Üniversitelerin 1980 darbesi öncesi ve şimdiki durumunu analiz eden Başkan Kılıç, "Devlet üniversitelerde Anayasal düzen bakımından en tehlike olduğu kılık kıyafet sorunun rejim sorunu yapmaktan çekinmedi" dedi. Atatürk Üniversitesi 2012 - 2013 Öğretim Yılı'na 'merhaba' dedi. Akademik yılın açılışı nedeniyle kültür merkezinde düzenlenen törene onur konuğu olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç katıldı.

Sabah saatlerinde Erzurum'a gelen Kılıç, Vali Sebahattin Öztürk ile Cuma namazını Ulu Cami'de kıldı. Daha sonra Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi'ne geçen Kılıç, burada düzenlenen açılış törenine katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından ilk konuşmayı Öğrenci Konseyi Başkanı Mesut Kasap yaptı daha sonra kürsüye gelen Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, davetlilere önceden dağıtılan 15 sayfalık konuşma metninin bazı bölümlerini atlayarak hitap etti.

"ÜNİVERSİTE OLARAK GÜNDEME DAHİLİZ"

Dünyanın gerilimler, ekonomik krizler ve terör olaylarıyla dolu gündemine ülke olarak bigâne kalamadığımız bir atmosfer içinde olduğunu kaydeden Rektör Koçak, "Üniversiteye hazırlık ve giriş sisteminde yeni arayışların tartışıldığı demokratik ülkelerin en değerli özgürlük alanlarını oluşturan sivil anayasaya geçiş hazırlıklarının sürdüğü, ilköğretimde yeni yapılanmaların hayata geçirildiği bir dönemdeyiz. Atatürk Üniversitesi olarak bu gündeme de dahiliz. Tüm bu yeni oluşumların ülkemiz ve insanlık kültürüne yeni anlamlar katmasını diliyoruz" dedi.

"YAŞANMASI ELZEMDİR"

Türkiye'nin son yıllarda sosyal, siyasal, ekonomik ve demokratik alanlarda kaydettiği gelişmelerin, ülkeyi korumak ve kollama konusunda olağanüstü kurtarıcılara yönelik ihtiyaç ve talep dönemini kapattığına dikkat çeken Rektör Koçak şunları söyledi. "Çağdaş dünya konjöktüründe sorunların artık demokratik yol ve yöntemlerle çözüldüğü bir sürecin yaşanması elzem olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kimlik belgesi olarak da tanımlayabileceğimiz Anayasasında devletimiz insan haklarına dayalı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanmaktadır. Bu ilkelerin evrensel anlamlarının yapısı değiştirilerek, bize özgü modeller yaratılması sorunlarımızı çözeceğine artırmıştır. Evrensel orijinalliği bozulmadan bu değerlerin hayata geçirilebilmesi için gerekli olan toplumsal kültür bugün artık oluşmuştur. Bizler toplum olarak evrensel gerçekler üzerinde uzlaşma sağlamaya imkân ve iradesini ortaya koyabilecek güçteyiz."

"SORUNLARI ÇÖZMEMİŞTİR"

"Olumsuz gelişmeler, toplumun terörize edilmesi, sokakların ve meydanların yaşanmaz hale getirilmesi tarihin hiçbir döneminde sorunları çözememiştir. Hiçbir özgürlük, terör ve şiddetin teminatı olarak kabul edilemez. Demokrasiyle bağı koparmadan sorunları çözmek için gerekli olan demokrasi kültürünün genç ve dinamik beyinler aracılığıyla toplumun her katmanına aktarılması hususunda üniversiteler büyük görevler düşmektedir. Uzun ve acı dolu mücadeleler sonucu elde edilen temel hak ve özgürlükleri tehdit kavramlarıyla şekillenen, güvenlik kaygılarıyla sınırlandırılmaya ve hatta ortadan kaldırılmaya çalışıldığı günümüzde bilim yuvası olana üniversitelerin daha çok demokrasi ve daha çok özgürlük çağrısında bulunmalarının zamanıdır. Dileğimiz milletimizin bir an evvel medeni insan olma, değer ve bilgisini ön planda tutan, demokratik, tümüyle kendisini ifade eden, kendi iradesinin hakim olacağı sivil anayasasına kavuşmasıdır."

VALİ ÖZTÜRK: ÜNİVERSİTE ERZURUM'DA BİN YILLIK BİR GELENEK

Vali Sebahattin Öztürk de konuşmasında Erzurum'un geleneğinde üniversitenin bin yıldan beri olan bir gelenek olduğunu kaydetti. Yakutiye ve Çifte Minareli Medreseleri örnek gösteren Vali Öztürk, "Bu geleneğe sahibiz. Günümüzde üniversitelerle ilgili söylenen çok şey var. Artık üniversitelerimizin yayılma problemi çözüldü. Öncelikle kendiyle sonra diğer üniversitelerle ve dünya üniversiteleriyle yarışan bir üniversite haline gelmesi lazım."

ERZURUM'A ÖVGÜLER YAĞDIRDI

Açılış töreninin onur konuğu Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da alkışlarla geldiği kürsüde ilk olarak Erzurum'a ve Erzurumlulara övgüler yağdırdı. 34 yıl önce Erzurum'a Sayıştay Denetçisi olarak geldiğini anlatan Başkan Kılıç, "O gün Erzurumluları, Erzurum'u daha yakından görme fırsatı buldum. Erzurum'umuzun onurlu ve has insanlarını o gün yakından tanıma fırsatı buldum. Bir insanın sadece Erzurumlu olmasını referans olarak kabul ettim ve hiçbir kefalet aramadım. Erzurum'da yaşamak ve Erzurum'da öğrenci olmak bence bir ayrıcalıktır. Çünkü Erzurum bu ülkenin birliğinin ve beraberliğinin harcının timsali olarak gerçekten övünülecek bir noktada ve bunu her zaman belirtmek bizim namus borcumuzdur" dedi.

KAZA YAPMAMAK İÇİN METNİ OKUDU!

Yargı mensupları olarak konuşma yaparken ihtiyatlı davranmak zorunda olduklarına dikkat çeken Başkan Kılıç, "Ağzımızdan çıkacak sözün nerede ne zaman önümüze konulacağını bilemeyiz. Bu konuşmaları yaparken kafamızda sansür uyguluyor ve mayın tarlasında mayınlara basmamak için dikkat ediyor ve hassasiyet gösteriyor. Biz de bazen fren yerine gaza basıyoruz, trafik kazasına neden oluyor. Bu yüzden önceden hazırladığım metni okuyacağım" diye konuştu.

"FATURALARI ÜNİVERSİTELER ÖDEDİ"

Türkiye'nin Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının ideolojik vesayet ağlarının baskısı altında, büyük travmalar geçirerek, savrula savrula bugünlere kadar geldiğini anlatan Kılıç, "Bu sürecin en ağır faturalarını ise üniversitelerin ödediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Nasıl olmasın ki, geriye dönüp baktığımızda 1980 darbesine kadar terörün esir aldığı üniversiteler ideolojilerin hesaplaşma ve birbirini yok etme mekânları haline geldi. Terör nedeniyle tanışamaz, görüşümüz ve birbirimizi dinleyemez olmuştuk. Farklı düşüncelerle yan yana gelemedik. Sonuçta ne gençliğimizin, ne de üniversiteli olmanın tadına varabildik. Okuduğumuz bilim dalıyla bile yeterince tanışamadık. Darbe sonrasıysa üniversitelerin hizaya çekildiği, farklı düşüncelerin, inançların kökünün kazınması gerektiğinin düşüncesinin hakim olduğu bir döneme girdik ve asıl suçlu tespit edildi" diye konuştu.

"KIYAFET REJİM SORUNU OLDU"

Devletin üniversitelerde Anayasal düzen bakımından en tehlike olduğu kılık kıyafet sorununu rejim sorunu yapmaktan çekinmediğini vurgulayan Başkan Kılıç, konuşmasını şöyle sürdürdü. "Engellenen eğitim hakkı, ifade özgürlüğü, dini inanç ve kanaat özgürlükleri gibi en temel insan hakları yok edilerek insanlık onuru tarihinin en utanç verici işkencesiyle karşı karşıya bırakıldı. Geride bıraktığımız bu karanlık günlerin bir daha yaşanmaması yürek taşıyan herkesin dileği olmalıdır. İdeolojik vesayeti tahkim etmek üzere insan onuruyla oynayanlar tarihin hiçbir döneminde kazanan taraf olmamıştır. Baskıcı, dayatmacı, çoğulculuğu reddeden anlayışlar, 'yaratılanların en şereflisi insandır' ilkesiyle sürekli kavga halinde olmuşlardır. Bu nedenle korunması gereken en üstün değer olan insanlık onuru Anayasaların değiştirilemez kurallarının en temel kavramı olmuştur. Devletimizin kimlik belgesi de diyebileceğimiz demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti nitelikleri de bu üstün değeri korumak ve kollamak için öngörülmüştür."

"ÜNİVERSİTELER ÖZGÜRLÜKLERİN İKAMETGÂHIDIR"

"Ben üniversiteleri özgürlüklerin ikametgâhı olarak tanımlıyorum. Bu mekânda yaşayan öğretim üyeleri ve öğrencileri düşüncüleri ve bunu ifade edebilmeyi, inançlarını, kanaatlerini, bilimsel özerkliğin güvencesi altında ortaya koyamıyorsa, devletin bağışıklık sistemi çökmüştür demektir. Üzülerek belirteyim ki üniversitelerimiz 1980 sonrası hayatında bu çöküntüyü ağır bir biçimde yaşadığından dolayı çağdaş bilim dünyasında olması gereken kalitesini yakalayamamıştır. Maalesef bugün üniversitelerimiz ifade özgürlüğünü yaşama yerine susma hakkını kullanmayı tercih eden kurumlar haline gelmiştir. Dünyanın hak ve özgürlükler çağını yaşadığı bir iklimde baskı ve tasfiye süreçlerinin yarattığı olumsuz ortamların ortadan kalkacağına olan inancımı belirtmek istiyorum. Çünkü Türkiye'nin demokratikleşme, sivilleşme ve özgürlük yürüyüşünün haklı gururunun yaşamak en çok üniversitelerimize yakışır."

"20 BİN DOSYA TÜRKİYE'NİN"

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvurular ve sonuçlandırılan davalar bakamından ülkemizin istatistiki durumunun ele alalım. AİHM'nin faaliyet raporuna göre 2011 yılı sonunda mahkemenin önünde bulunan 120 bin derdest dosyanın 20 bin adedini Türkiye aleyhine yapılan başvurular oluşturmaktadır. Mahkemenin bakmakta olduğu dosyaların çok önemli bir bölümü Türkiye'ye ilişkindir. Bu rakamlardan anlaşılıyor ki Türkiye Rusya'dan sonra aleyhine en çok başvuru yapılan ülke konumundadır. Son 10 yıl içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği toplam 10 bin ihlal kararının 2475'i ülkemize aittir. Daha da önemlisi bu kararların yarısından fazlası adil yargılama hakkının ihlaliyle ilgilidir. Köklü bir Anayasa yargısı geleneğine sahip olan ülkemiz için bu tablo bağımsız, tarafsız, hızlı, etkili, verimli adalet dağıtan bir yargı sisteminin önündeki engellerin kaldırılmasının hayati bir yükümlülük olduğunu bize göstermektedir."

TABAK VE HALI HEDİYE ETTİ

Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a porselen tabak ve el dokuması bir halı hediye etti.