Bugün konuşmamda bir zihniyeti irdeleyeceğim. CHP 27 Mayıs öncesinde müdahaleye su taşımış, müdahale sonrasında ise silahlı güçlerin karşısında el pençe divan durmuş, alkışlamıştır. CHP bugün bile 27 Mayıs'ı ilerici gördüğünü söyleyerek bir adım bir ilerlemediğini göstermiştir.

Aynı şekilde 12 Eylül ve 28 Şubat'la da cesur bir şekilde yüzleşememiştir CHP. Bu konularda adeta akıl tutulması yaşıyor, minderden kaçıyor. 'Darbelere karşıyım ama...' diye başlayan her cümle darbeleri meşru göstermekten başka bir işe yaramamaktadır. Siyasiler hangi hatayı yaparlarsa yapsınlar bu bir darbe gerekçesi olamaz.

28 Şubat soruşturması başlar başlamaz intikam cümleleri kurmak CHP'nin genlerine işlemiş darbe severlikten başka bir şey değildir.

AK parti dış politika konusunda hayali gerçeğe dönüştürdü. AK Parti'nin dış politika vizyonu ile CHP'nin dış politika vizyonu karşılaştırılamaz bile. Kılıçdaroğlu, bir ABD'li yazarın kuyruğuna takılıp İsrail'i savunmuştu. Bakalım Kılıçdaroğlu, İsrail'in, Nobel ödüllü Alman yazar Günter Grass'a koyduğu İsrail'e giremez yasağını açıklasın. Grass sadece İsrail'in nükleer silahlarına karşı şiir yazdığı için yasak koyuldu.

Kılıçdaroğlu sen Baasçısın. En başta şunu anlamalı Kılıçdaroğlu, aynı zamanda hem Ergenekon'un avukatı hem de darbe karşıtı olmazsın. Kılıçdaroğlu darbelere karşı çıkamaz, darbelerle hesaplaşamaz.

Sizi o koltuğa kim oturttu? O kaset komplolarını kim üretti? Onca bunu açıklayın. Eski Genel Başkan'ın evine gitti 'aday değilm' dedi 24 saat sonra aday oldu. Millet ne dediğine değil ne yaptığına bakar.

Bu ülkede darbelerin küvezinde sadece CHP üremiştir. CHP'den başka hiç kimse darbelerden nemalanmamıştır.

Geçmişiyle hesaplaşamayanlar sadece susmalıdır. Ama yüzsüzlük ve pişkinlik susmalarını engelliyor. Biz intikam duygusu içinde değiliz. Sorumluların yargılanması için üzerimize düşeni yaparız.

Karanlık geçmişinizle gurur duyabilirsiniz. Tıpkı Dersim konusunda olduğu gibi susabilirsiniz. Bunlara bir şey demeyiz. Ama bu karanlık geçmişinizi aklamaya çalışırsanız biz de size belgelerle cevap veririz. Camilerin nasıl kapatıldığını milletimiz çok iyi hatırlıyor. CHP lideri Diyanet İşleri Başkanı'na edep dışı üslupla dil uzattı.

Şapkasını kaptırmayan ve 28 Şubat soruşturması sırasında Kılıçdaroğlu ile al takke ver külah olan eski Başbakanlardan biri bakın eskiden ne diyor. 1966'da bu zat "Camiler kapatıldı" diyor. Bakın o dönemde İsmet İnönü de aynı bugün Kılıçdaroğlu'nun takındığı tavrı takınıyor. Ardından Yeni İstiklal gazetesi, bir kampanya başlatıyor. İsmet İnönü'nün yalanlarını ortaya çıkartıyoruz diyerek halkı ispata çağırıyor. Bakınız çok önemli bir örnek, bir Ermeni vatandaşımız Diyarbakır'dan mektup gönderiyor. "Müslümanların Kurlunlu Camii 1941 ve 1942 yılında depo yapılıp kapatılmıştı.

Sayın Kılıçdaroğlu, o yol arkadaşına git, eğer 'dün dündür bugün bugündür' demezse sana CHP zulmünü anlatacaktır. Bu camilerin kapatıması, satılması 19 Kasım 1935'de çıkartılan bir yasayla başlıyor. Bunlarla birlikte kilise, hayrat, mezarlık satılıyor. Bunların hepsinin belgesi elimizde.

Kılavuzunu değiştir Kılıçdaroğlu, bu kılavuzlarla akıbetin kötü. Ben belge ile konuşuyorum, sayın Kılıçdaroğlu sen ne ile konuşuyorsun? Kılavuzunu değiştir.

Bakın bir belge daha, çok önemli,  Üsküdar'daki Valide Atik Camii ve çevresindeki yapılar, Vakıflara haber verilmeden hayvan bağlanan bir yer haline getirilmiştir.

Sayın Kılıçdaroğlu, sen önce Diyanet İşleri Başkanı'ndan özür dile. O insan seni Kutlu Doğum Haftası'na çağırıyor. Sen ona 'gururun varsa açıkla' diyorsun. Bu soruları bize sor. Bizimle muhatap olu. Camiler, Vakıflar'a yani Başbakanlığa bağlıdır. Diyanet'in alakası yoktur. Diyanet sadece imamını, görevlisini atar. Bu soruları bana soracaksın, cevabını benden isteyceeksin. Yanlış adres seçtin, Diyanet İşleri Başkanı'nından ve kurumdan özür dile.

İstediğin kadar itiraz et, ama senin tarihin bu milletin gönlünde yanıklı iz bırakmıştır. Değişmeyen, değişemeyen CHP'ye kendi tarihini biz öğreteceğiz.