Trabzonspor, 2010-2011 sezonunun 82 tertemiz puanla 'resmen' şampiyonu artık! O sezonun kupası ve kazanılan ödüller artık gerçek sahibine iade edilmeli. Bunu ben söylemiyorum. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi. 'Kişi ve kurumları ayırarak' Türkiye Futbol Federasyonu...
UEFA...
CAS... Şimdi de Yargıtay! Hepsi "şike var" dedi, hem de aldıkları kararların tamamı oybirliğiyle.

İŞTE SİZE 3 ÖRNEK!

Lakin medyamızda şikenin amiral gemiliğini yapan Hürriyet, ona bağlı yayın organları ile 'malum' medya, Yargıtay kararından sonra bu kez, 'yeniden yargılama' ipine sarıldılar.
Aslında geçen hafta yazdığım "Tescilli şikeyi yeniden yargılamak" başlıklı yazımı okusalardı, bunun neden olamayacağını anlayacaklardı.
Tabii maksat Fenerbahçe'yi kurtarmak olunca Trabzonspor ve adalet teferruat onlar için! Yargıtay'ın şike kararını okusalardı yine yetecekti!
Çünkü bu davayı diğerlerinden ayıran itiraflardı, suçu, belgeleri, tapeleri, yer tespit tutanaklarını kabullenişlerdi.
Yargıtay da zaten bunlara vurgu yapıyordu.
Karardan üç örnek verelim.
1
Sanık Mehmet Şekip Mosturoğlu müdafii huzurunda Cumhuriyet Savcısı'na verdiği ifadesinde "Bana okuduğunuz İlhan Yüksel Ekşioğlu Tamer Yelkovan arasında geçen görüşmede Tamer'in 'patron siz bu futbolcu vergileri için 250 lira mı istediniz, ne istediniz' dediği, İlhan'ın 'evet evet şey şöyle acil akşam ben gidiyorum, onu alıp gitmem lazım lira değil şey Amerika' derken vergiyi kastetmesi mümkün değildir. Vergi Türk parasıyla ödenir" demiştir.
2 Şekip Mosturoğlu
yine müdafii huzurunda Cumhuriyet Savcısı'na verdiği ifadesinde, "İlhan Yüksel Ekşioğlu bazen başkanla baş başa toplantılar yapardı. Ben bu toplantılarda bulunmazdım. Eğer bu para şike amaçlı kullanılmak üzere kulüpten alınmış ise bunu bilemem. Ancak bu rutin bir para çekme yöntemi değildir.
Bu şekilde para alınamaz. Fenerbahçe'nin Trabzon maçı için Eskişehir'e teşvik primini birileri aracılığıyla gönderildiğini duydum.
Bir buçuk rakamı duydum. Para birimi olarak Türk parası mı döviz mi kastediliyor bilmiyorum" demiştir.
3
Haklarında düzenlenen iletişimin tespiti tutanakları kendilerine okunan sanıkların bu kayıtların içeriklerine yönelik bir itirazda bulunmayıp, bu konuşmaların içeriklerini doğrular tarzda ve sadece yorumlanma biçimine karşı savunmada bulundukları görülmüştür.
Aziz Yıldırım, kendisine gösterilen tapelere, "Evet bunlar benim konuşmalarım ancak aleyhime olanları kabul etmiyorum" demiştir.
Yargıtay, Fenerbahçeli -eski- yöneticilerin 'yeniden yargılama' ile ilgili itirazlarına da kararında yer veriyor.
Şöyle diyor: "Sanıklar yargılamanın yenilenmesi istemiş ama buna dair herhangi bir somut kanıt, belge ibraz etmemişlerdir." Edemezler… Çünkü ellerinde böyle bir şey olsaydı zaten Anayasa Mahkemesi'ne başvururlardı.
Bu hak varken kullanmayanların bu ipe sarılmaları komik değil mi?

TFF'YE DÜŞEN GÖREV

Şimdi… TFF'nin yapacağı tek şey üstünü örtüp üşütmesini engellediği şikeyi yataktan çıkartıp yeniden 'adil' bir şekilde yargılamasıdır. "Yargıtay kararı bizi bağlamaz" deseler de, UEFA yakında çuvalın ağzını zaten bağlayacak.
Birkaç söz de şikenin kesinleşmesine rağmen kupanın sarı lacivertli kulüpte kalacağını yazan, yazarlara. Mağduriyeti defalarca tescillenen bir takıma; Trabzon'a, haksızlık yapıldığını, emeğinin çalındığını, emeklerinin karşılığının iade edilmesi gerektiğini söylemek bu kadar zor olmamalı. Kalemleriniz sevdalısı olduğunuz renklerin çıkarları için değil 'adalet' için yazmalı. Çünkü adalet bir gün size de lazım olur!