Yakın bir aile dostumuz, KTÜ rektörlük seçimleri ile ilgili aldığımız pozisyonu; hayretle karşıladığını söyleyerek şöyle dedi..

“Sana şaşkınım, oğlun Üniversitenin en prestijli fakültesinde araştırma görevlisi, sen KTÜ yönetimine savaş açmışsın…”

Toplum güçten yana ya. 

Bizim “Donkişot’luğumuz” en yakın dostlarımızı bile şaşırtıyor.

+++

Oysa arasında ne tür bağ var ki.

+++

Benim duruşum, pozisyonum başka oğlumun ki başka.

Üstelik, oğlumla ilgili yeni bir süreç de bitti. Bunu en iyi dekanı Yusuf Şevki Hakyemez ile rektör Baykal da biliyor.

+++

Ama dostuma bir anlamda hak verdim.

Baktım kelam erbabı bazı arkadaşlarımız, KTÜ’de yakınlarına kadro kapmak, var olan kadrolarını bir basamak üzerine çıkartmak için “Köşelerini babalarının “ malı gibi kullandıklarını görünce, demek dedim işler böyle yürüyor.

+++

Neyse, her koyun kendi bacağından asılacak. Ve ahirette herkes kendi günahının hesabını verecek.

+++

KTÜ niye önemli meselesine gelmeden önce şu tespiti yapalım.

+++

Trabzon’da 4 kurum vardır.

Bütçesi özerk. Yönetenleri tamamen bağımsız. Ve o 4 kurumun yetkilileri; istediği an

İşe adam alır. İş verir. Koltuk dağıtır.

Bunlar, sırası ile; Belediye-TTSO-KTÜ ve Trabzonspor’dur.

Bu dört kurum özerk olarak yönetilir ve yönetenler koltuklarından aldıkları güçle, özellikle özerk bütçeyi istedikleri gibi kullanır. Yönlendirir.

Ve 4 kurumda onun için Trabzon özelinde kavga vardır. Çekişme vardır. Yönetiminin başına gelme mücadelesi vardır.

İktidar ve koltuk ve de gücü elinde bulundurma kavgası.

+++

Bu da son derece doğaldır.

Bu güçten yararlanmak için de bu dört kurumu yönetenlerin etrafında kendi lobileri, adamları kümelenmiştir. Bugün o koltukta oturmayan yarın oturduğunda kendisinden öncekinin yaptığı yapar.

+++
Bu genellemeden sonra gelelim özele.

KTÜ’de bugün seçim var.

Ve KTÜ’yü yönetmeye talip iki aday.

Biri Süleyman Baykal diğeri Orhan Aydın.

İkisini de iyi tanıyorum. İkisi de Trabzon sevdalısı.

Ama Orhan Aydın’ı; daha atak, daha hevesli, daha sinerjik, daha üretken, daha sempatik, daha yaratıcı, daha alanında bilimsel, daha toparlayıcı, daha ufku geniş, daha milli, daha yerli, daha cesur, daha objektif, daha projeci olarak görüyorum.

O nedenle de KTÜ’nün bu dönem Orhan Aydın’la yol alması gerektiğine inanıyorum.

+++

Birkaç günden bu yana Sayın Süleyman Baykal’ın gazetelere verdiği söyleşileri okudum. Söylemleri ile eylemleri birbirine tutmuyor. 

Mesela, Baykal, kaliteli öğretim elemanı alacağım diyor görev süresince ne hikmetse o kalite hep kendine yakın öğretim üyelerinin çocukları ve yakın akrabaları oldu.

Yurt dışına öğretim üyesi gönderiyoruz diyor, gidenlerin bir önceki rektörlük seçimlerinde kendisine oy verenler çoğunlukta.

Söylemle eylem böyle çelişti.

Eğer, Orhan Aydın rektör atanır böyle bir şey yaparsa; ilk ben karşısında duracak, ilk ben yazacağım. Buna söz veriyorum.

Farabi’nin hali belli. Hocaların kendi başına buyruk halleri vatandaşı çileden çıkarmış. KTÜ’nün Trabzonlu nezlinde v itrini KTÜ, ve o vitrin çökmüş.

+++

Bu seçimin bir kesime göre hiç önemi yok.

Bir kesime göre var.

Her iki görüş te haklı.

Seçim sonucunda direkt atanmayan rektörün belli aşamalardan geçmesi, çok demokratik değil.

+++
Bu anlamda ben seçime karşıyım. Direkt rektör atanabilmeli. Seçim, Üniversiteleri “Pazarlıkların” yapıldığı kulvara çekmiş durumda.

Bu nedenle seçim sağlıklı olmuyor.

Ve tabi, bu dönemin kendine özgü bir durumu var.

+++

Siyasi irade kendine darbe yaptığını iddia ettiği, paralel yapıya karşı Üniversitelerde “Savaş hukuku” geçerli diyor.

Bu savaşa yandan çarklı katılanların atama yapacak iradenin gözünde hiç değeri yok.

KTÜ’ye de o irade böyle bakıyor.

O nedenle seçimi, öğretim üyeleri değil malum yapıya karşı KTÜ’de kimin nasıl pozisyon aldığı, alacağı belirleyecek.