Büyük takımların her galibiyeti tehlikelidir.
Birinci tehlike, rakiplerin içindir.
Şöyle algılarlar her galibiyeti.
Adamlar istim üzerinde, yandık; diyerek ürkerler. Onlar için tehlikelidir bu galibiyet.
Büyük takımların kendi camiaları içindeki gruplaşma da galibiyetlerin tehlikeli konuma sokar.
Şimdi ne demek istiyorsun dediğinizi duyar gibiyim.
O zaman, Trabzonspor’un Beşiktaş galibiyetine şöyle bir dalalım.
Maç bittiği andan itibaren, dünyanın en çok kullanılan haberleşme teknolojisi, sanal alemde;
Hemen rakiplerimiz için değil;
İçimizdeki İrlandalılara karşı galibiyet kullanılmaya başlandı.
İşte bu açıdan tehlikeli galibiyet diyorum.
Yapmayın böyle.
Takım yenilseydi, muhalefet göbek mi atacaktı?
Sizce atar mıydı?
Sanal aleme bakarsak atardı.
Sanal alem kim?
Sen, ben, o, biz, siz, onlar.
Bizim tehlikeli galibiyetlere değil, birlikte kutlayacağımız zaferlere ihtiyacımız var.
Her galibiyeti camia içi; baskı unsuru olarak kullanırsak, belimizi doğrultamayız.
Her mağlubiyeti de galibiyet gibi değerlendirirsek, iş başındakilerin moral motivasyonunu bozarız.
Trabzonspor Beşiktaş galibiyeti ile yazının başında belirttiğim biçimindeki ruhalite korku salsın. Tehlike salsın. Rakiplerimiz ürksün.
Her galibiyette; bindiğimiz dalı kesersek.
Her mağlubiyette; bir çuval inciri berbat edersek, bilin ki Beşiktaş maçı gibi sonuçların keyfini yaşayamayız.
Bu galibiyet; herkese armağan olsun.
İhtiyacımız olan bir şeydi.
Kimse galibiyeti camia içi; silah olarak kullanmasın.
Kimse, mağlubiyetlerle; felaket tellallığı yapmasın.
Bırakın şu taraftar bir galibiyetin keyfini çatsın.
Şen ola Trabzon şen ola…