BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Sayın Öcalan’ın idamını tartışmayı kendisinde hak görenler, Öcalan’ın heykelini karşısında görür. Şunu da söyleyeyim bende partimiz de öyle heykel meraklısı değiliz. Ben o sözü bir tepki olarak ifade ettim. Ama şunu da söyleyeyim idam tartışmasına gıkını çıkarmayanlar heykel tartışmasında gıkını çıkarmasın” dedi.

BDP Genel Başkanı Demirtaş, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binasına gelerek açlık grevindeki milletvekillerini ziyaret etti. Ziyaretin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Demirtaş, AK Parti hükümetinin anadilde savunma ile ilgili bir adım attığını, bu adımı küçümsemediklerini söyledi.

Anadilde savunma ile ilgili düzenlemenin içinde eksiklikleri olduğunu kaydeden Demirtaş, adımın içinin tümüyle doldurulması gerektiğini adımın kuşa çevrilmemesi gerektiğini aktırdı. Demirtaş, anadilde savunma ile ilgili eksiklikleri komisyonlarda tartışarak düzelteceklerini, hükümetin bunun dışında pozitif bir adımının olmadığını ifade etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hangi cezaevinde ölüm çıkacağını bekleyen bir pozisyonda olduğunu kaydeden Demirtaş, Başbakan’ın paranoya yaşadığını, herkesin kendisine komplo hazırladığını zannettiğini dile getirerek Başbakan açlık grevlerinin de kendisine karşı komplo olarak değerlendirdiğini belirtti.

Açlık grevlerinde gelinen aşamada topun Başbakanda olduğunu vurgulayan Demirtaş, dışarıda başlatılan açlık grevlerinin çözümün bir parçası olduğunu kaydetti. Açlık grevlerinde Başbakan’ın atacağı her adımın ileri bir adım olacağının altını çizen Demirtaş, “Hapishanelerden çıkacak bir ölümün onun için bir yenilgidir” diye konuştu. Demirtaş, açlık grevleri ile ilgili bir dizi eylem kararı aldıklarını söylerken, 17 Kasım Cumartesi günü 48 saatlik bir açlık grevi eylemi yapılacağını söyledi. Demirtaş, bu kararı almalarının nedeni olarak, açlık grevi konusunda çok yoğun talep olduğunu bu talepleri 48 saatlik dayanışma açlık grevi ile karşılamayı düşündüklerini kaydetti. Demirtaş, açlık grevlerine, sağlık koşulları elveren herkesin katılabileceğini söyledi. ‘Çözüm için bir ses de sen çıkar’ sloganıyla her akşam saat 19.00’da yapılan ışık söndürme eylemlerini Diyarbakır dışındaki illere de yayarak yaygınlaştıracaklarını ifade eden Demirtaş, halkın balkonlarda, camlarda tencere ve tava çalarak eylemlere katılmasının yanı sıra evlerinin önüne çıkarak eylemlere katılmasını istediklerini kaydetti.

İDAM TARTIŞMALARI

Daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Demirtaş, BDP’nin meclisteki komisyonlardan çekilme kararında herhangi bir değişiklik olmadığını, somut adımların atılması durumunda çalışmalara katılabileceklerini söyledi.

İdam tartışmaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı kastederek, “Kendisi tutarsızlıklar prensidir. Bir haftadır idamı savunan Başbakan, bugün Seyit Rıza’nın idam edilmesini eleştiriyor. Ya her sabah uyandığında başka bir kişiliğe bürünüyor ya da bu çelişkileri insanların görmeyeceğini sanıyor. Hükümet kanadından görüştüğümüz herkes son derece çaresiz. Başbakana karşı gerçekten çaresiz durumdalar. Bize söyledikleri Başbakan ile ilgili şudur; kendileri aslında bizim gibi düşünüyormuş bakanlar ama Başbakana hiç kimse cesaret edip de gerçekleri söyleyemiyor. Kendisi şov dünyasının en önemli aktörüdür. Sayın Öcalan’ın idamını tartışmayı kendisinde hak görenler, Öcalan’ın heykelini karşısında görür. Şunu da söyleyeyim bende partimiz de öyle heykel meraklısı değiliz. Ben o sözü bir tepki olarak ifade ettim. İdam tartışmasına gıkını çıkarmayanlar heykel tartışmasında gıkını çıkarmasın” şeklinde konuştu.

Anadilde savunma konusunda atılan adımların hapishanede açlık grevlerini sürdürenlerin açlık grevlerini bitirip bitirmeyeceği konusunda kuşkulu olduğunu söyleyen Demirtaş, aydın ve sanatçılardan oluşan bir heyetin oluşturularak Başbakan, Cumhurbaşkanı ve hapishanelerde açlık grevinde bulunanlarla görüşebileceğini dile getirdi. Hapishanelerde sürdürülen açlık grevdekilere zorla müdahale edilmesi durumunda yaşanacaklar konusunda Demirtaş, “Müdahale konusu tehlikeli bir konudur. Tıbbi müdahale daha ciddi bir kaosa neden olabilir. Birkaç kez düşünülmesi gerekir. Zorla müdahale olursa geçmişte cezaevi katliamları gibi olabilir” dedi.