NATO'da görevli dört Türk subayı ile bir askeri ataşenin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Norveç'e yaptıkları sığınma başvuruları Norveç Göçmen Dairesi tarafından kabul edildi. Evet, bu haberi okuyan birçok kişi inanıyorum ki benim gibi hiç şaşırmamış; “bunlardan başka bir şey beklenmez” demiştir. Maalesef durum bu kadar vahim! Önceden piyonlarla, içimizdeki hainlerle, taşeron terör örgütleriyle ülkemizi durdurmak, işgal etmek isteyen dost görünümlü düşmanlarımız şimdilerde açıktan bize karşı cephe almış durumdalar. Düşünün; ülkemizi işgal etmek isteyen örgüte mensup hainler, ABD ve AB ülkelerince himaye edilebiliyor. Bazen insan düşünmüyor değil: Bu devletlerin işi gücü bitti de bizimle niye uğraşıyor? Ya da biz bu devletler için bu kadar mı önemliyiz.

Ne oldu da bu duruma geldik. Sonra diyorum Avrupa eski Avrupa, ABD yine eski ABD. Demek ki Türkiye eski Türkiye değil. Hani şu IMF’den gelecek parayla yatırım yapan, depremde toplanan parayla memurunun maaşını verebilen, bir başka devletin büyükelçisi tarafından siyasilere direktif verilip, askeri yöntemlerle demokrasiye “balans ayarı” yapılan ülke değil artık Türkiye. Tabi sen Almanya Başbakanını ayda iki üç kez ülkene gelmek zorunda bırakır, ABD’nin politikasına aykırı bir Ortadoğu politikası uygularsan bu devletler artık seni düşman olarak görür. Yurtdışından gelen özellikle de Almanya’dan gelen vatandaşlarımızla muhabbet edince sormadan edemiyorum: Biz mi çok abartıyoruz yoksa bu adamlar gerçekten Türkiye’yi bu kadar konuşuyorlar mı? Cevap çok enteresan.

 Bırakın konuşmayı bu referandum sürecinde Alman devlet televizyonunda her gün Türkçe “hayır” kampanyaları yapılıyor. “Evet” verecek vatandaşlarımız Almanya tarafından açıkça tehdit ediliyor. Demek ki biz “Evet” derken Almanya’nın, Avrupa’nın çıkarlarına karşı çıkıyoruz. Biz “evet” derken bu ülkelerin düzenini bozuyoruz. Tabi burada “hayır” diyen de olacak. Bu demokrasinin güzelliği, çok sesliliğin özelliğidir. Fakat farkına varmadan ya da bilerek Türkiye düşmanlarını sevindirmenin ülkemize, birliğimize hiçbir faydası yoktur. Şunu artık açık açık söylemek gerek.


Ülkemiz üzerinde yıllarca emelleri olanların içimizdeki elleri kesildikçe iyice bize saldırmakta adeta bizi çaresiz durumda bırakmak istemektedirler. İşte örneği; sınırlarımız içerisinde bitme noktasına gelen, darbe üstüne darbe yiyen PKK terör örgütünden umudunu kesenler şimdilerde diğer bir terör örgütü YPG’ye destek vermekteler. Tabi bunların hiçbiri büyüyen, güçlenen ülkemizi durdurmaya yetmeyecektir. Yeter ki bir olalım, birlik olalım. Yazıma son verirken şunu belirtmek isterim: Kimse kusursuz ya da hatasız değildir önemli olan bunlardan ders almak ve tekrar etmemektir. Selam ve dua ile.