Sarıcan, saldırının içine doğduğunu belirterek, ''Tehlikeli de olsa bu olayı konuştuk ama olmasını beklemiyorduk. Güle güle gidiyorduk'' dedi.

Bingöl-Muş karayolunun 16. kilometresinde 18 Eylül günü 10 askerin şehit olduğu saldırıda yaralanan Mümin Sarıcan (25), askeri hastanedeki tedavisinin ardından istirahat için Bursa'daki evine getirildi.

Hatay'daki acemi eğitiminin ardından Çukurca'daki birliğine giderken terör örgütünün düzenlediği saldırıda yaralanan Mümir Sarıcan'ın ilk tedavisi, Bingöl Devlet Hastanesi'nde yapıldı.

Sol bacağına aldığı şarapnel parçası sebebiyle yaralanan Sarıcan'ın tedavisi Erzurum'da devam etti. Coğrafya öğretmenliği bölümü mezunu olan Sarıcan, tedavisinin ardından uçakla Yenişehir Havalimanı'na geldi.

YARALI ASKER BABA OCAĞINDA DİNLENİYOR

Ardından Bursa'daki baba ocağına getirilen Sarıcan, saldırıda yaşadığı dehşet anlarını anlattı. Otobüsle birlikte ilk önce Elazığ'a gittiklerini, burada bir süre dinlendikten sonra tekrar yola çıktıklarını dile getiren Sarıcan, asker arkadaşı ile bir saldırı olursa ne yapabileceklerini konuştuklarını anlattı.

Sarıcan, "Asker arkadaşım Niyazi Yıldırım ile birlikteydik. Otobüste aynı yerdeydik. Elazığ'dan çıktık. Ortalama 2,2.5 saat yolculuktan sonra bir yerde dinlendik. Ben Niyazi'ye badi olduğu için takılırdım. Dağları göstererek, 'Şu dağı görüyor musun?' dedim. Köylüleri gösterdim. 'Bizi burada pusuya düşürseler kim kurtarır?' dedim. Böyle bir espri yaptım. Hazırlandık. Daha sonra otobüse binerek hareket ettik" dedi.

"SADECE ATEŞİ GÖRDÜM"

Hareket etmeden önce bir askerin firar ettiğini, 10-15 dakika sonra bulunduğunu dile getiren Sarıcan, "Otobüse bindikten sonra uyudum. 5-10 dakika uyuduktan sonra arkadaşıma yüzümü çevirirken, 'güm' diye bir ses geldi. Daha sonra başımı eğdim. Sadece ateşi gördüm. Her taraf duman altı oldu. Kendimizi koridora attık. Ben yanan arabadaydım. Bu kadar hatırlıyorum. Sadece yanımdaki arkadaşlarımın telaşını hatırlıyorum" diye konuştu.

"GÜLE GÜLE GİDİYORDUK"

Daha önce arkadaşıyla sohbet ettikten sonra olayın içine doğduğunu dile getiren Sarıcan, "Ne kadar tehlikeli bile olsa bu olayı konuştuk ama olmasını beklemiyorduk. Güle güle gidiyorduk. Saldırının ardından silah sesleri geldi. Kanlar damlamaya başladı. Roketatar saldırısından sonra ayağımı hissetmedim. Bir şarapnel parçası ayağıma isabet etti. Yaralı arkadaşlarımı görünce kötü oldum. Dua ediyorlardı. Kendilerinden geçmişlerdi. Savunma yapamıyorsun. Silah olsa bile silahlar hücum yeleklerinin içinde. Mevzilenmemiz zaman alırdı" şeklinde konuştu.

Saldırının ardından bazı arkadaşlarının korkudan çığlık attığını söyleyen Sarıcan, şöyle devam etti:

"Çıkalım, dediler. Arkadaşlar soğukkanlı bir şekilde kendilerini dışarı attı. Biraz süründüm. Kafamı çevirdim. İçerideki arkadaşların dışarı çıkmasını bekliyordum ama onlar çıkmadı. Daha sonra öğrendik ki onları kaybettik. Elazığ'da tanıştığım bir arkadaşım vardı. 3-4 gün görüştük, sohbet ettik. Başından kötü bir olay geçmişti. Orada şehit olduğunu duyunca çok kötü oldum. Ambulansa nasıl gittiğimi hatırlamıyorum."

"ASKERLİĞİME DEVAM ETMEK İSTERİM"

Saldırının ardından çevredeki vatandaşların ve komutanlarının kendileriyle yakından ilgilendiğini söyleyen Sarıcan, uçakla getirilmesiyle ilgili olarak, "Uçakla geldik. Sevindirici bir durum. Yaralıların fazla olmasından dolayı farklı şeyler olabilirdi. Devletimiz oradaki çoğu arkadaşımla ilgilendi. Devlet görevlileri ve halk bize ilgi gösterdi. Gerekli tüm imkanları bize sundular. Bingöl'de bir iki arkadaşım vardı. Durumları ağırdı, hava ambulansıyla İstanbul GATA'ya sevk ettiler. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Tedavim tamamlandıktan sonra askerliğimi tekrar yapmak isterim" açıklamalarında bulundu.

Emekli baba Muhsin Sarıcan ise, oğlunun tekrar evine dönmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi. Kaderin önüne geçilmeyeceğini dile getiren Sarıcan, "Biraz ihmalkarlık oldu. Daha dikkatli olabilirdi. Kaderin karşısına geçilmez. Biz inanmış insanlarız. Bizim için kader ne ise odur. Alnımıza ne yazılmışsa odur. Askerlik, peygamber ocağıdır. Bu askerliği mutlaka yapacağız" dedi.

"ALLAH'A ŞÜKÜR YAVRUMA KAVUŞTUM"

Anne Sonhayat Sarıcan ise, oğlunun yaralı olduğunu bir süre kendilerinden sakladığını dile getirerek, "Bizim üzülmemizi istemedi. Olayı duyunca şok olduk. Paniğe kapıldık. Allah ne demişse onu göreceğiz. Allah'a şükür yavruma kavuştuk. Bizi konuşturduklarında birliğe teslim olduğunu söylemişti. Yaralı olduğunu söylemedi ama konuşmasından bir halsizlik olduğunu anladık. Allah can sağlığı versin. Vatan için her şeye hazırız. Benim 4 oğlum var" dedi.