Dün akşam saat 19.00 sularında Aygün ve eşiyle görüştüğünü bildiren Çiçek, “Eşiyle zaten müteakip defalar görüşmüştüm. Geçmiş olsun dileklerini şahsen ilettim. Aynı zamanda CHP Sayın Genel Başkanı’nı da arayarak memnuniyetimi ilettim ve geçmiş olsun dedim. Temenni ederiz ki bu Türkiye’de yaşanan en son sıkıntı olsun. Son derece metanetli ve sabırlı da bir eşi var, bu görüşmelerim sırasında bunu gördüm” dedi.

Daha önce de bu olayın demokrasiye, Meclis’e, millet iradesine karşı en büyük saygısızlık olduğunu söylediğini hatırlatan Çiçek, “Çünkü bu yol ve yöntemlerle Türkiye’yi karıştırmaktan öteye varılabilecek bir hedef de yoktur. Terör örgütü bir defa daha çirkin yüzünü bu olayla açıkça ortaya koymuştur” dedi.

Bugün aynı zamanda PKK’nın kanlı eylemlerini ilk defa ortaya koyduğu olayın da yıldönümü olduğunu belirten Çiçek, “Şemdinli’de 15 Ağustos 1984… O günden bugüne 40 binden fazla bu ülkenin insanları hayatlarını kaybetti. Bir taraftan ‘Kürt halkının haklarını koruyorum bunun için dağa çıktım, mücadele veriyorum’ diyorsun; öbür taraftan da öldürdüklerinin önemli bir kısmı o bölgenin insanları, masum insanlar. Masum insanları katlederek onların hakları, hukukları nasıl korunur. Bunun akılla izanla bir izahı yoktur” diye konuştu.

Çiçek 15 Ağustos 1984’ten bugüne bölgenin çok şey kaybettiğini ve bölgeye yapılacak yatırımların geciktiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Ne kadar önemli yatırımlar varsa bunlara karşı bu şer odağı büyük bir kampanya başlatmıştır. Dozerler, greyderler, iş makineleri yakılıyor, havaalanı yapılacak çalışma engelleniyor, hastane yapılacak oradaki faaliyetlere karşı çıkılıyor, okullar yakılıyor. Ve sonra da deniliyor ki, ‘biz bu bölge insanının hakkını hukukunu koruyoruz’. Onun için bu yol yol değil. Bu yol başkalarının menfaatine çıkar. Nitekim kullanıldıkları da ortadadır. Hem yakalanan elemanlardan bu böyle. Hem yapılan itiraflardan bu açıkça ortaya görülüyor. Başka ülkelerin politikalarının parçası olduğu ortadadır. Bu bölgenin insanına insanımıza hizmet eden bir yol değildir. Bu yoldan vazgeçilmiş olması gerekiyor.

Bir milletvekilinin sağ salim ailesine dönmüş olması aramıza dönmüş olması bu da ayrıca sevindirici bir husustur. Bundan da büyük memnuniyet duyarım, hepimize ailesine, partisine geçmiş olsun diyorum.”

“ULUSLARARASI GÜCÜN POLİTİK ENSTRÜMANLARI”

Çiçek, Aygün’ün serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamaları nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, “Bu kaçırma eyleminin propaganda amaçlı olduğunu kendisi de ifade ediyor; benim de kanaatim odur. Türkiye’nin muhtelif yerlerinde terör eylemlerini ortaya koyarak ‘ben Türkiye’nin her tarafında varım, Türkiye’nin her tarafında eylem yaparım, gerekiyorsa milletvekili de kaçırırım’ tarzında belki de Şemdinli’de yediği darbenin ortaya koyduğu moral bozukluğunu giderebilmek için bu ve benzeri yol ve yöntemlere tevessül ediyor olabilirler” diye konuştu.

Çiçek, yapılan açıklamaları çok değişik açıdan değerlendirmek gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Ama oradaki ifadeleri biraz ihtiyatla karşılamak lazım. İyi adam rolünü oynayanlar olur örgütün içinde, kötü adam rolünü oynayanlar olur. Çünkü bunların hakla, hukukla, halkla bir alakası yok, insani değerlerle bir alakası yok. Çünkü bütün haklar ve özgürlükler yaşayan insanlar içindir. Halbuki terör örgütleri adam öldürmek için var olan kandan beslenen örgütlerdir. Onun için yapılan konuşmaları biraz ihtiyatlı ve çok yönlü olarak değerlendirmek gerekecektir. Ama bu yolun çıkmaz bir yol olduğu da ortadadır. Bunu ifade ediyoruz. Sadece ülkeye ve insanlarımıza verdiği zarar kalır. Başkalarının hesabına bu eylemleri yapıyorlar. Elin oğlu boş yere bunları beslemez, bunlara para vermez. Bunlardan bir fayda temin etmeyecek olsa bunları silah desteği planlama desteği vermezler. Bunlar uluslararası gücün politik enstrümanlarıdır.”

CHP’Lİ İNCE’NİN SÖZLERİ…

Çiçek, dün Genel Kurul'da CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin kendisine ve TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'a yönelik sözlerinin hatırlatılması üzerine ise, zaman zaman İnce'nin bu türlü beyanları olduğunu söyledi. Bu beyanların son derece kaba, yaralayıcı ve saygısızca ifadeler olduğunu belirten Çiçek, siyasetin saygı çerçevesinde, nezaket içerisinde yapılması gerektiğini söyledi. Çiçek, “Kaba ve yaralayıcı üslubun, saygısızca söylenen sözlerin ne kendisine ne partisine ne de siyaset kurumuna bir getirisi olmaz. Bu siyaset değildir, boşboğazlıktır. Ne yapalım, boşboğazı cehenneme atmışlar, 'cehennemin odunu yaştır' demiş” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile dün görüşürken bu konuya yönelik üzüntüsünü de ifade ettiğini aktaran Çiçek, Kılıçdaroğlu'nun da İnce'yi ikaz ettiğini söylediğini belirtti. Çiçek, “Belli ki Sayın Genel Başkan da bu üsluptan rahatsız” diye konuştu.

Genel Kurul'da dün yapılan işlemde İçtüzük hükümlerine aykırı bir durum olmadığını, olağanüstü toplantı çağrısı karşısında İçtüzüğün hükümlerinin harfiyen uygulandığını belirten Çiçek, işlemlere hiç kimsenin itirazının olmadığını sözlerine ekledi. Çiçek, “Meclis olarak içtüzüğe ve teamüllere uygun bir işlem yaptık. Dün birleşimi yöneten Sayın Yukut da İçtüzüğün amir hükümleri neyse onu harfiyen uyguladı. Eğer kendince yanlış bir şey varsa bu kadar kaba, bu kadar saygısız bir üslup kullanmak yerine daha düzgün bir ifadeyle kendince yanlış bulduklarını söyleyebilirdi. Bunun yerine saygısız bir üslubu tercih ediyor. Bunda kendisi hesabına fayda görüyorsa onu bilmem. Çok fayda getirecek bir üslup değil. Geçmişte bunu kullananlar oldu sonra insanlar birbirinin yüzüne bakamaz hale geldi” dedi.

Çiçek ayrıca, dün toplantıya 125 milletvekili katıldığını, bunlardan birinin bağımsız olduğunu, yani toplantı isteyen iki partiden katılan milletvekili sayısının 124 olduğunu söyledi. Çiçek, “Halbuki iki partinin Meclis'teki toplam sayısı 164. Sekizinin gelemeyeceğini biliyoruz, geriye 154 kalıyor. Demek ki 154 katılması mümkün olan sayın milletvekilinden dünkü yoklamada 124 kişi var. Yani 30 kişi toplantıya katılmamış. Nasıl olacak da TBMM Başkanvekili, 'toplantı yeter sayısı vardır' diyecek Meclis'i açacaktı. Bunu görmek lazım. Terör gibi herkesin yüreğini yakan bir olay Meclis'te konuşulacaktı, toplantı yapılabilseydi. Böylesine önemli bir olay için kullanılacak üslup bu mu olmalıdır? Daha ciddi, daha sorumlu davranmak gerekirken, sorunlu konuşmalar zaten kamuoyunda başka tartışmalar açar. 'Bunlar toplantı yapsaydı böyle bağırıp, çağıracaktı' tarzında bir kanaate götürür.”