Karabük'ün Safranbolu ilçesinde Genç Gönüllüler Derneği’nin Avrupa Birliği Projesi kapsamında hazırladığı ”Siyasette Yüksek Topuklular” konulu toplantıya katılan DSP Genel Başkanı Masum Türker, kadınların siyasette söz sahibi olması gerektiğini söyledi. Katılımcılara, “Kadın olarak yönetimde söz sahibi olun, eğer siz söz sahibi olursanız Türkiye Suriye ile ilişkilerinde savaşın eşiğine gelmezdi” diyen Türker, “Türkiye siyasetinde kadının yeri en az yüzde 50 olmalı. Eğer Türkiye barış içinde yaşayacaksa, yoksulluk sona erecekse, sizinle burada iki üç gündür beraber olan Hollanda, Danimarka, İsveç gibi etkili, güçlü bir devlet olacaksak, siyasetin içinde kadınların en az yüzde 50 olması gerekiyor. Kadın olarak yönetimde söz sahibi olun, eğer siz söz sahibi olursanız, Türkiye Suriye ile ilişkilerinde savaşın eşiğine gelmezdi. Türkiye savaşın eşiğinde. Dün akşam Başbakan ile bir ailenin düğününde birlikteydik. Başbakana bir iki cümle fısıldadım.

Türkiye adına bizi zor günler bekliyor. Sabah baktığınızda döviz kuru yükseliyor ise, bilin ki devleti yönetenler uluslararası camiaya, ‘Biz savaşmayacağız’ diyorlar. Tersine dönüyorsa ya da sabit gidiyorsa, ‘Bize verilmiş olan rolü yerine getirebileceğimiz söylemişiz’ demektir. İki gün önce Güvenlik Konseyi’nde konuşan Dışişleri Bakanını alıştıklarının dışında buldular. Şu ana kadar savaş yapacakmış gibi bir konuşma yapıyorduk, hemen dolar yükselmeye başladı. Neden size ihtiyaç var? Son 10 yıldır her şey güllük gülistanlık oldu, 'One minute' denildi. Onun nedenlerini burada anlatmayacağım ama bilin ki onların hepsi göstermelikti” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE EKONOMİSİ ABD VE İSRAİL’İN GÜDÜMÜNDE”

Türkiye ekonomisinin ABD ve İsrail’in güdümünde olduğunu savunan Masum Türker, “Türkiye ekonomisi Katar’dan, Suudi Arabistan’dan gelen parayla yürümüyor, iki ülkenin güdümünde gidiyor, ABD ve İsrail’in. Şu an onların dediklerini yapmazsak o fonların bir kısmını çektiklerinde birden bire dolar yükselecek, enflasyon fırlayacak, firmalar iflas etmeye başlayacak, örtülen işsizlik örtülemeyecek. Bu hale nasıl geldik? Erkeklerin daha nazik, daha saygın siyaset yapmak için, ‘Şu yönetimde kadın arkadaş olsun’ diyoruz. Siyasette de söz sahibi kadın olursa kadının özellikle empati yaklaşımı yanındaki erkek arkadaşlarının da hata yapmasını engeller. İşte Türkiye’nin Suriye ile savaş noktasına gelmesi, son 15-16 ayda yaşadığımız fevkalade yanlış Türkiye’yi bölünme noktasına getiren bir iştir. Bunda sadece AK Parti’nin değil, CHP’nin de suçu var. 2011 seçim bildirgelerine hüküm koydular. ‘Biz Dersim ile yüzleşeceğiz’ dediler. Başbakan da atıldı, özür diledi. Bu iki tarafa fikri kullanmak aynı yerden geldi.

Bizim kuşağımızda sabah öldürülen solcu ile akşam öldürülen sağcının kurşunu aynı yerden çıkardı. Dersim Lozan Antlaşmasına göre muhtar bir bölgeydi bizde. Yarın bir gün çıkaracaklar karşımıza, ‘Kardeşim sizi bölmeye çalışan kim? Siz Lozan’da Dersim'i zaten otonom bölge kabul etmiştiniz, siz savunmuyor musunuz Lozan’ı? Bunu Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğunu iddia eden partinin 2011 seçim bildirgesine koydurdular. AK Parti’nin geldiği görüş ise, uzun süre sürekli bugünkü yapıyı oluşturmak için Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye kurucuları, Türkiye’nin batılılaşma, çağdaşlaşma kavgasında hedef aldıkları için ona bir şey demiyoruz. Böyle diye diye büyüdüler ama 'Hayır böyle değildir' diyenler de aynı safa geçince Türkiye'nin bölünmesi için altyapı hazırlandı. Peki ne lazımdı bu altyapı için? Bölgede Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir karmaşaya ihtiyaç vardı. Bu karmaşa nerede çıktı? Suriye’de çıktı. Sene 1981, Türkiye’nin şu anki durumunda olan devlet Irak’tır. ABD’nin göz bebeği Saddam, Humeyni gelmiş İran’a. Humeyni ile Saddam’ı kapıştırdılar, Saddam Amerikalılardan aldığı silahlarla İran ile uzun bir süre savaştı. Savaş bitti, tam 10 yıl sonra döndü ABD Saddam’a karşı. Şimdi Türkiye’yi kullanarak Suriye üzerine giderken yarın bir gün burada yerleşik olan askerler, unuttuk çevik gücün Türkiye’ye geldikten sonra ne yaptığını” açıklamasını yaptı.



“YÜZDE 10 BARAJI PKK’YI GÜÇLENDİREN BİR YASADIR”Yüzde 10 barajına da değinen Türker, şunları söyledi:

“Siyasi Partiler Kanunu'na, Türkiye'yi şekillendirme görevi verilen Kenan Evren ve arkadaşları döneminde konmuş ve hiçbir siyasi partinin kaldırmaya çalışmadığı, aslında Güneydoğu Anadolu'da
PKK'yi güçlendiren bir yasadır. Siz yüzde 10 seçim barajı koyarsanız, Doğu’da ve Güneydoğu’da hiç kimse bir partiden seçilemeyince PKK'nın desteğine ihtiyaç duyar. Halbuki her parti yüzde 2-3 bile alıp parlamentoya girebilse o zaman PKK'nın silah gücüyle oy toplamasına kimsenin ihtiyacı kalmaz. Biz de tutup da, 'Milletvekillerine niye PKK'ya sahip çıkıyorsunuz?' demeyiz. Bu barajı kaldırmadığınız sürece bugün yalnızca doğuda değil, yarın kuzeyde de bunlar olabilir.''