-''Gönül arzu ediyor ki bu çok önemli bir müzakere olsun. Terör meselesini 1/1.000.000 ölçeğinde değil de 1/1.000 ölçeğine indirerek konuşabilsek...''
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, terör konusunun 17 Ekim'den önce Meclis gündemine gelebileceğini belirterek, ''Gönül arzu ediyor ki bu çok önemli bir müzakere olsun. Terör meselesini 1/1.000.000 ölçeğinde değil de 1/1.000 ölçeğine indirerek konuşabilsek. Alınan tedbirlerin sonuçlarını da iyi değerlendirerek, daha birlikte bir çözüm çabası içine girilmesi gerektiğini düşünüyorum'' dedi.
Çiçek, NTV'de canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Terör olaylarındaki artışla ilgili soruya Çiçek, Türkiye'nin uzun süreden beri terörün her türüyle mücadele eden, terörün hedefi ülke olduğunu belirterek, ''Terör konusunu bu kadar zamandır yaşamış olmamıza rağmen terör olgusunu bütün boyutlarıyla değerlendirme yönünde çok fazla bir şeyimiz olmadı. Her defasında meydana gelen olayların güvenlik ve yüreğimizi yakan acıları üzerinde durduk. Terörü sadece güvenlik boyutu ve yüreğimizi yakan acılar kısmıyla değerlendirdiğimizde, işin bu boyutu eksik kaldı'' diye konuştu.
Bir süre önce Meclis Başkanı olarak değil, Cemil Çiçek olarak kamuoyuyla bazı fikirlerini paylaştığını hatırlatan Çiçek, şöyle konuştu:
''Dünyada terör devlet sorunudur. Bunu böyle kabul etmediğimiz takdirde siyasi tartışmalar buradan başlıyor. Devlet sorunu olarak kabul ettiğimizde merkezinde Hükümet olmak üzere herkese düşen görevler var. Bu kadar zaman Türkiye'nin canını yakan olay, bana göre Türkiye'nin en önemli iki milli meselesinden  biridir. Kıbrıs meselesi kadar önemli konudur terör. Milli mesele söz konusu olduğunda da partiler üstü algılanması, değerlendirmelerin de ona göre yapılması lazım. Partiler arası bir mesele gibi kabul edildiğinde siyasi tartışmaların konusu oluyor. Konuya benim partimin, sizin partiniz menfaati olarak değil partiler üstü anlayışla, milletin menfaati açısından bakmak lazım.''
Çiçek, Afyonkarahisar'daki patlamayla ilgili, ''İstihbarat zafiyeti, sabotaj iddiaları var. Bunların gündeme getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna, ''Bu tartışımlara yapılabilir; tartışmamız nasıl, hangi üslupta, hangi platformda yaptığımız ve sonuçta bunlardan bir sonuç çıkarıp çıkarmadığımıza bağlı. Türkiye'nin en temel sıkıntılarından biri her konuyu konuşuyoruz ama hiçbirini sonlandırmadan başka gündeme geçiyoruz. Genellikle de bu tartışmalar, suçlama üslubu içinde yapılıyor. Bu tartışmaların sonunda gerekli dersleri çıkararak gerekli çözümleri ortaya koyarak sonuca varmamız gerekir'' dedi.
Dış boyutu bugüne kadar yetirince bilinmeyen flu bir konudan bahsedildiğini belirten Çiçek, ''Kesinlikle Türkiye'deki terör eylemleri,  dış politika ile dış boyutu, içeridekinden çok daha önemlidir. Bugün terörün çözümünde bu boyutu gözardı ederek, bu olguyu, belayı, hastalığı algılamak mümkün değildir'' diye konuştu.
-''Konuya değil, konuşana bakıyorlar''
Çiçek, çok fedakar, canını dişine takmış bir güvenlik gücü olduğuna işaret ederek, ''Sayısı 3-5 binin üstesinden gelemiyor mu? Vatandaşın düz olarak sorduğu soru budur. Eğer siz güvenlik güçlerimizin, silahlı kuvvetlerimizin karşısına 3-5 bin kişilik terör örgütünü koyarsanız, rakamsal büyüklüktür, silah üstünlüğü vesaire nasıl oluyor da bunun üstesinden gelinemiyor diye bir güvensizlik,  karamsarlık, endişe ortaya çıkıyor'' dedi.
Teröre karşı ortak mutabakat önerisine ilişkin, ''Yaptığınızın karşı duruştan ziyade, siyasi partilerle görüşmemeniz, duruşunuzun Cumhurbaşkanlığı adaylığı iddialarıyla değerlendirilmesini nasıl görüyorsunuz?'' sorusuna karşılık Çiçek, şu karşılığı verdi:
''Türkiye'nin bir başka eksikliği... Bu bizim alışkanlığımız. Türkiye'nin bir alışkanlığı, konuya değil konuşana bakarlar. Konuşan ile ilgili olumlu olumsuz yargılar varsa, bunun üzerinden bir şey tartışılmış görünür. Ben tartışılırım, tartışılmaz bir insan değilim ama yürek yakan olay olmaya devam ediyor. Beni tartışırsanız elinize ne geçecek? Herkesin söylediklerinde doğrular olabilir ama bundan büyük resmi çıkarmamız lazım. Bu hiçbir hükümeti ve partiyi  hedef alan bir şey değil, eleştirel yaklaşım değil. Arka arka cenazeler nedeniyle vatandaş, 'acımızı paylaşıyorsunuz bu sorunu bir araya gelin çözüm bulun' diyor.  Bu çağrıların muhatabı siyaset kurumudur. Kim bir, beraber olacak, kim yan yana gelecek?  Terör meselesinde kimin ne düşüncesi, katkısı varsa ortaya koysun ki istifade edelim deniliyor. Bir şey ortaya koyana da fikri değil de kendisini tartışırsanız, eski alışkanlığımız nükseder ve bir yere varamayız ve sonuçta da acılar sürmeye devam ediyor.''
-''Meclis açıldığında ilk görüşeceği konu...''
Meclis açıldığında ilk görüşeceği konulardan birinin, hudut ötesi operasyonlara yetki veren tezkerenin olacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hükümet yetkinin bir yıl daha uzatılması talepte bulunabilecektir. O türlü bir yetkinin gerekçeleri ortadan kalkmamış görülüyor. 17 Ekim'de doluyor, 17 Ekim'den önce Meclis gündeminde yer alacak. Gönül arzu ediyor ki bu çok önemli bir müzakere olsun. Geçmiştekiler önemsizdi anlamında söylemiyorum. Tüm partilerimiz orada genel söylemler yerine, 'terör denilen beladan kurtulmanın yolu bana göre 1, 2 3, 4, 8, 9, 10', bir başkası dese ki 'bana göre de 12, 15 tedbir.' Bunların ortak noktalarını bulabilsek. Terör meselesini 1/1.000.000 ölçeğinde değil de 1/1.000 ölçeğine indirerek konuşabilsek....Alınan tedbirler sonuçlarını da iyi değerlendirerek, daha birlikte bir çözüm çabası içine girilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaten siyasi partilerimiz de buna vurgu yapmış. Benimki bunlardan  bir derleme. Geriye dönük bu işlere baktığımda böyle bir paralellik gördüm. Bunların daha etkin şekilde hayata geçirilmesinde birbirimize yardımcı olabiliriz. Bu konuyu devamlı konuşuyoruz.  Bir kez daha özel gündem konusu olarak, 17 Ekim'den önce Meclis'in gündemine gelebileceğini düşünüyorum. 'Ben olsam bu meselede şu tedbirleri alırım' diye daha somut tedbirler üzerinden bir şey yapılabilirse... Bu arayışa neden ihtiyaç oluyor? Biz etnik, bölücü, ayrılıkçı terörle 30 yıldır uğraşıyoruz; diğer terör örgütleri ise biraz daha eski. Bu kadar sene terörle uğraşıp da bunun bilimsel temelleri üzerinde yapılmış araştırma yok. Şu an 48 araştırma var. Önemli kısmı da polis akademisi ve Genelkurmay'ın, yani güvenlik bürokrasinin araştırmaları. Bir üniversitemizde faaliyet başladı, üniversitelerimizde terör enstitüsü bile yok, üniversitelerimizin araştırması bile yok. Terör sadece güvenlik güçlerinin uğraştığı bir sorun olarak mütalaa edilip, işin bilimsel ve başka boyutları üzerinde durulamadıysa, bu bir tespittir.''
PLAKET YALAKALIĞINI BIRAKIN
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndan kimsenin çekileceğine inanmadığını söyledi.
NTV canlı yayınında soruları yanıtlayan Çiçek, ''Afyon'daki patlamanın ardından Valinin Genelkurmay Başkanına verdiği hediyeler çok tartışıldı, konuyla ilgili görüşleriniz nelerdir'' sorusuna, ''Artık o geride kaldı. Hoş olmadığında herkes müttefik. Onu tekrar tekrar konuşmak acılarımıza bir şey getirmez. Hoş olmadı. İnsanların boş bulunuğu zamanlar oluyor, sıkıntıya düştüğümüz zamanlar olabiliyor. Tasvip edilen olay olmadığını herkes söyledi. Yeniden mazeret üretmeye gerek yok, o geride kaldı. Bundan sonrakiler için ders olsun. Ben biliyorum ki Sayın Başbakan'ın da hassasiyeti var; Şu valilerimiz plaket yağcılığını bir bırakıverse'' dedi.
Plaket sektörünün Türkiye'de yüzde 100 kapasiteyle çalıştığını, evinde plaket koyacak yer kalmadığını anlatan Çiçek, şöyle konuştu:
''Çuvallar dolusu plaket. Şu plaket işini bıraksak. Valilerimiz şu hediye işini tümden bıraksa. 'Kimin malını kime hediye ediyoruz' deyip noktayı koysak bu tür sıkıntılar da yaşanmaz. İki konuda geçmişten beri hep sıkıntı yaşanır; bir karşılama ve uğurlamada. Eskiden il sınırında karşılanırdı. Belediye başkanlığı döneminde canım çıkmıştır, Yozgat'ın bir başından bir başı 300 kilometre karşıla. Bu işleri tümüyle kaldırsak da plaketidir, hediyesidir bitse, bu tür sıkıntıları da yaşamasak. Bu olumsuzluktan böyle bir ders çıkaralım. Bana plaket verince ne oluyor. Anı olacak bir yönü de yok. O olumsuzluktan üzücü durumdan böyle bir sonuç çıkaralım da bu plaket faslını valilerimiz kaldırıversin.''
-Dokunulmazlıkların kaldırılması-
''Bazı BDP milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı mı- Siz bu milletvekilleriyle görüştünüz mü''sorusuna, kendileriyle görüşmediğini belirten Çiçek, dokunulmazlığın önemli ve hassas bir konu olduğunu, Meclis'te 770 dosya olduğunu söyledi.
Dokunulmazlığın kaldırılıp kaldırılmasının hukuki değil, siyasi karar olduğuna işaret eden Çiçek, genel uygulamanın dönem sonuna bırakılması olduğunu, istisnai olarak kalktığı zamanlar olduğunu kaydetti.
''Konumum itibarıyla realiteler üzerinden değerlendirme yapmaya mecburum. Gelecekle ilgili ya da bir makamın yerine kendimi koyarak bir şey söylemem doğru olmaz'' diyen Çiçek, şunları kaydetti:
''Dokunulumazlığı kaldıracaksa Meclis kaldıracak. Meclis iradesi yerine, Cemil Çiçek iradesini koyarak açıklama yapmak, üslubuma da uygun düşmüyor. Bu dereyi görmeden paçayı sıvamak ya da doğmamış çocuğa elbise biçmek gibi bir şey. Bu tartışma, belli milletvekillerinin buluşmaları nedeniyle başladı. Bunun doğru olmadığını, milletvekili sorumluluğuyla bağdaşmadığını söyledim. Bizler nerede bulanacağımıza, nerede oturup kalkacağımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Uluslararası hukuk açısından da sakıncaları olan bir şey. Ben benzer şeyi 3 yıl önce söylediğimde bana söylenmedik laf kalmadı, şimdi 'günaydın' diyorum. Uluslararası hukukta, AİHM kararları ve bir kısım demokratik ülkelerin kararlarında şu net ve açık; Terörü desteklemek değil, telin etmemeyi bile demokratik ilkelerle, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ile bağdaştırmıyor. Bırakın ilişki kurmak, destek vermek ve övmek. Olumsuz bir durumu bile terör açısından doğru bulmuyor. Bununla ilgili bir sürü karar ve içtihat var. Dosyalar daha bize gelmedi. Geldiği zaman benim yapacağım, ilgili karma komisyona havale etmektir. Orada partiler, gruplar buna karar verecek, Genel Kurul safhası buna bağlı. Şahsi kanaatimi söyleyemem. Çünkü o zaman komisyon ve genel kurulun yerine kendimi koymuş olurum.''
-Anayasa çalışmaları-
Partilerin Anayasa çalışmalarından çekilip çekilmeyecekleri yönündeki ifadeleri nasıl değerlendirdiği sorusuna Çiçek, Uzlaşma Komisyonu'nun şu ana kadar zaman zaman sıkıntılı durumlar olmasına rağmen hiçbir siyasi partinin komisyondan çekileceğini ifade etmediğini, tam tersi çekilmeyeceklerini söylediklerini söylediklerini kaydetti.
Çiçek, ''O beyanların çalışmalarımızla doğrudan bağlantısı olmadığını düşünüyorum. Bu komisyon çalışmalarını sürdürecek ve sürdürmelidir, sürdürmek de mecburiyetindedir. Çünkü söz verdik. Siyaset kurumu bir daha bu atmosferi bulamayabilir. Yeni anayasa yapılamazsa herkesin şikayet ettiği bu Anayasa yürürlükte kalmaya devam edecek. 30 yıl bu Anayasa'dan şikayet ettik, 30 yıl da 'Anayasa'yı niye yapamadık' diyeceğiz. Bu fuzuli tartışmayı gündemden çıkarmanın yolu yeni anayasa yapmaktır. Ben kimsenin çekileceğine inanmıyorum'' diye konuştu.
-Aygün'ün kaçırılması-
Çiçek, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili yargıya müdahale anlamına taşıyan açıklamaları gündeme getirildi, ne diyeceksiniz'' sorusuna, ''Siyasette hepimiz zaman zaman sürçülisan yaparız, maksadı aşan şey yaparız, hele hele metin üzerinde değil de spontane konuşuluyorsa, zaman zaman kavramlar, kelimeler tam yerine oturmayabiliyor. Yargıya talimat mevzuat açısından mümkün olmayan konu'' karşılığını verdi.
CHP'li Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasının danışıklı dövüş olduğuna inanıp inanmadığı sorusuna, bu tür tartışmalar girmeyeceğini belirten Çiçek, milletvekilleriyle ilgili sıkıntılı durumlar olduğunda aradığını, meseleye böyle bakmak gerektiğini söyledi.
Çiçek, ''Siyasetçiyle müzakerede BDP sizce müzakere alanında mı hala'' sorusuna, klasik kalıplarla olan biteni değerlendirmenin zor olduğunu ifade ederek, ''Bir özeleştiri de yapmamız lazım. Herkesin yapması lazım, BDP'nin de yapması lazım, ben yapıyorum. Nerede yanlış yaptık, yapıyoruz. Bir ülkede değişik kesimlerin devletinden, devletin politikalarından, bürokrasinin uygulamalarından rahatsızlıkları olabiliyor'' diye konuştu.
İdam konusuyla ilgili soruyu ise Çiçek, şöyle yanıtladı:
''İdam... Böyle kestirme hap cinsinden çözümü yok bu işin. Ben devletimden eğitim, köyümün adının eskisi olmasını istiyorum diyebilirsiniz, denilmelidir. Ama şayet 'bunu yapmazsanız ben bu talebimi götürdüm 3-4 patlayıcıya bağladım, yapmazsanız ben buradan patlatırım, kim gelirse öldürürüm' diyorsanız işin bu kısmı demokrasi ve insanlıkla bağdaşmaz. Türkiye bu tercihi yapmak durumundadır, hak talep edenler de bu tercihi yapmak durumundadır. Antep'te hayatını kaybeden yavrunun hakkı ne olacak- En temel hak, hayat hakkıdır. Terör örgütleri hayat hakkını oradan kaldırıyor. Talebiniz olsun, eksiklikler varsa bunu kaldırmanın yoluna bakalım ama 'talebim olmadığında yakarım, yıkarım patlayıcıyla talep ederim' diyorsa, demokrasi bunu asla kabul etmez. Herkes vicdan muhasebesi yapıp birlikte çözüm aranacaksa yöntemlerin de çözümlerin de demokratik olması lazım. Terör örgütleri üzerinden talep toplumun önüne gelecekse buna kimsenin olumlu bakması düşünülemez.''
ABD'nin Libya Büyükelçisi'nin öldürüldüğünün söylenmesi üzerine Çiçek, ''Hiçbir şekilde kim ve ne adına yapılırsa yapılsın terör olaylarını tasvip etmedik, edemeyiz. Hayat hakkını ortadan kaldıran hiçbir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. 'Öldürüldü ama fakat' gibi önüne arkasına mazeret cümleleri konulması, terörün ekmeğine yağ sürmek olur. Türkiye olarak çektiğimiz sıkıntı budur, uluslararası desteği, işbirliğini görmüyoruz. Dün de 11 Eylül'dü. Teröre karşı yüzde 100 muafiyeti olan dünyada bir tek ülke yok. Bu belaya karşı uluslararası işbirliği olmazsa herkes bundan er geç nasibini alacaktır, bu bela gelip onları da vuracaktır. Maalesef terör meselesi bir uluslararası politikanın parçası olarak kullanılıyor'' dedi.