Suna Vidinli'nin sunduğu ve Habertürk TV'de ekranlara gelen 'Perspektif' adlı programın konuğu görevi başındayken vefat eden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal oldu.

Özal babasıyla ilgili birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulunurken geçtiğimiz ay Turgut Özal'ın naaşına yapılan otopsiyle ilgili çarpıcı sözler söyledi: 20 senelik bozulmayan ceset Adli Tıp'da yapılan otopsi işleminin bitiminin ardından bir anda siyahlaşmaya başladı. Bu haliyle ceset 'Ben görevimi yaptım gidiyorum' der gibiydi....

Ahmet Özal'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

Orada çok ciddi bir tezgah vardı. Orada anne ve babama ayrılmış iki koltuk vardı. Ancak kongreye geç kaldıkları için babam direk kürsüye çıkıp konuşmasını yaptı. Yani kendilerine ait yere otursalardı tetikçiyle aralarında yarım metre kadar bir fark vardı. Ben soruşturmayı yürüten savcı Uğur Tönük Bey'i tanıdım. Kızı kaçırılmıştı.Soruşturmanın durdurulması isteniyor belli ki.

O BİLGİLER MEZARA GİTMEMELİ

Kartal Demirağ o mahkemede tek sanık olan yargılanan birisiydi. Rahmetli babam bu işin köküne kadar indi, arkasında kimler olduğu öğrenildi. Hepsi bilindi. Ben babama şunu sordum "Herşeyi öğrendiniz niye açıklamıyorsunuz?" Babam bunun karşılığında "Şu anda Türkiye'nin kalkınması önemli benim suikastimle ülke vakit kaybetmesin" dedi. Amcam Korkut Özal o günlerde bilgileri açıklamak istemedi. Şimdi düşünüyorum adalet istiyorsak, o bilgiler mezara gitmemeli.



CESEDİNİN BOZULMAMASI MUCİZE

Ben babam rahmetli olduğu zaman yurtdışındaydım. Otopsi için anneme soruldu deniyor, ama sorulmadığını biliyorum. Ben o yıllarda yapılacak olan otopsinin bir sonuç vereceğine inanmıyorum. Çünkü hem o günkü teknoloji ve o zamanki baskı meselesi. Şimdi yapılan otopside iç organlarıyla birlikte yapılan otopsi, Adli Tıp'ın inanılmaz bir şekilde işini kolaylaştırdı. 19 sene sonra bütün organlarıyla beraber orada durması bana göre mucizeye giriyor.

BABAMIN CESEDİ BİR ANDA ÇÜRÜDÜ

Ben Adli Tıp yetkilileriyle hiç konuşmadım. Onları rahat bırakmak istedim. Fakat ben Adli Tıpçılar'dan çok etkilendim. Çok iyi bir Adli Tıp'ımızın olduğunu düşündüm. 3 ayrı grup birlikte çalıştılar. Cesedin beyninin yerinde olması, kemik iliklerinin yerinde olması ve üç gün  çalışmanın sonunda ceset bir anda siyahlaşıp çürümeye başlamış. 20 sene ceset çürümemiş. Bu haliyle baktığımızda Sanki ceset 'görevimi yaptım ben gidiyorum' der gibi. Bu gerçekten çok şaşırtıcı. Dünya tarihinde benzerinin görülmediği bir şey. Bana göre Allah'ın işi bu...

'ÇOK CİDDİ RİSK ALACAĞIM' DEDİ

Aşkabad'ta bana söyledi. Türkiye'ye döndüğümde çok ciddi bir risk alacağım dedi. Türkiye Kürt sorunu ve PKK'yı çözmeden ilerleyemez dedi. 19 Mayıs'ta resmi konuşmamın ardından Cumhurbaşkanlığı'ndan istifa edip aktif siyasete yeniden döneceğini söyledi. O dönemde Türkiye'nin iyi gitmediğini söylüyordu, 'benim müdahale etmem lazım' diyordu. Özellikle Kürt meselesini çözmek için siyasi risk alacağını söylüyordu. Kafansında neler yapacağıyla ilgili planlar vardı. Mesela genel af vardı. Türkiye'de siyasi yapının düzelmesi için Anayasa değişikliği, başkanlık modeli gibi radikal değişiklikler vardı.

İKİ KÜRT RAPORU HAZIRLANMIŞTI

Adnan Kahveci ve Eşref Bitlis, Kürt meselesiyle ilgili çok ciddi raporlar hazırlıyorlardı. Biri askeri diğeri ekonomik olarak Kürt raporu hazırlamıştı.  Rahmetli Kahveci'nin kazada yanında bulundurduğu ve Kürt raporunun bulunduğu çanta kayboldu. Babam Nisan başında seyahata gitmeden önce beni Ankara'da çağırdı. Bugün burada söyleyemeceğim bir sürü şeyler söyledi. Özbekistan'da Nakşibendi Hazretleri'nin türbesinden gazeteci Servet Kabaklı toprak alırken o'na şunu söylemiş: 'Biraz daha fazla al, bana da lazım olacak'

İSTİFA EDİP YENİ PARTİ KURACAKTI

Anavatan Partisi'nin başına geçmeyi planlamıyordu. Yeni bir parti kurmayı düşünüyordu. Anavatan Partisi'yle ilgili 'maddi ve manevi bağlarımı' kopardım demişti. Anavatan'a daha sonra gelen liderler babama çok yanlışlar yaptı. O yüzden Anavatan Partisi'ne yeniden dönmek istemiyordu. Yeni bir parti kurmayı tasarlıyordu. Rahmetli çok iddialı konuşurdu. 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar 21. yüzyıl Türkler'in asrı olacaktır' sözü o'na aittir.

LİDERLER BU MİSYONU SÜRDÜREMEDİ

Türkiye'nin Orta Asya'ya açılmasından Avrupa çok ciddi rahatsızlık duydu. Lider o zamanlar Türkiye'ydi. Rahmetlinin ölümünden sonra o ülkelerle siyasi ve ekonomik entegrasyon durdu ve kesildi. O dönemde Türkiye çok şey kaybetti. Daha sonra gelen liderler bu ilişkileri sürdüremedi. Özal'ın ölümüyle Türkiye çok şey kaybetti.

BANA' BABAN YERE DÜŞTÜ' DEDİLER

Avrupa'dayken bana bir telefon geldi 'babanız düştü' dediler. Hemen bir uçak kiralayıp Ankara'ya uçtum. Uçaktan Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne baktım. Bayraklar yarıya indirilmişti! O yıllarda Köşk'te ambulans yoktu. Babamı sürükleyerek götürmüşler hastaneye. Hastaneye gidiyorlar doktor yok. O arada GATA'da Şarlak Paşa bütün ekibiyle bekliyor, gelen giden yok. Rahmetliyi annem kucağına aldığında ağzından köpük geliyor. Kalp krizinde köpük gelmez. Köpük gelmesi zehirlenmenin belirtisi.

YATAKTA DİNLEME CİHAZLARI ÇIKTI

Babam başbakanlığı dönümünde yatak odasında her ay bir ekip gelip dinleme cihazı var mı diye bakarlardı. Ve her ay ortalama 5 tane dinleme cihazı bulundu. Ben ölümünden itibaren 5 sene bu iş için uğraştım. Basında bazen haber oldum bazen olamadım. Bazen ufak haber oldum. Sayın Fatih Altaylı beni programa  davet etti. O programdaki konuşmalarım dikkat çekmeye başladı, 98 yılında yapılan programda iş hızlandı. Daha sonra süreç geçti, kimse ciddiye almadı.

DEMİREL'İN SÖZLERİ BİZİ İNCİTTİ

Demirel'in 'safsata' demesi kendi fikridir. Benim için bilginin,  araştırmanın, tekniğin raporu önemli. Baştan beri buna inanmayanlar oldu. Önemli olan araştırmaların raporların sonuçları. Babam en son ABD'de yaptırdığı son chack-upunda sapasağlam çıktı. Bir tek prostatı vardı kanser falan değildi. Bir insan sabah kalkıp da prostattan ölmez. Demirel'in babamın zehirlendiğine inanmıyorum demesi bizi aile olarak incitiyor. Ben sadece Demirel'e değil bu konuda önyargılı olan gazetecilere de kırgınım.