birileri tarafından hazırlanıp AKP aracılığı ile bu ülkeye dayatıldığını göstermektedir. Bu değişiklik, temelleri 1995 yılında atılmış ve 2007 yılında hayata geçirilmiş Türkiye’nin milli birlik ve beraberliğine yönelik kurulmuş bir kumpastır. Bu sürece baktığımızda görüyoruz ki, Milli olan ne varsa birer birer çökertilmiştir. Balyoz ve Ergenekon davaları ile Ordu ve Milli güvenliğimizin çökertilmesinin ardından üniversiteler, Milli eğitim, bürokrasi, yargı ve medya da kurulan kumpaslarla çökertilmiştir. Şimdi, Türkiye’ye karşı kurulan bu büyük kumpasın son perdesi sahneye konmuştur. Bu kumpasın son adımı Milli Meclisin ortadan kaldırılarak Misakı Millinin yok edilmesidir. AKP iktidarı 15 yıldır ülkeyi her alanda uçuruma sürüklemiştir. Turizmden, tarıma, ticaretten, sanayiye; bilimden, sanata, eğitime; ordusundan, yargısına kadar her alanda tam bir yıkım yaşamıştır Türkiye. İşte dış politikanın hali ortadadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi bir kenara bırakılmıştır. Komşularla sıfır sorun diye çıkılan yolda AKP iktidarı, diplomasinin temel ilkeleriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan ve mezhepsel bir temele dayanan dış politika anlayışıyla Türkiye’yi, hem Avrupa’yla hem de komşularımızla sürekli kavga eden bir ülke durumuna getirmiştir. Bu yanlış dış politika anlayışıyla ülkemiz Ortadoğu bataklığına sürüklenmiştir. AKP’nin bu yanlış dış politikasından en büyük zararı Hatay ve Hataylılar görmüştür. Hatay ve Hataylılar huzurunu kaybetmiştir. Hatay artık terör korkusuyla yaşamaktadır. Birkaç yıl önce Reyhanlı’da bomba patlamış 53 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Hatay sokaklarında cihatçı teröristler cirit atmaktadır. Türkiye’nin ve Hatay’ın adı terörle anılır olmuştur. Sadece bu mu? AKP’nin hayalci dış politikasının sonucunda komşumuz Suriye ile ettiğimiz kavga nedeniyle Hatay ekonomisi çökmüştür."

Pekşen, "Hatay’ın en çok ihracat yaptığı ilk 5 ülke olan Irak, Rusya, Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye ile ticaret bitmiştir. Türkiye’deki en büyük tır filosuna sahip ikinci il olan Hatay’da taşımacılık bitmiştir. Düne kadar her gün binlerce tır Cilvegözü ve Yayladağı sınır kapılarından Suriye’ye ve diğer Orta Doğu ülkelerine 10 binlerce ton yük taşıyorlardı. Hatay sınır ticaretinin merkezlerinden biriydi. Ama şimdi Hatay artık bir tır mezarlığıdır. Hatay’da 300’ün üzerinde nakliye firması varken şimdi bunların çoğu batmıştır. Tırların yüzde 80’inden fazlası çalışamıyor. 10 binden fazla tır pazarlarda satılığa çıkarılmış durumda. Savaş başlanmadan önce Hatay, 2 milyon dolar ihracat yapmaktayken şimdi sınır kapılarının kapanması nedeniyle bu ihracat sıfıra inmiştir. Her gün binlerce insan Suriye’den Hataya geliyor Hatay’dan da Suriye’ye gidip ticaret yapıyordu. Hatay’da ticaret, turizm, yolcu taşımacılığı hepsi bitti. Bayramlarda akrabalar gidip geliyordu bir birine. Şimdi insanlar bu kutsal günlerde bile akrabalarını göremez oldular. Bütün bunlar neden oldu? İşte AKP iktidarının ülkeyi getirdiği yer burasıdır. Bu iktidarın Hataylılara yaptığı zulmün fotoğrafı budur. Ancak Hatay’ın bütün renkleri birlik ve beraberlik içinde, el ele vererek 16 Nisan’da Hatay’ın o rengarenk güzelliğiyle Türkiye için, kardeşlik için çok güçlü bir HAYIR diyecektir." dedi.

Pekşen, "Uluslararası güçlerin AKP iktidarı eliyle uygulamaya koydukları Türkiye’yi ve Misakı Milliyi yıkım projesi devam ediyor. 1995 yılında temelleri atılan ve 2007 yılından bugüne adım adım hayata geçirilen; Balyoz, ergenekon, Askeri Casusluk kumpasları ile Milli olan ne varsa çökerten bu projenin son adımı Anayasa değişiklik teklifiyle atılıyor. Misakı Milliye savunmaktan asla taviz vermeyen Ordumuza kurulan kumpaslar ne ise bu Anayasa değişiklik teklifi de aynı amaca hizmet eden büyük projenin bir parçasıdır. Balyoz ve Ergenekon davaları ile Ordu ve Milli güvenliğimizin çökertilmesinin ardından üniversiteler, Milli eğitim, bürokrasi, yargı ve medya da kurulan kumpaslarla çökertildi. Kısacası ülkenin tüm Milli kurumları ve Milli değerleri uluslararası bir kumpasla teker teker çöktü. Şimdi sıra 1995 yılından beri planlanmış olan ve aşama aşama uygulamaya konulan Türkiye’yi parçalama projesinin finaline gelmiştir.  Bu Anayasa teklifi ile Misakı Milli tam olarak hedefe konulmuş ve yıkım sürecinin nihai adımı başlatılmıştır. Misakı Milli’nin ortadan kaldırılması için onu kuran ve olmazsa olmaz olan Milli Meclisin ortadan kaldırılması gerekiyor. İşte bu Anayasa teklifinin amacı tam da budur; Milletin Meclisini ortadan kaldırmak ve ülkenin kaderini her zaman kandırılabilecek bir tek adama bağlamak. Bu Anayasa teklifinin tek amacı Milli Meclisin ve ardından Misakı Milli’nin ortadan kaldırılarak Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanmasıdır. Bu Anayasa değişikliği Milli değildir. Milli değerlerimizle bağdaşmayan bu Anayasa değişikliği ülkemizin bütünlüğü ve milletin birliğine düşman bir Anayasadır. İşte tam da bu nedenle AKP iktidarı, yoğun bir baskı ve propaganda ile Anayasa teklifinin içeriği halktan kaçırılmaya ve gizlenmeye çalışılıyor. İşte tam da bu nedenle AKP, Anayasa değişiklik teklifinin içeriğinin tartışılmaması için büyük bir kampanya yapıyor. Devletin tüm olanakları ve bütün kurumları adeta Anayasa teklifinin içeriğini milletten kaçırmak için seferber olmuş durumda. Kumpas davalarında da aynen bu yöntem kullanılmıştı. Davaların içeriği ve sunulan deliller halktan kaçırılmıştı. Yoğun bir propaganda ile davaların içeriği gizlenmiş ve toplumsal algı yönlendirilmeye çalışılmıştı. Milletin Meclisi’ni ve Misakı Milliyi ortadan kaldırmayı amaçlayan bu Anayasaya HAYIR diyen halka yönelik olarak teröristlik, vatan hainliği gibi her türlü çirkin iftira ve karalama fütursuz bir şekilde yapılıyor. Ancak AKP’nin bütün bu çırpınışlarına rağmen halk Türkiye’nin geleceğine kurulan bu büyük tezgahın farkındadır.  Halk vatanımıza ve geleceğimize karşı, iktidara sahip olanların ‘gaflet ve dalalet ve hatta ihanet içinde’ olduklarının bilinciyle, bütün zor şartlara rağmen Cumhuriyetimizin ilk adımının atıldığı Samsun’da ‘milletin azim ve kararlılığını’ göstererek, kurulan bu büyük kumpasa 16 Nisan’da, Milli Mücadele ruhuyla HAYIR diyecektir." diye konuştu.