Belki de bir maç sonrası ilk kez bu kadar çaresizim. Beynim vesikasını, parmaklarım hükmünü arar vaziyette.

Sinirden çıldırmak ile üzüntüden yok olmak arasındaki hassas dengede Hayaloğlu’nun dizeleri geliyor aklıma, sanki Trabzonspor’a karalamış rahmetli:

“…titreyen elim, sancıyan belim, ağrıyan dizim, vazgeçilmezim…”

*

Trabzonspor, vakti zamanında üç hane doyuran meyve ağacı gibi; şimdi içi çürümüş, tuttuğun dal elinde kalıyor. Yazı bekliyor, zamansa aman vermiyor. Kendimi toparlamalıyım.

Öyleyse gelin benimle!

*

Maçın analizine geçmeden evvel, ön fizibilite çalışmalarına bir bakalım.

Başkan, ‘İstifa etmedi, işini halletmeye gitti’ dedi, Sportif Direktör, ‘istifa ettim’ dedi. Hurma, İstanbul’da boğaza karşı çay içip Makedonya’ya döndü.

*

Tezim şu: Süleyman Hurma, Trabzonspor’u Kayserispor yapmaya çalışmıyor; mevcut tüzük, üye profili ve taraftar yapısı, Trabzonspor’u Kayserispor yapıyor.

Çiftlik Trabzonspor; ondandır Hurma’nın buralarda at koşturabilmesi.

Yöneticinin doktor olup sahaya koştuğu yerde, Sportif Direktör takım kaptanını kovmuş çok mu!

*

Hurma kiminle çalışacağını da çok iyi biliyor. Tam aradığı başkan kendisine teklif yaptı, o da aradığı teknik adamı takımın başına getirdi.

Güce yaslanarak Onur’a, “Bu takımın hocası var” diye horozlanan, takım kaptanını toplumun önüne atan Şota, Hurma karşısında önünü ilikledi…

Onur’a destek mesajı veren oyunculara, Hurma yetkili, istekli, destekli darbe yapan Gürcü teknik adam, esas duruşunu bozmadı ve bu oyuncuları yanında oturttu.

Meali şu ki; Şota’nın Trabzonspor sevgisi Hurma kadar.

*

Takımın en büyük transferi M’Bia’nın, takımla bisiklet dahi sürmeden sakatlandığı açıklandı. Kimse, ‘nerede sakatlandı bu adam?’ diye sormadı!

Onuncu köyden ses geldi: Brezilya dizilerinin senaristlerine mesleğini bıraktıran Trabzonspor Kulübü’nde, M’Bia, peşinatının ilk taksitini almadığı için ‘haydi herkes köyüne’ dedi.

Anlayacağınız Trabzonspor, Rabotnicki’den pahalı M’Bia için Katar bile değil.

*

Dün, adam yerine koymadan kolundaki pazubandı çıkarılan hain (!) Mustafa’nın, bugün alnından öpülerek koluna pazubant iliştirildi. Böylesine ilkeli, değer yargılarına bağlı, müthiş iletişime sahip insan topluluğu görmedim.

Adama sorarlar: Utanmıyor musunuz?

*

Yazı bitti, maçın analizini unuttuk.

Adını bile bir kerede söyleyemediğim, hayatımda gördüğüm en kötü takımlardan biri olan Rabotnicki’ye yenilmiş miyiz? Geçiniz. Bu durum bende, okyanustaki kibrit çöpü kadar yer kaplar.

Uğurcan’ım var benim. Kapkara tünelin ucundaki ışık o…

Varoluş felsefesinin tanımı bu çocuk.

Haydi be oğlum; karıştır şu külleri, belki ateşi yakarsın.