CHP Trabzon Gençlik Kolları tarafından Trabzon Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Türkiye'de hukuk ve siyasallaşan yargı" konulu konferansa çok sayıda katılım olurken Cihaner, özellikle son yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasının başında milletvekili emekli maaşlara yapılan zammı eleştiren Cihaner, "Milletvekili emekli maaşlarına yapılan zam, özellikle bizim tabanımız tarafından çok tepki gördü. Başkanımız da özellikle vurguladı. Olayın iki açıdan çok büyük önemi var. Birincisi medyanın aldığı konum itibariyle, çok büyük önemi var. İkincisi de aslında eleştirilen, duyarsız, apolitik gibi bir takım yakıştırmalarla eleştirilmesine, sesinin çıkmadığı gibi nitelendirmelere rağmen isterse toplumun neler yapabileceğinin
göstergesi oldu. Partimiz bu zamma karşıydı. AK Parti'li 216 milletvekili bu yasayı kotardığı halde, AK Parti'nin istemediği tek bir yasa meclisten geçmemişken bu yasanın sorumlusu CHP gibi bir hava verildi ve hatta tabanımız bile bu havaya kapıldı. Asgari ücretin 700 TL bile olmadığı bir ortamda milletvekili emekli maaşlarına bu oranda zam yapılması kabul edilemez. 2.5 milyon emeklinin intibak yasasını beklediği ortamda milletvekili emeklilerine intibak yasası çıkarılması şık değil. Partimiz buna karşı ve
hep karşı olacak. Toplumsal tepki uygun kanalize edilirse bu siyasal süreci nasıl belirleneceğini gösterdi yaşadıklarımız. Keşke Tekel işçileri Ankara'da coplanırken de toplumumuz bu tepkiyi gösterseydi. TEKEL, Tüpraş, peşkeş çekilip özelleştirilirken bu tepkiyi gösterebilseydi" dedi.

"HÜKÜMET SINIFTA KALDI"
Van depreminde hükümetin sınıfta kaldığını belirten Cihaner, "Hükümet Van depreminin enkazı altında kaldı. Vatandaşlar bu beceriksizliğin sorumlularını istifaya davet etti. Ancak iktidar biber gazı ve coplarla, o soğukta basınçlı sularla vatandaşları susturdu. Keşke milletvekili emekli maaşlarına zamda gösterilen tepkiyi bu gibi olaylarda da gösterseydik" diye konuştu.
Türkiye'de 500 üzerinde tutuklu, üniversite öğrencisi, avukat, gazeteci bulunduğunu kaydeden Cihaner, "Şu anda Türkiye'de 500'ün üzerinde üniversite öğrencisi, avukatlar, aydınlar, gazeteciler tutuklu. Onlara bile bu boyutta tepki göstermedi toplum" dedi.

"ULUDERE OLAYLARINDA ÇOK KARANLIK NOKTA VAR "
Uludere olayıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Cihaner, "Bu olayda başlangıçta tespit yapmak için çok net söylememiz gerekir. Demokrasilerde sorumluluk hükümetlerdedir. Bir hükümetin demokratik bir ülkede olan biten her şeyden sorumluluğu vardır. Deprem sonrasında belediye vatandaşlara yeterince su veremediği için belediye başkanı intihar etmiştir. Dünyanın her yerinde politikacılar istifa eder. Demokrasi böyle bir şeydir. Demokrasilerde olan ya da olmayan her şeyden hükümetler sorumludur. Siyasi
sorumluluk hükümetin üzerindedir. Çok fazla karanlık nokta var. Sizce ABD, PKK'yı destekliyor mu? İsrail destekliyor mu? Aynı tespiti askerler, politikacılar, AK Parti'liler içinde yaparsak da bu kadar el kalkar. Bunun bir takım somut verileri de var. Çekiç güç aracılığıyla verilen destekler. Uzunca süre ABD'nin PKK'yı terörist listesine almaması gibi. Ama biz ABD ile terör konusunda üçlü mekanizma oluşturuyoruz. Sonra da terörle mücadele ediyoruz diyorlar. Bu bir kandırmaca. İnsansız hava araçları İsrail'e
ait. Veriler ABD üzerinden geliyor. ABD'nin izin verdiği yerlerde uçuyor insansız hava araçları. Hükümetler arkasında olduğunu düşündüğümüz bir ülkeyle terörle mücadele ediyor. Kendi içinde tutarsız, şizofrenik bir terörle mücadele politikası izleniyor. Siz bir yandan desteklediğini düşüneceksiniz, sonra onunla birlikte mücadele edeceksiniz. Türkiye'de ne kadar karanlık olay varsa, Türkiye'nin 12 Eylül sürecine getirilmesinden ekonomik krizlere kadar dış etkilerden bahsedilir. Ortadoğu'ya dair emperyalist
çıkarları kovalamak konusunda hiçbir tereddüt bulunmayan bir ülkeyle terörle mücadele ediyorsunuz. AK PARTİ iktidarı, ırkçı ve bölünmeyi göze almış bir politika yürütüyor. Bunca yıllık birlikte yaşam azmini kıracak şekilde bölünmeyi göze almış politikalar izliyor. Gelinen noktada Kürt sorununu çözülmesi bir yana artık, sahra toplarının, hava kuvvetlerinin kendi topraklarımızda kullanıldığı bir noktaya gelinmiştir. AK Parti'nin bu konudaki politikası iflas etmiştir. Orada ölenlerin önemli kısmı
çocuk. Orada üstü örtülü şekilde kaçakçılığa göz yuman bir devlet var. Bu nasıl olabilir? Bu kadar kişi katırlarla sınırı geçiyorlar dönerken bu olay meydana geliyor. Çıkarken neredeydiniz? Bu çok büyük bir soru işareti. Başka bir takım kirli oyunlar, kirli noktalar var. Başbakan, kimin sorumlu olduğu ortaya çıkmadan birden bire askersever kesildi, genelkurmaya teşekkür etti. Bu, orda Reşadiye'de, Hantepe'de meydana gelen olayların tamamını kendi yapmıştı. Hani kendi halkını, camisini bombalıyordu
bunlar. Hayali planlarla bir süre general tutuklandı. Önümüzde gerçeği var. Onlara teşekkür ediyor. Hayali planlarla generalleri tutukluyorsunuz?" dedi.

"AK PARTİ, YARGIYI KENDİNE AİT BÜRO HALİNE DÖNÜŞTÜRDÜ"
AK Parti, referandumda yargıyı kendine ait büro haline dönüştürdüğünü ifade eden Cihaner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Referandumda AK Parti yargıyı, kendini ait büro haline dönüştürdü. Hukukla siyaset arasında aslında sanıldığı kadar büyük bir uzaklık yoktur. AK Parti'nin dönüştürmesinden önce de yargı sistemimiz ciddi sıkıntılara sahipti. Darbe dönemlerini hatırlayın. Bu dönemlerde yargının ciddi günahları vardı. Geldiğimiz noktada adalete, ulaşma, adil yargılama ilkelerinin hayata geçirilmesi konusunda umutlar da tükenmiş durumda. Özellikle ceza yargısı ve idari yargı AK Parti'nin güdümüne geçmiş durumda. Hatta
aynileşmiş durumda. Yüksek yargıda kadın oranı yüzde 30'un altına düşmez. Ama bakıyorum yeni seçilen HSYK, 200 yüksek yargıç içerisinde sadece 6 tane kadın yargıç seçti. Aynı referandumda kadınlara karşı pozitif ayrımcılık yapılması gibi bir hüküm getirilmesine rağmen yaptı. HSYK'nın yaptığı iş, belli davalarda vicdani kanaatini tahliyeden yana kullanan ve hükümetin hoşuna gitmeyen kararları veren hakimlerin görev yerlerini değiştirmek oldu. Ya tayinleri çıkarıldı ya da kanun dışı özel hayatına dair
kaydedilmiş verilerle görevlerini bırakmak durumunda bırakıldılar."