Meclis'i olağanüstü toplantıya çağıran CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuşma yaptı.

"Beni sakin dinlemenizi istiyorum" diyerek konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün tarihi sorumluluğu yeniden yüklenmiş. İç ve dış güvenlik ciddi tehditler altındayken, en son tatil yapması gereken yer TBMM'dir. En son kapıları kapatması gereken yer TBMM'dir. Meclis'i kapalı tutmak halkın iradesine saygısızlıktır. TBMM yan gelip yatanların olduğu yer değildir. Bu toplantı çağrısını demokrasisi normal işleyen bir ülkede iktidar partisi yapar. Korktukları için CHP, Meclis'i toplantıya çağırdı. İktidar partisinin TBMM'yi bilgilendirmesi esastır.

Ülkeyi bataklığa sürükleyen bir ortamda konuşması gereken tek yer TBMM'dir. Burası Ankara, Ankara TBMM demektir. İstanbul hükümeti psikolojisinden kurtulun. Korkmayın, cesur olun. Türkiye'nin sorunlarına sahip çıkın. Ülkeyi 3-5 kişinin marjinalliğinden kurtarmak için TBMM'ye gelin. TBMM'yi toplantıya çağırmak 'fuzuli bir iştir' diye değerlendirmek millet iradesine saygısızlıktır. TBMM'yi toplamayı terör örgütü propagandası olarak gören zihniyeti milletin vicdanına havale ediyorum. Üç çeşit parti var Türkiye'de. Anamuhalefet partisi, anamuhalefete muhalefet eden iktidar partisi, anamuhalefete muhalefet eden muhalefet partisi.

İktidar yanaşmalığı yapılarak iktidar olunmaz. Bizim eleştireceğimiz parti iktidar partisidir. Biz iktidar olmak istiyoruz. Muhalefet partileriyle ilgili konuştuğum zaman ne kadar nazik bir dil kullandığımı herkes kabul eder. Benim görevim bu ülkede kardeşlik ve barış iklimini yeniden yaratmaktır. Hiçkimse unutmasın. CHP olduğu sürece Türk vatanı hiçbir zaman bir başka gücün kuşatması altında olmayacaktır. CHP sağduyunun sesidir. TBMM dışında hiçbir gücün müracaat makamı olarak kabul edilmesini benimsemeyeceğiz. Oslo benzeri planlarınıza asla alet olmayacağız. Meşru zeminimiz TBMM'dir."

'OH OLSUN' DİYENLER İNSAN OLAMAZ
CHP'li Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılması hakkında konuşan Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Hüseyin Aygün insan hak ve özgürlükleri konusunda çalışma yapan bir arkadaşımızdı. Kaçırılma eylemini şiddetle kınıyoruz. Bu Hüseyin Aygün'e yöneltilmiş bir saldırı değil, CHP'nin kurumsal kimliğine, parlamenter sisteme, TBMM'ye, demokrasi ve insan haklarına yönelik bir saldırıdır. Halkın oylarıyla seçildi, silahsızdı, korumasızdı. Herkesin bu olayın şiddetle kınaması gerektiğine inanıyorum. Bütün yurttaşlarımın şiddetle kınamasından huzurluyum. Tasada artık beraberiz. Hal böyleyken arkadaşımızın kaçırılışına 'oh olsun' diye gülüyorlar. Bunlar insan bile olamazlar.

TERÖRÜ ANCAK CHP ÇÖZER
Karayolunda sen güvenliği sağlamak zorunda değil misin? Hani her metrekareden sen sorumluydun? Akıl alacak iş değildir. Arkadaşlarımız Şemdinli, Hakkari'ye gittiler. Biz koruma istemiyoruz, gittiğimiz her yer Türkiye Cumhuriyeti topraklarıdır. Eşkıya varsa şu soruyu soracağız: Devlet nerede, hükümet nerede? Hiçkimse kaygıya kapılmasın, bu olay teröre bakış açımızı değiştirecek değildir. İnadına demokrasi diyeceğiz. Asla kine sapmayacağız, öfkeye yenik düşmeyeceğiz. Terörü ancak CHP çözer. Çünkü biz dışarının telkinleriyle politika oluşturan bir parti değiliz. Türkiye'yi sıfır terörden devralıp terör bataklığına sokan partiyi milletin vicdanına havale ediyorum. Türkiye çaresiz değildir, aciz değildir. Adresi de vardır, CHP'dir. Başbakan'ın şehitlerimizi küçümseyen, vekil arkadaşımız için 'oh olsun' diyen ucubeleri susturmasını istiyorum. Bütün bu sorunları biz çözebiliriz."

SURİYE'DE SİLAHI TÜRKİYE VERİYOR
Konuşmasında Suriye konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, Başbakan'a "Senin izlediğin Suriye politikasından kim kârlı çıkıyor?" diye seslendi. Suriye politikasında Türkiye'nin kaybettiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Blöfle dış politika olmaz. Taşeronluk size özgü, böyle bir politika yoktur. Suriye demek Libya demek değildir. Eğer Ortadoğu'da dış politikayı mezhepsel bazda alırsanız, kendinizi bir süre sonra o bataklığın içinde bulursunuz. Geldiğimiz nokta budur. Suriye'de Müslümanlar birbirlerini katlediyor, silahı kim veriyor, Türkiye veriyor. Başbakan Hatay'a gitsin, insan tipinin nasıl değiştiğini görsün. İnsanlarda gelecek endişesi var. Sizin izlediğiniz politikanın meyveleri bunlar Sayın Başbakan" dedi.

SURİYE İÇİN BİR KONFERANS DÜZENLENMELİ
Suriye politikasının nasıl olması gerektiği konusundaki önerilerini açıklayan Kılıçdaroğlu şunları kaydetti: ""Suriye'de kan akmasını mı istiyoruz, yoksa insan haklarına saygılı bir düzenin kurulmasını mı istiyoruz. Kaos mu istiyoruz? Suriye'de her geçen gün şiddetin artmasını mı, sona ermesini mi istiyoruz? Bunlara evet diyorsanız bizim önerimizi masanızın üzerine koyun, dinleyin. Önerimiz şu: TBMM Suriye konusunda olağanüstü toplanarak bir deklerasyonla uluslararası bir konferansın düzenlenmesini isteyebilir. Bu konferans BM Genel Sekreteri'nin himayesinde olmalıydı. Konferansa Suriye rejimi ve muhalefet temsilcilerinin de davet edilmesi ve temsilcilerin tam yetkili olmaları sağlanmalıdır. Konferans üç bölümden oluşmalı. Birincisi görüş ve açıklamalar, ikinci bölümde müzakerelere başlayacakları bir anlaşma olmalı. Suriyeli tarafların anlaşmaya varmaları istenmeli, görüşmeler anlaşmaya varıncaya kadar sürdürülmeli. Üçüncü bölümünde ise verilen aradan sonra tekrar toplanacak konferansta Suriyeliler arasındaki anlaşmayı yansıtan belgeyi BM Güvenlik Konseyi'ne sunulmak üzere onaylamak olmalı. Varılan mutabakatın uygulanması amacıyla uluslararası bir barış gücü oluşturulmalıdır. Bu çözüm Türkiye'nin uluslararası saygınlığını artıracaktır. Bu çözüm CHP'nin tarihi misyonunun gerektirdiği bir çözümdür."