Ceza hukuku uzmanı ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen, iddianamenin adı üstünde olduğu gibi sadece iddialardan ibaret olduğunu, bu iddiaların görülecek mahkemelerde ispatlanmaya muhtaç olduğunu, o nedenle de iddiaları yapılmış, olmuş gibi kamuoyuna sunmanın yanlış, hatta kanaatince suç olduğunu söyledi. Şen, "Söz artık savunmanındır" dedi. Futbolda şike soruşturması iddianamesinin mahkemece kabulü ve üzerindeki gizliliğin kalkmasına ilişkin FB TV'ye açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ersan Şen, "Söz artık savunmanındır" dedi ve bu aşamadan sonra tahliye talepleri ile mahkemenin takdirindeki görevsizlik kararlarının iki önemli hususu oluşturacağını ifade etti.
"İDDİALARIN MAHKEMEDE İSPATLANMASI
GEREKİR"
Fenerbahçe Asbaşkanı İlhan Ekşioğlu'nun da avukatı olan
Prof. Dr. Ersan Şen, "İddianamenin kabulüyle birlikte CMK uyarınca
iddianamenin gizliliği avukatlara karşı kalkar, bu kamu davasının başladığını
gösterir. Ancak bu ülkede bir kişinin banka, tapu kayıtları bile bu şekilde
yayınlanamazken, gördük ki iddianame hakkında bilgi vermekten öte, CD ortamında
görüntülerinin eşliğinde, o görüntülerin satır satır okunduğu iddianameden
isimler verilerek 'yapmıştır', 'etmiştir' gibi, savcılık makamının suçlaması
sanki gerçekleşmiş ve o suçlamalar ispatlanmış gibi basın-yayın organlarında bu
medyatik meselenin anlatılması, insanların masumiyet karinesi ve bu insanların
kişilik hakları göz ardı edilerek nakledilmesi basın hürriyeti ile açıklanamayacağı
gibi hukuka aykırı, hatta kanaatimizce suç niteliği taşımaktadır.
İddianame, sadece suçların neler olduğunu
gösteren bir yol haritasıdır. Bunların ispatlanması, yargılamada kanıtlanması
gerekir. Aksi ispat edilinceye kadar, aksi mahkemenin kararıyla sabit oluncaya
kadar herkes masumdur, şüpheden sanık yararlanır. Ancak görüyoruz ki 'İddia
edilmektedir' denilmek yerine 'Yapmıştır, etmiştir, vermiştir' denilmektedir.
Şike iddiasının olmuş gibi takdim edilmesi, bu tür açıklamalar yapmak yanlıştır.
Çünkü bu şekilde ifade edildiğinde hukuku bilmeyen, hukukla ilgili olmayan
insanlarımız, o imzalı mühürlü kağıtlardan gördükleriyle 'İşte bunları
yapmışlar' diye düşünebilir. Bu şekilde masumiyet karinesinin ihlal edilmesini
kabul etmek mümkün değildir. Ben burada her şeyden önce herkesi empati yapmaya
ve bir gün bu tür bir olayın herkesin başına gelebileceğini düşünmeye ve bir
hukuk devletinde bu insanların sahip olduğu haklara saygılı olmaya davet
ediyorum.
İddianame hakkında isimler nakledilmeden
'Bunlar iddia ediliyor' demeyi anlıyorum ama iddianamenin hemen CD ortamında,
bilgisayar ekranlarında adliye binasının önünde, 'İnsanlar suç işlemişlerdir'
şeklinde toplumda nakledilmesi, o algı, kamuoyu vicdanında, o insanların
nazarında yanlış sonuçlar doğurduğu gibi yasa değişikliğinin gündemde olduğu
bir aşamada bu şekilde yayın yapmak, istenmeyen sonuçlara veya insanların ön
yargılı olmasına da neden olabilecektir" diye konuştu.
"MASUMİYET KARİNESİ
ZEDELENMEMELİ"
Bu konuda girişimlerde bulunacaklarını
belirten Prof. Dr. Şen, "Bunlar olmuş gibi kanaat oluşacak yayınlar
yaptığınızda; bir takım programlar var ki sanırım bu programlarda bu İddianame
sabahlara kadar elden ele dolaşacak ve insanlar yargılamayı yapıp kanaat
bildirecek. Bunun yapılacağı yer Şubat ayında başlayacak mahkemedir. Ben
buradan herkesi, sanıkların haklarına saygılı olmaya davet ediyorum. İstirham
ediyorum ki, iddianın ötesinde bu insanları bu suçları işlemişler gibi takdim
etmekten kaçınsınlar ve bir takım insanları toplum nazarında suçlu göstermeye
neden olacak açıklama ve davranışlarda bulunmasınlar. İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesi'nin Anayasamızın, CMK'nın kesin güvencesi altında olan, herkesin
sahip olduğu masumiyet karinesinin zedelenmemesi gerekir. Gerçeklerin ortaya
çıkması hepimizin arzusu ama bunun ortaya çıkacağı yer mahkeme salonudur. Bu
konuda biz yasal girişimlerde de bulunacağız. Basın hürriyeti adı altında her
husususun bu şekilde nakledilmemesi gerekir. Basın kendi görevini, yargı kendi
görevini yapmalıdır" dedi.
"TAHLİYE TALEPLERİ VE AYRIŞMA ÖNEMLİ
HUSUSLAR"
Gizliliğin kalkmasıyla birlikte kamu
davasının başladığını belirten Şen, "Söz artık savunmanındır. Sorgular ve
delillerin tartışılacağı yargılama safhasına geçilecektir. Bu aşamada iki husus
önemlidir: Birincisi tahliyeler, ikincisi özel yetkili mahkemelerin görevine
girmeyen kişiler varsa bunların ayrıştırılması meselesidir. Ayrışma kararı şu
an için henüz verilmemiş görülüyor. İddianame kabulüyle, en azından şu anda ilk
aşamada, Mahkeme kendini görevli saymıştır. Ancak bu andan sonra her aşamada,
kamu
düzeninden gelen bu görev nedeniyle bazı
kişiler ve olaylar hakkında Mahkemenin görevsizlik kararı verme imkanı
olabilir, olacaktır. Bu yönde talepler olacaktır.
Tahliyeler konusu da Mahkemenin resen yani
kendiliğinden veya sanık müdafilerin talebiyle her zaman dikkate alınacaktır.
Çünkü tutukluluk bir koruma tedbiridir. Adı üstünde bir ceza değil, koruma
tedbirdir. 5 ayı aşacak şekilde tutuklamanın devam ediyor olması da şu anda bu
tedbirden beklenen amacı bize göre sonlandırmıştır. Bunun mahkeme tarafından da
dikkate alınacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
"TUTUKLULUK TEDBİRİNE İHTİYAÇ
KALMAMIŞTIR"
Yasa değişikliğine de değinen Prof. Şen,
"Eğer bir yasa değişikliği olursa, elbette değişen durum tahliye talebi ve
Mahkemenin resen incelemesi olacaktır. Tabii hiç kimse Mahkemeye şu şekilde, bu
şekilde hareket et demeyecektir. Ancak Mahkeme, Yasamanın bu yöndeki tasarrufu
Resmi Gazete'de yayınlanmakla netleştiğinde, bunu dikkate almak
zorundadır. Yasamamın kanun düzenlemesi, kesinlikle yargıya müdahale değildir.
Bu algı yanlıştır. Ancak görevsizlik meselesi bu kanunun etki alanında
değildir. O, meselinin silahlı suç örgütü olup olmamasıyla ilgilidir.
Cebir ve tehditle işlendiği iddia edilen
suçlara karışmış olan kişilerin özel yetkili ağır ceza mahkemesinde
yargılanmasına devam olunur. Bunlarla ilgisi olmayanlar hakkında görevsizlik
kararı verilecektir. Tabii bunların takdiri yargı sürecinde mahkemece, savcılık
ve avukatlarca yapılacaktır, o aşamada tartışılacaktır. Şu anda önemli olan,
bir an önce yargı sürecinin başlamasıdır. Çünkü tutukluluklar da devam
etmektedir. En önemli sorun da bu aşama budur. Çünkü ceza olmayan, bir tedbir
olan tutukluluk meselesinin bir an önce netleştirilmesi gerekir. Çünkü
İddianame düzenlendiğine göre, artık toplanacak delil kanaatimizce kalmamıştır.
Çünkü tüm deliller toplanmış ve
düzenlenmiştir Savcılık makamınca. Kaçma ihtimali; bu insanların hali vaziyeti,
nerede oldukları ve olacakları bellidir. Adli kontrol tedbiri denen; yani
kefalet, teminat, yurtdışına çıkış yasağı gibi tedbirler CMK'da vardır.
Bunların tatbiki dikkate alınabilir. Bunların talepleri olacaktır. Sanırım
sayın Mahkeme de bu tutuklama tedbirini zaman zaman gündemine alıp,
değerlendirecektir, yasa değişikli olduğunda da değerlendirme yapacaktır"
diye konuştu.
"MÜSABAKALAR SADECE BİR TAKIM
KONUŞMALARDAN İBARET DEĞİL"
Davanın muhtemel işleyişi hakkında ip
uçları veren ve "Bu müsabakalar sadece bir takım konuşmalardan ibaret
değil" diyen Şen, "Gözlemci, hakem raporları, o dönemde o maçlara
katılan insanların görüş ve düşünceleri de vardır. Şike, teşvik primi
iddiasının, sadece o İddianameye yansıyan bir takım konuşmalardan, delillerden
ibaret olmayacağı; o delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilip edilmediği
meselesi ve onun dışında o maçlara ait tüm raporlarının da dikkate alınacağı
bir yargılama aşamasının
bizi beklediğini söylüyoruz. Tabii
kesinlikle bunları da burada tartışacak değiliz.
İnsanlar, kesin hükümlerden kaçınmalıdırlar. Biz bile müdafiler olarak hakkımız olduğu halde, kişiler hakkında kesin yargılarda bulunmuyoruz. Yargı sürecinin beklenmesi, takip edilmesi gerekir. Ancak sessiz de kalamıyoruz. Tutuklu olan insanların haklarını, konuşmalarını, dertlerini anlatmak istediklerini ancak biz nakledebiliyoruz. O nedenle zorunlu kaldığımız durumlarda bu açıklamaları yapacağız" dedi.
Fenerbahçe Kulübünün açıklamasının ardından Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'da bir açıklama yaptı.
İşte Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın açıklaması...
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlemiş olduğu iddialar yığınının mahkeme tarafından kabul edildiğini dün itibariyle öğrenmiş bulunmaktayız. Yüce Meclisin iradesinin tezahürü olan 6250 sayılı Yasanın Sayın Cumhurbaşkanınca veto edilmesinin hemen öncesinde, daha önce benzeri görülmemiş bir uygulama ile söz konusu iddianame hakkında basın açıklaması yapılmış; kamuoyu bu tesadüfün şaşkınlığını yaşarken, bu defa 6250 sayılı Yasanın TBMM Genel Kurulunda görüşüleceği günde, görüşmelerin başlamasına saatler kala iddialar yığınının kabul edildiği açıklanmıştır. Tesadüfün bu kadarına şaşıranlar emin olmalıdırlar ki, iddialar yığınını incelediklerinde, sürecinden başından bu yana kamuoyunun nasıl yanlış yönlendirilmeye ve yanıltılmaya çalışıldığının kanıtlarını göreceklerinden, şaşkınlıkları endişeye dönüşecektir.
Türk sporu ve futbolunun gerçeklerinden bihaber olarak düzenlenen bu iddia yığınının tamamının, ne denli asılsız, dayanaksız, hukuka aykırı ve çelişkilerle dolu olduğu, belge ve tanıklarla en kısa zamanda kamuoyuna açıklanacaktır. Ancak şimdilik şu kadarını belirtmek isteriz ki, futbolun ve hayatın gerçekleri çarpıtılarak
1. Türkiye Futbol Federasyonundan alınan gelirleri, "usülsüz para aktarımı" olarak addedip bu parayı dağıtanlar hakkında takipsizlik kararı veren;
2. Fenerbahçe Spor Kulübü tesis ve inşaatlarına belgeli olarak yapılan ödemelere yönelik konuşmaları, şikenin konuşmaları olarak addeden;
3. Futbolcularımıza dağıtılan belgeli maç primlerini şike paraları olarak gösteren;
4. Devlet görevlileri ve basının dahi şahit olduğu ve son derece aşikar biçimde bilet ve hediye forma taşınan çantaları, şike parası taşınan çantalar olarak gösteren;
5. Birden fazla kişinin isim ve görevlerini karıştırarak yanlı dinlemeler sonucu şike yapıldığını iddia ederek yargının ciddiyetine gölge düşüren;
6. Kulübümüze karşı yapılması muhtemel şike ve teşvik iddialarını araştırma ve önleme çabalarını dahi suç sayan;
7. Menajerler yerine Fenerbahçe Spor Kulübü yönetici ve kongre üyeleriyle yürüttüğümüz transfer girişimlerimizi şike görüşmesi olarak yorumlayan;
8. Spor hukukundan ve TFF Transfer Talimatından bihaber bir şekilde transfer görüşmelerinde futbolcunun mensubu olduğu kulübün yazılı onayını arayarak transfer şikesi yaptığımızı iddia eden
ve bu iddiaların tanığı olarak da Sayın Başkanımız Aziz Yıldırımın Fenerbahçeden uzaklaştırdığı insanları göstermekten kaçınmayan bu iddia yığınını kamuoyuna şikayet ediyoruz. Önemle belirtmek isteriz ki, gerek ceza yargılaması ve spor yargılaması, gerekse hayatın tüm gerçekleri ile açıkça çelişen bu iddia yığını hakkındaki açıklamalarımızın takip edilmesini kamuoyuna duyururuz.
Unutulmamalıdır ki, gizlilik kararı herkes için kalkmış ve söz savunmaya geçmiştir.
Saygılarımla
Aziz YILDIRIM