Bu sene derbiler genel olarak çok tempolu/eğlenceli geçiyordu, galiba ilk kez futbol olarak (son 15 dakika hariç) hayal kırıklığı yaşadığımız bir geceydi dün... Tabii sahaya yağan -artık hiçbirimize yabancı olmayan- maddelerin utancı da cabası. Bu garip sezonda hâlâ futbol konuşabiliyorsak, hâlâ oyunu yazabiliyorsak; sporculara, antrenörlere, hakemlere, onların iyi niyetine, etiğine yatıp kalkıp dua etmemiz gerek.
Dün, her iki takımı sevenlerin daha fazla teşekkür etmesi gereken, ön plana çıkan adamların gecesiydi biraz da: Mehmet ve Caner çizgilerde harika bir ilk yarı oynadılar; karşılarında Volkan-Olcan’ın kötü bir günlerinde olması da şanslarıydı tabii. Beşiktaş’ta Fernandes’e, Galatasaray’da Selçuk’a kan kusturan Zokora’nın olmayışı Alex’e yaradı; o da hemen hemen bütün büyük maçlarda olduğu gibi etkili bir top oynadı ilk 1 saatte. Alex’e Aykut hiç zorluk çıkarmazken, Brezilyalı yıldızın sağa gittiği anlarda Celutska’nın savunması çok başarılıydı. Günün bir başka başarılı ismi de hiç şüphesiz Şenol Güneş’ti: İlk yarıda adeta uyuyan takımını ikinci devrede 4-4-2 şokuyla uyandırdı; Cech sol çizgiye, Serkan orta sahaya, Halil de hücuma kattıkları enerjiyle kurtarılan 1 puanın mimarı oldular.
* * *
Bugün hâlâ futbol konuşabilmemize katkı sağlayan hakem Aydınus’un da hakkını teslim etmek gerek: Yeni ofsayt kuralı neredeyse 10 yaşına gelecek, biz öğrenmemekte direniyoruz: Bir oyuncunun durması/durmaması, topa yönelmesi, hareketlenmesi, hatta meşin yuvarlağın üstünden atlaması bile düdük çalmak için yeterli değil (Arsenal’in Fenerbahçe’ye Şampiyonlar Ligi’nde attığı golü anımsayın. Walcott Kadıköy’de topu bacaklarının arasından Adebayor’a bırakmıştı!)
Oyuncu eğer topa dokunmuyorsa, vücuduyla da bir savunmacıyı/kaleciyi direkt biçimde engellemiyorsa aktif alanda olmasının bir önemi yok. Aynen Cristian’ın golünde Sow’un durumu gibi. Aynen dün Beşiktaş-Samsunspor maçında Uğur Boral’ın (kaçırdığı net gol pozisyonu öncesi) durumu gibi... Bu sezon ülke hakemliğinin yüz akı olan Aydınus’un da, Yankaya’nın da devam kararları hiç şüphesiz doğru. Aydınus’un ilk yarıyı 5 dakika uzatıp 4:35 oynatmasına ise bir anlam veremedim. Herhalde kolundaki saat, Fırat Hoca’ya bir talihsizlik yaşatmıştır diye düşünüyorum.