Trabzonspor’u, hamsisi, ekmeği, tereyağı, fındığı, hurması, kara lahanası, telkarisi diye başlayan uzunca bir sıralama yapabiliriz.
Eğitimi, bilimi, sanayisi diye başka bir liste de yapmak isterdik ama bu konuda maalesef hala dişe dokunur bir noktaya gelebilmiş değiller.
Ama bugün çok farklı bir yönlerini, doğasını ve yemeklerini ele almak istiyorum. Çünkü dün gün boyu Trabzon’un yaylalarını gezip, yemeklerini tattım...
Doğa harikası yaylaları var. Yükseklere çıktıkça daha bir güzel oluyor. İnsana huzur veriyor. Kare kare fotoğraflayıp, İsviçre diye sunsanız, hiç kimse hayır demez.
Peki ne kadar korunuyor, ne kadar değerlendiriliyor ve en önemlisi de ne kadarımız bu güzelliklerin farkında?
Trabzon’a daha önce onlarca defa geldim. Ama her seferinde iş koşuşturması yüzünden bırakın yaylalarını, kent içini bile doğru düzgün gezemedim. Bu kez, biraz zaman ayırıp Trabzon’u Trabzon yapan öteki yüzünü tanımaya çalıştım...

Sürekli göç veriyor
Hangi kente gitsem yöresel mutfak hep ilgimi çeker. Ayrıca belki kimilerine garip gelir ama mutfaktaki çeşitlilik, lezzet ve sunum ile kentlerin kalkınmışlıkları arasında ciddi bir korelasyon var. Birleşik kaplar misali herhangi bir konudaki performansları ne ise diğer alanlardaki performansları da farklı olmuyor...
Henüz bir turizm kenti olabilmiş değiller. Her ne kadar yatak kapasitesi biraz olsun artsa da, çok fazla yerli ve yabancı turist aldıkları söylenemez. Yeme, içme, eğlence sektörü de yeni yeni standartları zorluyor.
Üniversite ile kent arasındaki kopukluk hala aşılabilmiş değil. Diğer kentlerde olduğu gibi gözle görülür bir farkındalık yarattıklarını söylemek abartılı olur. Üçüncü üniversite konusunda ise ne heyecanları var ne de hazırlıkları. Oysa en az üç üniversiteyi rahatlıkla kaldırır...
Trabzon dışındaki Trabzonluların sayısı, Trabzon’dakilerin bin katı deseler yalan olmaz. 250 bine yakın kent nüfusu var ve sürekli dışarı göç veriyor. Ama nereye giderse gitsinler hepsinin bir ayağı mutlaka Trabzon’da ve yılda en az birkaç kez toprağını, suyunu koklamadan duramıyorlar...
Mutfağı, yani yemekleri, çeşitlilik arayanlara tek düze gelse de, içine girdikçe kayboluyorsunuz. Ama dersinizi önceden çalışıp, ne isteyeceğinizi ve hangi tadı nerede bulacağınızı çok iyi bilmeniz gerekiyor. Yoksa aradığınız tada ulaşana kadar hem çok zaman kaybediyor hem de gün boyu yemek tatmak zorunda kalabiliyorsunuz...

Kuymaktan kayganaya
Hamsiköy’ün sütlacı çok meşhurdur. İlk kez 20 yıl kadar önce tadına bakmış ve daha iyisine bugüne kadar hiç rastlamamıştım. Arada bir geldikçe yol boyundaki sütlaççılarda o eski tadı aramış ama bulamamıştım. Dün bu konuda kararlıydım. Hamsiköy’e gidip o 20 yıl önceki sütlaççılara gittim. Ama tat o tat değildi. Sonra bir başka yere, daha sonra yine bir başka yere daha gitsek de o tattan eser kalmamış.
Her şey organik, pişirme usulleri de aynı ama yine de o eski tat yoktu. Sütten dediler.
Hamsiköy sütlacını fırınlayan da var olduğu gibi sunan da. Üzerine öğütülmüş fındık döküleni tercih ediliyor...
Tadı damağımda kalan diğer tatlar ise kuymak, kaygana, Akçaabat köftesi ve mezgit tavaydı. Kuymak konusunda da derin hayal kırıklığı yaşadım. Yıllar önce Sümela Manastırı’na çıkarkenMaçka’da yediğim Kuymak’ı herkese önermiştim. Gidip aynı yerde yedim. Onun da eski tadı yoktu. Aynı hayal kırıklığını köfte konusunda da yaşadık...
Peki sorun benim damak tadımda mı yoksa bozulan tatlarda mı diye sorgulayınca, hemen herkesin aynı konuda şikayetçi olduğunu gördüm.
Anlayacağınız her yerde olduğu gibi Trabzon’da da o eski tatlar artık çok gerilerde kalmış...
Dünyanın en güzel otlaklarına sahip oldukları için et konusunda çok iddialılar. Özellikle de köfte ve pirzolada. Evet etin en güzelini yiyebilirsiniz ama hem şanslı hem de çok iyi mihmandarlarınızın olması gerekiyor. Yoksa sütlaçta olduğu gibi kapı kapı dolaşmak zorunda kalabilirsiniz...
Pide ve balık konusunda iddialılar. Onları da yarın tadacağım. Ama bu kez işi şansa bırakmak istemiyorlar...
Ha bu arada özellikle servis ve hizmet kalitesi konusunda sakın yüksek bir beklenti içerisinde olmayın ve sakın ola eleştirilerinizi yüksek sesle dile getirmeyin. Bu çok hoşlarına gitmiyor...
Özetin özeti: Trabzon, insanıyla, renkleriyle, mutfağıyla ve özellikle de doğal güzellikleriyle ille de görmeniz gereken kentlerimizin en başında geliyor. Keyifle gidip, keyifle dönebilirsiniz...